Genel Kurmay Başkanı istifa edecek


Daha doğrusu: “istifa etmeyi düşünüyor.”
Bunu yakınlarına da ifade etti.

Bu düşüncenin bir dışavurumunu ise, iki gün önceki Cumhuriyet Bayramı resepsiyonunda (kabul töreninde) gördük.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, o törende gazetecilere, “Bir süre sonra beni de bulamayabilirsiniz” dedi.
İlk bakışta, bu sözler -kendi ifadesiyle- “Bazı marjinal grupların istifa çağrılarına” yanıt gibi algılanıyor.
Oysa aldığım duyumlar, Genelkurmay Başkanı Özel’in ‘istifa etmeyi düşünmesinin’ öyle “Ahmet, Mehmet istedi diye istifa etmek” ile ilgisinin bulunmadığı, ‘kendi isteğiyle istifa’ olacağı yönünde.

***

Orgeneral Özel’in açıklamalarına bu açıdan baktığımızda, bir başka önemli nokta ortaya çıkıyor:
“İstifa ederim” sözlerinin muhatabı -öyle marjinal gruplar (!) değil- aslında, hükümet!
Yani, tam bir “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” durumu.
Necdet Özel, çeşitli ağır hapis cezalarına çarptırılan eski silah arkadaşlarından (ve eskiden “Emredersiniz!” dediği komutanlarından) gelen “Sözünde dur, istifa et” açıklamaları kadar, hükümetin tavırlarından da rahatsız.
İki arada bir derede ya da Araf’ta kalmış durumdaki komutan, ‘iç sıkıntısını’ Cumhuriyet töreninde dışa vuruyor:
“Beni hedef tahtasına oturtursanız, ben de insanım, bir süre sonra beni de bulamayabilirsiniz.
(…) İstifa onurlu ve kişisel bir iştir. Ahmet, Mehmet istedi diye istifa etmem.
(…) Arkadaşlarımın ve milletimin güvenine bakarım. Onu kaybedip kaybetmediğime bakarım. Ben Türkiye’ye ve millete hizmet için buradayım.
Herhangi bir kaygım yok. Bazıları gibi bir yerlere gelmek gibi bir beklentim yok.”
Bu sözleri, herkesin anladığı gibi anlamak doğru değil.
Şöyle bakalım:
Yani demek istiyor ki, “Kimse üstüme gelmesin. Ben istifa etmesini bilirim. Siz istiyorsunuz diye değil, kendim kararımı verir istifa ederim. Biraz daha beklemedeyim!”
Son sözlerine bir kez daha bakalım:
“Herhangi bir kaygım yok. Bazıları gibi bir yerlere gelmek gibi bir beklentim yok.”
Ne demek bu?
Bir yerlere gelmek için beklentisi olan kim? Hükümete yakın eski Genelkurmay Başkanı Özkök mü?
Sorular çoğaltılabilir, bu değerlendirmeler reddedilebilir, yalanlanabilir vs.
Ama gerçek şu ki, Genelkurmay Başkanı tetikte bekliyor.

***

BAŞÖRTÜSÜ (TÜRBAN) TBMM’DE…
Bu satırları yazdığım sırada türban (başörtüsü) henüz Meclis’e girmemişti.
Ama girmesine saatler kalmıştı.
Haber kanalları, yetkililerin bu konudaki açıklamalarını yayınlamakla meşguldü.
Bu yetkililerden biri olan AKP Sözcüsü Doç. Dr. Hüseyin Çelik, 1999’da yaşanan Merve Kavakçı olayını anlatıp, merhum Ecevit’e haksız ve yanlış eleştirilerde bulundu.
Bülent Ecevit’in oylarının yüzde 22’den yüzde 1’e düşmesini, Merve Kavakçı’nın türbanla TBMM’ye girmesine karşı çıkmasına bağladı.
İnsan bu kadar izandan yoksun olur mu? Bu kadar siyasi kasıt olur mu?
Ecevit’i iktidardan düşüren olay; 1999 Ağustos Depremi’ndeki çaresizlikler ile dış kaynaklı ekonomiyi çökertme operasyonu değil miydi? (Hani, “Anayasa fırlatma” yalanı ile üstü örtülen olay!)
AKP’li Çelik, türbanın Meclis’e girmesini artık ‘demokratik olgunluk’ olarak niteliyor.
Yandaşlar (ve ne yazık ki muhalefet içindeki destekçileri de), bu olayı özgürlükler kapsamında değerlendiriyor.
Açık söyleyeyim.
Bu tür yaklaşımlar birer gaflettir.
Çünkü, bu olayın özgürlük ile ilgisi yoktur. “AKP’nin 12 yıldır ‘özgürlük’ dediği şey, hep kendi istekleri ve Atatürk ilkelerine ters düşen şeylerdir.”
Eğer öyle olmasaydı, “İçtüzükte bir engel yok” safsatalarına sarılarak, bir bacağı tümden protez (takma) olan CHP milletvekili Şafak Pavey’e işkence etmezlerdi. Kızcağız, protezini kapatmak için pantolonla Meclis’e girmek istemiş, ‘içtüzük’ engeli ile karşılaşmıştı.
Bu, tümüyle insanlık dışı bir davranıştı.
Eyy özgürlükçüler! Hani nerede kaldı özgürlükler?..
Şunu da açıkça ifade edeyim:
Normal koşullarda ve normal bir iktidar döneminde olsaydık, türban serbest bırakılabilirdi. Oysa, 12 yıllık AKP İktidarı döneminde Türkiye’de hak, hukuk, özgürlükler hak getire!..
Bugünkü koşullarda, türbanın Meclis’e girmesini ‘bireysel özgürlük’ diye yutturmaya kalkmak; tıpkı, Ecevit’i operasyonla iktidardan düşürürken “Kitap fırlatıldı!” yalanına sığınmak gibidir.
Bugün de, özgürlük yalanları ile Cumhuriyet ve Atatürk ilkeleri yıkılıyor.
En basit bir örnek; daha geçenlerde, AKP’li Çelik’in yaptığı ‘dekolteli sunucu’ müdahalesidir.
1. Soru (ve sonuç): Özgürlük sadece türbana mıdır?
2. Soru (ve sonuç): Türban, Çankaya Köşkü’ne ve Başbakanlık’a girdikten sonra, Meclis’e girse ne olur, girmese ne olur?

***

YURT’TA YENİ YAPILANMA
Yurt Gazetesi, 29 Ekim’de okuyucularının karşısına “Bağımsız Medya Grubu” yapılanmasını anlatan bir bildiri ve yeni bir TV kanalı (SOKAK TV) duyurusuyla çıktı.
Cumhuriyetimizin 90. yılındaki bu gelişme, Türk medya sistemi içinde çok büyük önem taşıyor. Sevgili Tuncay Mollaveisoğlu başkanlığındaki bu ‘bağımsızlık’ basın tarihinde bir ilk.
Bu gelişmeye destek veren Sayın Durdu Özbolat ve emeği geçen herkesi kutluyorum.

***

GÜNÜN SÖZÜ:
Düşmanlarınızı sevin, çünkü kusurlarınızı yalnız onlar açıkça söyleyebilir. – Benjamin FRANKLIN


Hulki Cevizoğlu
Yurt

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)