
Mescit isterlerse mescit, dua odası isterlerse dua odası…
Ne isterlerse…
Yeter ki onlar operaya gelsinler.
Verdi’nin, Mozart’ın, Rossini’nin. Puccini’nin, Wagner’in, Bizet’nin, Brodin’in o güzelim operalarını izlesinler.
İnanın bütün opera izleyicisi bundan büyük bir mutluluk duyar.
Çünkü bir süre sonra onlar da operanın büyüsüne kapılır ve sürekli izleyici olurlar.
Keşke gelseler…
Ben İslam’ın sanata karşı olduğunu hiçbir zaman kabul etmem.
Ama dini kendi çıkarları için kullanmak isteyenlerin resim, heykel, opera, bale, çok sesli müzik gibi sanat dallarını “günah” yaftasıyla yasaklamış.
Bu insanları, bu sanat dallarını izlememekten mahrum bırakmışlar.
Dindar insanların bütün sanat dallarını izlemesinde dinen hiçbir bir sakınca yoktur.
Gelsinler opera seyretsinler. Gerekirse aralarda ibadetlerini yapsınlar.
Bilindiği gibi operalarda her sahneden sonra ara verilir. Bazı operalarda bir, bazılarında iki ara olur.
Aralar en az 15 dakikadır. Bu süre içinde eğer saatiyse namazlarını kılsınlar.
Kimse “Operaya da mescit mi olur?” demesin. Olur. Önemli olan insanların operaya gelmesi ve güzelim oyunları izlemesi.
Ben zaman zaman klasik müzik konserlerinde türbanlı kadınları, genç kızları görüyorum. İnanın çok mutlu oluyorum.
Kimileri diyorlar ki, ”Bakma geldiklerine. Anladıklarından değil, onlar görevlendiriliyor.”
Olsun. Gelmeleri o müziği, konser atmosferinde dinlemeleri çok önemli. Zaman içinde kulakları alışır ve o sonsuzluğa uzanan müziğin tadına varırlar.
Eğer Türkiye’de çok sesli klasik müziği dinleyenlerin sayısı uygar ülkelerdeki izleyici sayısına ulaşırsa inanın çok şeyler değişir ülkemizde.
Çünkü müzik insanları aynı duygu ve haz dünyasında buluşturan evrensel bir dildir.
Sanat muhteşemdir. Sanat uygarlığın anahtarıdır.
Ben mescite de, dua odasına da bu nedenle sıcak bakıyorum.
Yeter ki onlar operaya gelsinler.
———————————
Bu fırsat heba edilmemeli
İki liderin buluşması büyük bir umut havası doğmasına neden oldu. Bu hava giderek daha da güçlenmeli ve mutlu bona ulaşmalıyız.
Türkiye barışı yakalamak zorundadır.
Bu aşamada herkese büyük görev düşüyor.
Yalnız Tayyip Bey’in daha yumuşak bir üslup kullanması sürecin yürümesi için çok önemli.
Kemal Kılıçdaroğlu Erdoğan’dan randevu isteyerek büyük bir adım attı. Başbakan’ın da bu adıma karşılık verdi.
Bu buluşma ile iki lider işin ruhunu yakaladılar.
Bu ruh insanların yok yere ölmemesi sağlayacaktır. Ölenler bizim evlatlarımız. Bu ruh onların yaşam anahtara olacak.
Onun için de yapılan iş kutsaldır.
Süreç başarılı olursa MHP de, BDP de bu ruha katılır.
Eğer iki lider bugünkü kararlılıklarını sürdürürse barış elimizle uzanıp tutacağımız kadar yakın demektir.
———————————-
Cüneyt Çakır mükemmel yönetti
Ukrayna-İsveç maçı en ufak bir itişme kakışmaya, izleyicinin tepkisine gerek kalmadan harika bir şekilde başladı ve bitti.
Maçı Türk hakem grubu yönetti.
Orta hakem Cüneyt Çakır kendinden ve kadrosundan emin, kararlı, soğukkanlı, futbolculara hem yakın, hem mesafeli davranarak maçı mükemmel yönetti.
İyi hakemler önce sahadaki futbolculara, kulübedeki antrenör ve ekibine, sonra seyircilere güven verirler.
Bunu başaran hakem maçı hiçbir olay olmadan tamamlar. Nitekim Cüneyt Çakır da en ufak bir itiraz olmadan oyunu tamamladı.
Kendisini kutluyorum ve Türk futbolunun onun gibi hakemler yetiştireceğine inanıyorum.
Tufan Türenç