Şaşırdınız mı?

WikiLeaks internet sitesi, ABD’nin günlerdir “Tüm dünya ile ilişkilerimiz bozulacak” diyerek önlemeye çalıştığı “gizli diplomatik yazışmaları” önceki gece yayınladı.

250 bin belgeden yaklaşık

8 bininde Türkiye’den söz edildiği ortaya çıktı!

Türkiye’nin; belgelere kaynaklık eden ülkeler arasında ABD’den sonra ikinci sırada yer aldığı açıklandı…

Site, dün akşam saatlerine kadar bu 8 bin belgeden sadece 30 kadarını yayınladı…

Özüne baktığınız zaman belgelerin tamamı; ABD Büyükelçiliği’nin, ABD Dışişleri Bakanlığı’na yazdığı, “Şu bunu dedi, o böyle yaptı” sözlerinden oluşuyor…

Yani iddia çok, ama…

Belgesi yok!

Peki; o “iddialar” okuyanları şaşırtacak güçte mi?

***

Evet, bu “iddialar” kesinlikle önemli…

Ama… Site yöneticilerinin kullandığı, “İkinci 11 Eylül“ sıfatını hak etmesi için kanıtlanmaları gerekiyor…

Bunun için de görev, o iddiaların hedef aldığı ülkelerin yargı organlarına düşüyor!

İddiaların hepsi tek tek araştırılmalı ve gerçek olup olmadığı ortaya çıkarılmalı…

Eğer gerçekse, sorumlulardan hesap sorulmalı…

Hatta bunu, iddialara muhatap olan devlet ve siyaset adamları bizzat talep etmeli…

Haklarındaki iddiaların araştırılması için, savcılıkları göreve davet etmeli…

Savcılıklar da, “iddia sahibi“ konumunda olan ABD makamlarından, iddialarını kanıtlayacak bilgileri ve belgeleri talep etmeli…

***

Peki, bunlar olur mu?

Ne yazık ki hayır!

Çünkü ABD, bu belgelerin saklanması için günlerdir uğraşıyor…

Büyükelçiliklerden aktarılan “bilgileri“ ve hatta “fişlemeleri” belgelemek yerine, “karartmayı” tercih edeceği çok açık…

O zaman ne olacak?

O da belli:

Örneğin bizim devlet büyüklerimizle ilgili iddialar, bir-iki hafta gündemde kaldıktan sonra unutulacak…

***

Bu iddiaların Türkiye ile ilgili olan ve şu ana kadar yayınlanan kısmının benim için tek anlamı var:

“Birlik, bütünlük ve tam bir uyum içinde çalıştığını sandığımız” iktidar partisindeki “iç kavgaları” ortaya dökmüş olması…

Meğer kendi kabinesinden yakınan ne kadar bakan, milletvekili varmış!

Ve meğer bunların hepsi soluğu ABD Büyükelçiliği‘nde ya da ABD ajanlarının yanında alıp; Cumhurbaşkanı‘nı, Başbakan‘ı, bakanları çekiştirmeye ne kadar meraklıymış!

***


Eminim ki, hakkında iki satır eleştiri çıkmasına bile tahammül edemeyen Başbakan, bu “ihanet”in hesabını fena halde soracak ve “Amerikan bülbülü AKP’lileri“ analarından doğduklarına pişman edecektir!

***

ŞERİAT!

TBMM Dışişleri Komisyonu, “Şeriat hükümlerine göre faaliyet gösterecek olan, İslami finans kurumlarının kurulmasına ilişkin uluslararası sözleşme”yi CHP’nin muhalefetine karşın kabul etti…

Hükümet; 2004 yılında da benzer bir düzenlemeyi yasalaştırmak istemiş ama tepkiler üzerine vazgeçmek zorunda kalmıştı…

Bu uluslararası sözleşmenin Meclis Genel Kurulu’nda onaylanacağı günden sonra, kimse Türkiye‘nin “laik” bir devlet anlayışına sahip olduğunu iddia edemez!

Bu da yıllardır uygulanmaya çalışılan “ılımlı İslam”ın, sessiz sedasız bir şekilde hayata geçirildiğini anlamına gelir!

Çok merak ediyorum; acaba, “şeriat hükümlerine göre Türkiye’de faaliyet gösterecek bir finans kurumu“nun herhangi bir çalışanı hırsızlık yapmaya kalkışırsa…

Şeriat hükümlerine göre eli mi kesilecek, yoksa Türkiye Cumhuriyeti yasaları uyarınca hapis cezasına mı çarptırılacak?

Ve onu, kim, nasıl yargılayacak?

Şeriat hükümlerine göre yargılama yapılması için, şeriat mahkemeleri mi kurulacak?

***

Din üzerinden siyaset yapanlara destek veren liboşlar; sözüm size:

Ülkenin götürülmek istendiği yeri hâlâ görmüyor musunuz?

***

GÜNÜN SORUSU

Ankara’daki ABD Büyükelçiliği’nin Türkiye’deki bütün siyasi gelişmeleri, “ABD çıkarları açısından analiz edip“ gününü gününe ABD‘ye rapor ettiği ve bütün siyaset-devlet adamlarını deyim yerindeyse “fişlediği” anlaşıldı…

Acaba aynı çalışmayı ABD’deki Türkiye Büyükelçiliği’nin yaptığı ortaya çıksaydı, ABD’nin tepkisi ne olurdu?

***

Rektörler toplantısının ‘sürpriz konuğu…’

Başbakan Erdoğan pazar günü Dolmabahçe’deki Başbakanlık Ofisi’nde rektörlerle bir araya geldi.

Toplantıya 70 üniversitenin rektörleri ile bazı bakanlar katılmış…

Bir de…

Başbakan’ın kızı ve “fahri danışmanı” Sümeyye Erdoğan…

Çok merak ediyorum; Başbakan’ın yurt içi ve yurt dışı gezilerinin tamamına yakınına katılan ve son olarak önümüzdeki dönemde milletvekili olup olmayacağı tartışılan Sümeyye Erdoğan’ın o toplantıda işi neydi?

Acaba kimselere çaktırmadan öğretim üyesi mi oldu?

Yoksa; bilmediğimiz bir üniversitenin rektörlüğüne getirildi de bu bilgi gizli mi tutuluyor?

***

Her babanın kızının geleceği ile ilgili planları olabilir…

Bu planları hayata geçirmek için onun iyi yetişmesini sağlamak da “babalık” görevidir…

İyi ama… Sümeyye Hanım, her yerde!

Bir gün Avrupa Parlamentosu’nda, ertesi gün partinin grup çalışmasında, diğer gün rektörlerle yapılan toplantıda…

Yoksa Başbakan, kızını kendi koltuğuna mı hazırlıyor?

Bu soruyu soruyorum; çünkü bu kadar “çok yönlü bir yetiştirme programı”nı açıklayacak başka bir gerekçe bulamıyorum!

Mustafa Mutlu
Vatan

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)