Balyoz’un tortusu


Sevgili okuyucularım, bir yara alırsınız ama acısını ertesi gün duymaya başlarsınız. Bir şok yaşarsınız, etkisini saatler sonra hissetmeye başlarsınız.
Bazı olaylara tanık olursunuz ama ne olduğunu anlamanız o sırada mümkün olmaz. Aradan bir süre geçer ve gerçekleri işte o zaman görürsünüz.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından verilen Balyoz kararında şimdi o gerçekleri daha iyi algılıyoruz.
Yargıtay’da temyiz duruşmaları yapılıyor. Sanıklar yok. Onlar adına avukatları konuşuyor. Yaklaşık 100 avukat sırası geldikçe savunma yapıyor.
Heyetten bir kişi bile avukatlara bir tek soru sorma zahmetine katlanmıyor.
Heyetin Başkanı bu 17 duruşma sırasında sadece birkaç kez konuşup avukatlara kısa uyarılarda bulunuyor.
Dört üyeden biri bile ağzını bir kez olsun açmıyor. Üyelerin tamamı genç. Yargıtay üyeliğine son AKP furyasında, AKP’nin Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından seçilmiş kişiler.
İşin daha da ilginç yanına değineyim:
Yüzlerce sanık hakkında bütün kararlar oybirliği ile alınıyor!
İçlerinden biri bile bir tek kararda karşı oy kullanmıyor veya kullanamıyor.
Başka bir ortam olsa “Yaa kardeşim bu nasıl iştir, yoksa danışıklı dövüş mü var! Karar önceden belli miydi” diye soracağım ama yargıda, hele yüksek yargıda böyle bir şey olmayacağını bilmez miyim!
O yüzden sormuyorum!
* * *
Balyoz kararı sonrasında iktidarın yandaş-yalaka gazetelerinde dünkü manşetler yine ibret verici idi.
Atatürk ve TSK (Tayyip Silahlı Kuvvetleri) üzerinden oynadıkları maçın rövanşında bir gol daha atmış olmanın mutluluğu başlıklarına yansımıştı:
- Generallerin rütbesi sökülüyor. Artık onbaşı bile değiller.
- Darbe için cunta kurmuşlardı.
- Çetin Doğan paralel ordu kurdu.
- Darbeciye ibret olsun.
- Darbe oyunu bitti.
- Evet, darbeye teşebbüs ettiler.
- Onlar artık er.
Zevkten dört köşe olmuşlardı. Zil takıp oynamak işte budur.
Silivri’deki Balyoz mahkemesinin başkanı Ömer Diken gazetelere demeç veriyordu:
“Yargıtay bizim verdiğimiz kararları onadı. Adaletli bir karar verdiğimiz ortaya çıktı!..”
Kamu görevlisi kadınların, özellikle öğretmenlerin örtünme sorunu çözüldü.
Yerleşim birimlerine artık Kürtçe tabelalar da asılmaya başlandı.
Türk Ordusu‘nu da hacamat ettinmiydi, işin tamamdır!
Hedefe adım adım gidiyorlar.
* * *
Çok merak ettiğim bir husus vardı. Balyoz kararları açıklandığında Genelkurmay Başkanı Necdet Bey acaba neredeydi, neler hissetmişti!
Üzülmüş müydü, yoksa o da yandaş-yalaka medya gibi derin bir “Ohhh” çekip “Hak ettikleri cezayı aldılar. Yaşasın Türk adaleti” mi demişti!
Yani ne dediğini elbette bilemeyiz de, kararlar açıklanırken nerede olduğu dün ortaya çıktı:
Kosova gezisine çıkmış, imamla birlikte cami geziyormuş!
Geçmişte önlerinde esas duruşta beklediği, “Bana bir emriniz var mı” diye sorduğu komutanları yıllarca hapis yatırıldı…
Ve önemli bir bölümü yatmayı sürdürecek.
Bir bölümü 70 yaş ve üzerinde.
Allah sağlık verirse 90‘a merdiven dayadıklarında tahliye edilecekler.
Bir başka bölüm ise ordumuzun pırıl pırıl kurmay subayları. Hele denizciler!.. Onlar da Balyoz kararıyla tasfiye edildi.
* * *
Bu nasıl vefasızlık, bu nasıl silah arkadaşlığı (!) imiş ki Necdet Bey onları, ama
özellikle de eski komutanlarını bir gün olsun ziyaret etmedi, hatırlarını sormadı, ya da
sordurmadı.
Herhalde Tayyip’in tepkisini üzerine çekmekten korkuyordu.
Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hulusi Akar, herhalde bu konuda Necdet Bey’den daha duyarlı.
Eşi hanımefendi önceki gün açıklanan Yargıtay kararı sonrasında dün bazı “Darbeci (!)” komutan eşlerini arayıp hiç değilse hatırlarını sordu. Bir vefa gösterisi yaptı.
“Üzülmeyin, biz büyük bir aileyiz” dedi.
Onlar da “Evet, geçmişte gerçekten de büyük bir aile olmaktan gurur duyardık. Ama şimdi ne yazık ki öyle değiliz” diye yanıt verdiler.
Onlara sordum:
“Necdet Bey’in eşi, sizi bugüne kadar hiç aradı mı?”
Aramak zahmetine katlanmamış!
Bence doğrusunu yapmış… Çünkü Necdet Bey aramayacak da eşi arayacak, yakışmaz yani! Aile boyu çelişkiye düşmüş olurlar.
* * *
Şimdi, aldığı ceza sonrasında MHP milletvekili emekli Korgeneral Engin Alan’ın milletvekilliği düşecek.
Devlet Bahçeli inşallah uykusundan uyanıp bu olanları iyi algılar, Tayyipgillere karşı adam gibi muhalefet yapmayı öğrenir.
İktidara sık sık stepne olmanın, destek vermenin çıkar yol olmadığını umarım artık görmüştür.
* * *
İşin çok önemli olan başka bir boyutu daha var. Balyoz davasından hüküm giyen çok sayıda subay henüz emeklilik hakkı kazanmış değil.
Dolayısıyla, hapishane sürecinde zaten üçte biri ödenen maaşları da elden gidince beş kuruşsuz kalacaklar.
Emekli maaşı da alamayacaklar.
Peki o insanlar ne yapacak?
TSK onları hiç değilse maddi açıdan korumak için bazı adımlar atacak mı?
Bazılarının aileleri halen askeri lojmanlarda oturuyor.
Şimdi hüküm kesinleştiğine, yandaş-yalaka medyanın deyişiyle onlar artık onbaşı bile olamayacağına göre, bundan sonra ne yapılacak?
Necdet Bey lojmanlardan çıkmaları için emir gönderip o acılı insanları bir kez daha
nakavt edecek mi?
Sakın ola ki “O işlerle ben uğraşmam, gereğini ilgili askeri makamlar yapar” demesin.
Böyle bir emir Genelkurmay Başkanından habersiz verilemez.
Karşımızda işin sadece tartışmaya çok açık olan oybirliği ile alınmış yargı kararları yok.
İşin bir de insancıl boyutları var.


Emin Çölaşan
Sözcü

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)