Geçen haftanın sonunda 9. Cumhurbaşkanı Sayın Demirel’le uzunca bir konuşma yaptık. Konuşmanın konusu: Türkiye’nin durumuydu. Hemen her konuyu konuştuk. ABD-Türkiye ilişkileri, ordu-siviller arasındaki ilişkiler, Türkiye’nin Ortadoğu’daki durumu ve elbette füze rampaları konusu.
Bunların bir kısmını sizlere yansıtacağım. Çünkü bu konuşmada hayatının 50 yılını devlet hizmetinde geçirmiş ve artık partiler üstü bir konumda bulunan Sayın Demirel’in o kendine özgü üslubu içerisinde anlayanlar için çok anlam ifade eden sözler var.
Sordum:
“-Efendim memleketin durumunu nasıl görüyorsunuz, olup bitenleri nasıl karşılıyorsunuz?”
Yanıtladı:
“-Bunlar doğal olaylar. Erik ağacının altına erik düşer.”
“-Yani olacağı buydu, çok hata yaptılar,meyvesini topluyorlar mı demek istiyorsunuz?”
“-Evet, öyle, doğrudur teşhisin.”
Tekrar sordum:
“-Siz 1996-97 yıllarında yaptığımız bir programda bana şöyle demiştiniz: “Türkiye bir dar-ül harp olmayacaktır. Buna izin vermeyiz. Sayın cumhurbaşkanı bugün, Türkiye etrafındaki hemen hemen tüm dostlarıyla, komşularıyla mücadele halinde. Suriye ile öyle, İran ile öyle, İsrail ile öyle. Yani şimdi o sizin söylediğiniz tersi durumda mıyız? Daha açık söyleyeyim. Türkiye dar-ül harp mi olmak üzere?”
9. Cumhurbaşkanı bir ara sustu ve sonra şöyle dedi:
“-Dedim ya diktiğiniz erik ağacının altına erik düşer… Uygulanan dış politika hani komşularımızla sorunsuz politika olacaktı? Şimdi öyle mi?”
Demirel ekledi:
“-Türkiye 8 yıldır yapılan yanlışların bedelini ödüyor!”
Demirel’i sıkıntıya düşürmek istemiyorum ama onun olaylara bakışı da bana ışık tutabilir. Ben de onları bir güzel yazarım diye düşünerek soruyorum.
“-Geçenlerde eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ Paşa, Mehmet Ali Birand’a bir açıklama yaparak şöyle diyordu: “1 Mart tezkeresi ABD ile bizim aramızdaki ilişkilere zararlı oldu.” Aynı kanatte misiniz? Yani meclisin o tezkereyi AKP ve CHP oylarıyla reddetmesi mi dış politikayı bugünlere getirdi?”
Demirel:
“-Yorum yok diyeceğim ama şunu ifade edeyim. O günleri hatırla size ne demiştim, yanlış yapıyorlar. Ayaklarına kurşun sıkıyorlar. ABD bu işi affetmez.”
Anlıyorum ki CHP’nin yeniden dizayn edilmesinde, eski CHP genel başkanının cezalandırımasında bu olayın etkisi olabilir.
İran Meselesi
Şu günlerde Türkiye ile İran arasında derinden ama ciddi bir huzursuzluk dikkati çekiyor. ABD İran’la hiçbir zaman dost olmayan bir ülke. Hemen anılarım tazelendi.
27 Mart 1996 Çarşamba günü Sayın Cumhurbaşkanı ile gazeteci ve işadamlarından oluşan bir heyet 4 saatlik bir uçuştan sonra Brüksel’e varmıştık. Saat 13.00′de Brüksel’den Washington’a hareket etmiş ve saatlerimizi altı saat geriye alarak Andrews hava üssünden otellerimize varmıştık. Demirel ve heyeti Villard Intercontinental Oteli’ne yerleştiler. Demirel Perşembe gününü çeşitli kuruluşlarla yapılan toplantılarla geçirdi ve 29 Mart 1996 Cuma günü saat 11.50′de Beyaz Saray’a vardı. 12.00 ile 12.30 arasında ABD Başkanı William Clinton’la konuşma süresi uzatılan bir sohbet yaptı, sonra oteline döndü.
Otelin Presidential suitinde kalıyordu. O akşam bir ara Türkiye Cumhuriyeti Washinton Büyükelçisi Sayın Nusret Kandemir ve eşinin yemeğinde bir fırsat yakalayarak cumhurbaşkanına sormuştum:
“-Sayın Cumhurbaşkanı, başkan Clinton size çok itibar etmiş bunu öğrendik. Ama ne konuştunuz onu bilmiyoruz.”
Cumhurbaşkanı gülerek şöyle dedi:
“-Tabi ki, İran. İran’ı terör ihraç eden ülke olarak ilan etmemizi istiyorlar!”
“-Peki siz ne dediniz ve ne cevap aldınız?”
“-Ne diyeceğim, elinizde belge var mı? Belge varsa konuşalım. Yoksa ben Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı olarak 6 yüzyıl dostumuz olan bir ülkeye karşı bunu yapamam. Yapsam da bunu halkıma anlatamam. O da belge yok dedi. Konuşma bitti.“
Demirel 2000 yılının 17 Mayıs günü Çankaya’dan ayrıldı ve Güniz Sokak’a döndü. Aradan 2 yıl geçti ve seçimlerde AKP iktidar oldu. Uygulanan dış politikanın 87 yıllık devletin dış politikasıyla benzerliği olmamalı ki, yılların devlet adamı Demirel üzülüyor.
Demirel’e son bir soru daha:
“-Başbakanlığınızda, Cumhurbaşkanlığınızda teröristlerle hiç masaya oturdunuz mu?”
İşte yanıtı:
“-Biz silahlı teröristlerle hiç müzakereye dolaylı, dolaysız oturmadık. izim devlet anlayışımıza bu iş ters düşer.”
İşte bu yüzden de bu toprakların dar-ül harp haline gelebileceğinden dolayı endişeli.
Doğru söylüyor Demirel. Erik ağacının altına erikten başka ne düşer ki?
Kurtul Altuğ
AYDINLIK