Türk kadını için hedef AB standartlarıdır


AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle ortak bir makale kaleme aldı

Hükümet olarak kadınlara ait meseleleri bir demokrasi meselesi olarak görüyor ve ileri demokrasi kararlılığımız çerçevesinde kadın haklarını ve kadınlarımızın sosyo-ekonomik katılımlarını en geniş manada hayata geçirmenin mücadelesini veriyoruz.
9 yıllık AK Parti iktidarı, Türkiye’de bütün kesimlerin olduğu gibi kadın haklarının da en ileri düzeyde hayata geçirilmeye başlandığı, Türk kadını için artık AB standartlarının tam anlamıyla yakalanma iradesinin gösterildiği bir dönem olmuştur.
Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi hayatı boyunca kadınları ve gençleri merkeze alan vizyoner ve kararlı duruşu Türk kadını için her zaman cesaret verici olmuştur.

Özgüven aşıladı
Aynı şekilde Başbakanımızın değerli eşleri Emine Erdoğan Hanımefendi’nin kadına ait meselelerin çözümü için sosyal sorumluluk projelerinde en ön sırada yer alması Türk kadınına büyük bir özgüven aşılamıştır.
Son olarak Sayın Emine Erdoğan’ın Uludere’ye giderek orada hayatını kaybeden vatandaşlarımızın aileleriyle bir araya gelmesi, acıyı paylaşması bölge kadınlarını da duygulandıran anlamlı bir manzara oldu.
Esasen Türkiye’nin kadın hakları alanında geçmişten gelen sorunlarının kaynağında yatan en önemli hususların başında cesaret ve özgüven eksikliğinin geldiği aşikârdır.
AK Parti iktidarı döneminde kadın hakları alanında kaydedilen en önemli gelişmenin de Türk kadının yeniden özgüvenini tesis etmesi olarak değerlendiriyoruz.
Öte yandan, Hükümetimizin hayata geçirdiği devrim niteliğindeki reformlarla, Anayasal, yasal ve idari düzenlemelerle birlikte kadınların önündeki engeller de bir bir kalkmaya başlamıştır.

Pozitif ayrımcılık getirdik
9 yıl önce iktidara gelişimizin hemen ardından Anayasa’da yaptığımız değişiklikle Anayasa’nın 10’uncu Maddesi’ne, “Kadın ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür” ibaresini ekledik.
12 Eylül 2010 referandumunda kabul edilen değişiklikle kadınlara pozitif ayrımcılık getirdik ve bu açıdan bir ilke imza attık.
İş Kanunu’nda, Türk Ceza Kanunu’nda, Belediyeler Kanunu’nda yaptığımız değişikliklerle Türk kadının önündeki yasal engelleri tamamen kaldırmanın önünü açtık.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde ihdas ettiğimiz “Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu” özellikle siyasal katılım noktasında kadınlarımız için önemli bir teşvik sağladı.
Son olarak Avrupa Konseyi’nin İstanbul Sözleşmesini ilk imzalayan ülkenin Türkiye olması, buna ilaveten Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun Tasarısı’nın TBMM Adalet Komisyonu’ndan geçmesiyle birlikte yasal alandaki eksiklikleri gidermeye devam ediyoruz.

Kâğıt üzerinde kalmamalı
Türkiye’nin yeni, sivil bir Anayasa’ya kavuşma iradesi olarak başlayan yeni süreçte de kadınlarımızın aktif bir şekilde katkı sağladığını, bu süreci yakından takip ettiklerini memnuniyetle müşahede ediyoruz.
Yasal düzenlemelerin sadece kâğıt üzerinde kalmayıp kadının statüsünün yükselmesine vesile olması büyük önem taşıyor.
Maalesef, Batılı ülkelerden çok daha önce haklarına kavuşan Türk kadını, bugün bu hakların hayata geçirilmesi bakımından Batılı toplumların gerisinde kalmıştır.

Daha da güçlenecek
Avrupa Birliği sürecinin kadınlarımız açısından arz ettiği önem işte tam da bu noktada ortaya çıkıyor.
Türk kadının geleneksel rolünün Avrupa Birliği üyeliği ile daha da güçleneceği aşikardır.
Bununla birlikte, Türkiye’deki kadınların dinamik ve değişimci yapısı, Türkiye’nin muasır medeniyet yolculuğundaki hızını artırmaya devam edecek, bunun da ötesinde Türk kadının Avrupa kadın hareketi içerisindeki yerini güçlendirecektir.
Bu noktada AB standartlarını baz aldığımızda hala karamsar bir tablo olduğunu kabul etsek de son 9 yılda aldığımız hızlı mesafe gelecek adına umut vericidir.
Esasen Cumhuriyetimizin kuruluşunda ve yükselmesinde kadınlar her zaman ön safta oldular.

Kadınların alın teri var
Türkiye’nin demokrasi sınavında, Türkiye’nin kalkınma yarışında kadınlarımızın eli, emeği, alın teri, mücadelesi vardır.
Bugün de memnuniyetle, gururla bu çabaları, bu emekleri görüyoruz.
Burada şu hususa özellikle dikkat edilmesi gerekiyor...
Kadın-erkek eşitliğini sağlamanın yolu, bütün yaşam alanlarını kadınlar ve erkekler arasında ikiye bölmekten değil, bu alanları ortak kullanmaktan geçiyor.
Dünyayı kadınlar ve erkeler arasında iki eşit parçaya ayıran yaklaşımın doğru bir yaklaşım olduğunu düşünmüyoruz.
Bir kez daha vurgulamak gerekir ki kadınsız siyaset, kadınsız demokrasi, kadınsız yönetim, sadece kadınlar değil, bütün toplum için eksikliktir.
Esasen, kadının eğitimden, üretimden, iş gücünden, toplumdan, adaletten, siyasetten dışlanması, toplumun gücünün yarısını yok etmektir.
Kadınlara yönelik her türlü ayrımcılık çağdışıdır.
Kadına yönelik şiddet bir insanlık suçudur.
Kadınları ikinci sınıf gören, onları aşağılayan, horlayan, kılık kıyafetine göre, rengine ve inançlarına göre ayıran her türlü zihniyet çağdışıdır.
Hepimiz şunu iyi biliyoruz ki kadının statüsünün daha güçlü olduğu bir Türkiye, gelecek hedeflerine daha hızlı ilerleyecektir.
8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutluyor, bu anlamlı günün tüm insanlık için barışın, adaletin ve sevginin çoğalmasına vesile olmasını temenni ediyoruz.
“Ey insanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınların da sizin üzerinizde hakkı vardır.”(Hz. Muhammed(S.A.V.), Veda Hutbesi)

Milliyet

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)