Genelkurmay Başkanı’nı yürekten kutluyorum!


Genelkurmay Başkanı, ülkeyi yöneten siyasetçiye patlamış...

Ülkeyi yöneten siyasetçinin Suriye politikasını eleştirmiş ve “Askeri müdahale tartışmalarını gerçekçi bulmuyoruz. Suriye’ye asla müdahale edemeyiz” demiş...

Türkiye-Suriye sınırında kurulması planlanan tampon bölgenin gerçekleşmesinin hayal olduğunu belirterek, “Bu bölgenin güvenliğini sağlamaya NATO’nun bile gücü yetmez” uyarısında bulunmuş.

Cesur Genelkurmay Başkanı bu kadarla kalmamış; ülkeyi yöneten siyasetçinin Suriye‘yi her fırsatta Libya ile kıyasladığını belirterek, bunun da “komik” olduğunu belirtmiş...

Yani eleştiri sınırını aşıp, açıkça dalgasını geçmiş...

Ve... İsrail‘in, nükleer programı bahane ederek İran‘ı vurma planına da karşı çıkmış, “İsrail’in suç ortağı olmayız” diye konuşmuş...

Ne yürekli sözler değil mi?

Çünkü ülkeyi yöneten siyasetçiye kafa tutmak, hele hele onunla dalga geçmek her babayiğidin harcı değildir...

***


Bu sözleri söyleyen komutan, ABD Genelkurmay Başkanı General Martin Dempsey...

Kafa tuttuğu siyasetçi ise ABD Başkanı Barack Obama...

(Sahi; siz ne sanmıştınız?)

Yani olay; bizim liboşların her fırsatta “demokrasinin kalesi” dedikleri ABD‘de oluyor!

Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey, Obama‘nın politikalarını yerden yere vuruyor...

Kimse de onu, “Sen alt tarafı iktidarın memurusun, ne hakla konuşursun? Seçilmişleri atanmışlara kurban ettirmem. Bir atanmış olarak, milletin seçtiği siyasi otoriteye nasıl başkaldırırsın” diye linç etmeye soyunmuyor...

İktidarın köle ettiği gazeteciler, yazarlar, o komutan hakkında karalama kampanyası başlatmıyor.

Hakkında hemen bir takım düzmece belgeler, bilgiler uydurulup, Guantanamo‘ya kapatılmıyor.

Tam tersine onun konuşması ülke genelinde büyük bir çoğunluk tarafından yerinde bulunuyor, “Uyarı görevini yerine getirdi. Böylece Obama’yı maceraya girmekten kurtardı” deniliyor...

***


Son on yıldır bize öğretilen neydi?

“Demokrasilerde asker konuşmaz...”

“Asker siyasetçiyi uyarmaz...”

“Politika üretmez...”

“Sadece verilen emirleri yerine getirir...”

İyi de bunu söyleyen arkadaşların “demokrasinin kalesi” olarak nitelendirdikleri ABD‘nin Genelkurmay Başkanı nasıl konuşuyor o zaman?

Ben söyleyeyim:

Çünkü “ulusal çıkar ve tehlike” değerlendirmesi yapıyor...

Susmasının vatana ihanet olacağını düşünüyor...

Bu yüzden de “Ben siyasetçilerin değil devletin memuruyum, siyasetçinin değil devletin yanındayım” diyerek, yumruğunu masaya vuruyor.

Gerektiğinde de Obama gibi güçlü bir devlet başkanına bile kazan kaldırıyor...

***


Hani çözüm yolu bilinen sorunları çözmek için hâlâ kafa yoranlara nasihat olarak, “Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok” deriz ya...

ABD Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey bu çıkışıyla, demokrasi konusunda da “Amerika’yı yeniden keşfetmemize gerek olmadığını” gösterdi.

Obama’nın önünde eğilip, bükülmedi; kişisel kariyerini düşünmeden ülkesinin çıkarlarını savundu.

Kendisini yürekten tebrik ediyor ve tüm az gelişmiş ülkelerdeki meslektaşlarının onun bu tavrından ders çıkarmasını diliyorum!

*****


GÜNÜN SORUSU

Başbakan, Zafer Bayramı törenlerini CHP Genel Başkan Yardımcısı Adnan Keskin ile birlikte izlemiş... Söz, BDP Başkanı Selahattin Demirtaş‘ın, “Hakkari’de 400 kilometre PKK’nın kontrolünde. Asker bile oraya gidemiyor” sözlerine gelmiş... Başbakan bunu yalanlamış... Keskin de sohbeti gazetecilere anlatırken, “Zaten ben de Başbakan’ın yakında bölgeye gezi düzenleyeceği izlenimi edindim” demiş... Sorum Başbakan‘a:

Madem bölgede sorun yok; neden Hakkari Valisi’ni ve kaymakamları göndermiyorsunuz da kendiniz gidiyorsunuz?

*****


Ne bilirkişilermiş ama...

Ergenekon, Balyoz gibi davalara bakan soruşturma savcıları, iddialarını kanıtlamak için çeşitli kurumlardan bilirkişi raporu alıyor.

En çok da telefon dinlemeleri, elektronik postalar ve teknik takip konularında, bilişim konusundaki uzmanlara başvuruluyor.

İstanbul‘da İl Adalet Komisyonu tarafından adli bilirkişi olarak belirlenen 156 bilişim uzmanı bulunuyor. Bunların 65‘i İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü‘nde görev yapıyor.

Hâl böyleyken, özel yetkili savcıların tamamı, bilişim konusunda bilirkişi görüşüne gereksinim duyunca, söz konusu 156 kişilik listede olmayan ve Ankara‘da Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı‘nda görev yapan Bekir Peker ve İsa Akyüz adlı uzmanların “ismen” görevlendirilmesini sağlıyor. Hem de bu iki uzman hiçbir ilin “bilirkişi listesi”nde yer almadığı halde...

İstanbul‘daki özel yetkili mahkemelerin baktıkları her davada on binlerce dijital veriyi mutlaka bu iki “uzman” inceliyor... Ve raporları genellikle sanıklar aleyhine oluyor.

***


Sorum çok basit:

İstanbul’da kendileriyle aynı işi yapabilecek onlarca uzman olmasına karşın neden her davada aynı iki isim görevlendiriliyor?

Bu görevlendirmelerin sanıklarda “bilirkişilerle savcılar ilişki içinde” izlenimi doğurduğu düşünülürse; bu durum, mahkemelere duyulan güvenin sona ermesine yol açmıyor mu?

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)