Dört beş yıl önceydi…
Bir akşam, Gencay Gürün’le sohbet ediyorduk.
Aslında dertleşiyorduk.
Gencay Gürün, Türkiye’de hemen her sanat dalında olduğu gibi tiyatronun da büyük bir krize girdiğini, koşulların giderek zorlaştığını anlatıyordu.
Gerçekten de tiyatrocular tiyatrolarını yaşatmak için çırpınıyorlardı. Bir çoğu boğaz dokluğuna çalışıyordu.
Ama yine de bir çok tiyatro sallanıyordu.
Televizyon, arabesk kültürün yarattığı zevk sığlığı tiyatronun hemen bütün izleyicisini eritip yok etmişti.
İnsanlar televizyonlarının başından kalkıp tiyatroya gitmiyorlardı.
Acıydı ama gerçek buydu.
Pek çok tiyatro her gün bir iki sıraya oynamak zorunda kalıyordu.
Gencay Gürün hüzün içinde bir sır verdi:
“Biliyor musun ünlü bir tiyatrocumuz bile üç beş izleyici olduğunu öğrenince oturup üzüntüsünden ağlamış.”
Oturup ağlayan tiyatrocu çok ünlü bir sanatçıydı.
İçim cız etti. Çok üzüldüğümü anımsıyorum.
***
Uzun süre bu acı haberi kendime sakladım. Kimseye de anlatmadım.
Sonra insanlara toplumu ciddi olarak saran bu hastalığın yarattığı dramı yazıp duyurmam gerektiğini düşündüm.
Bir gün oturup yazdım ancak sanatına ve kişiliğine büyük saygı duyduğum tiyatrocunun adını vermedim.
Yazının çıktığı gün kıyametler koptu. Gazeteye telefonlar yağdı.
“Kimdi bu ağlayan ünlü tiyatrocu?”
Akla hayale gelmeyen insanlar arıyor ve adı öğrenmek için dakikalarca bana israr ediyorlardı.
Hepsine sanatçıya olan saygımdan dolayı adını kesinlikle veremeyeceğimi anlattım.
Bu telefonların belki bir hafta ardı arkası kesilmedi. Nereye gitsem tanıdık tanımadık bir sürü insan yolumu kesip ”Kim o ağlayan sanatçı” diye soruyordu.
Özür dileyerek kimseye söylemedim. Karım bile öğrenemedi kim olduğunu.
Ama fısıltı gazetesi kanalıyla bazı isimler yayılmaya başlandı.
***
Aradan epeyce bir süre geçti. Bir gazeteci arkadaş Müşfik Kenter’le yaptığı bir söyleşide şöyle bir soru sordu:
“Tufan Türenç yazdı. Salon boş diye bir tiyatrocu oturup ağlamış. Bu siz miydiniz?”
Müşfik Kenter açık yüreklilikle şu yanıtı vermişti:
“Evet bendim. Tufan Bey’in yazdığı doğrudur. Ağladım. Oturdum ve ağladım. Tiyatro adına ağladım.”
Sonra da arabesk kültürün toplumu değiştirdiğini, hemen bütün sanat dallarında derin bir sığlığın yaşanır olduğunu anlatmıştı.
***
Cuma günü Müşfik Kenter sevenleri tarafından toprağa verildi. O büyük sanatcısız kaldı tiyatromuz.
Yıllarca oynağı Kenter Tiyatrosu’ndaki törende Yıldız Kenter yıllarca aynı sahneyi paşlaşıp şaheserler yarattığı sevgili sanatçı kardeşine şu müjdeyi verdi:
“Salon dolu efendim.”
Nur içinde yatsın.