
SEVGİLİ okuyucularım, bugün “Siyaset dışı” bir yazı yazıyorum. Ben televizyonda o saçma sapan tartışma programlarını, dizileri izleyen biri değilim. Bütün gün zaten siyasetin, güncel haberlerin içinde yaşamışım, eve gidince gece belgeselleri ve spor programlarını izleyip kafamı boşaltırım.
Akşamüstü saatlerinde izlediğim sadece iki program var ve bana büyük keyif veriyor.
Esra Erol ’un atv ’de, Hande Ataizi ’nin TNT ’de yaptığı evlendirme programları.
Bunları Türk toplumunun aynası olarak görüyorum. İnsanımızı orada tanıyorsunuz.
Hande’nin programı daha durgun, katılımcı sayısı daha az, yaşlılar çoğunlukta. Burada adayların ve talip olarak gelenlerin özel yaşamına giriliyor, zaman doldurmak için olsa gerek, karşıdaki kişinin geçmişi didik didik ediliyor. Hande’nin Atilla isimli yardımcısı var, polis, hakim veya savcı olsaydı karşısında gelen zanlıları bülbül gibi öttürürdü!
Esra ’nın programında yaşlılar var ama gençler ağırlıkta. Orası daha hareketli… Özel yaşama girilmiyor.
Esra iyi bir psikolog… Gereken yerde ağırlığını koyuyor, katılımcıların dilini ve niyetini çok iyi anlıyor.
Bu evlendirme programlarına aday olarak katılanları dikkatle izliyorum. Çoğunun ismini, neci olduklarını bile biliyorum. İlginç tipler! Elbette bir de talip olarak gelenler var.
İçlerinde her cinsten insan malzemesini görüyorsunuz.
Dürüstler, samimi olanlar, iyi niyetliler…
Ve üçkâğıtçılar, yalancılar, sahtekârlar, kaçın kurası bazı genç kız, kadın ve erkekler, kasıntılar, cazgırlar… Bazı zavallılar.
Evlenmek için gelen adaylar locada topluca oturuyor. Bazıları umutsuzca beklerken, birilerine talipler geliyor. Talip gelince paravan kapanıyor ve birbirlerini görmeden konuşmaya başlıyorlar. Karşılıklı sorular…
Her gelen, karşısına hayalindeki beyaz atlı prensin veya prensesin çıkmasını bekliyor! Güzel, yakışıklı, paralı, yuvasına sadık olacak, hiç yalan söylemeyecek!
Eş arayanların çoğu, boşanmış ve çocuk sahibi kadın ve erkekler. Hiç kimse ötekinin çocuğunu istemiyor.
Arada sıkmabaşlar var, niçin örtündüklerini anlamazsınız. Çıkarlar oraya muhteşem makyajlarıyla, gerektiğinde göbek bile atarlar.
Zaten onlara gelen talipler de, öylesini arayanlardır.
Hep dikkatimi çekmiştir. Bu programlara haftalar ve aylar boyu hiç aksatmadan her gün gelenler var. Peki, ama bunların işi gücü yok mudur? Bunların hepsi değilse bile çoğu parasız. İstanbul gibi bir yere Anadolu’nun dört bir yanından gelen adaylar, nasıl oluyor da haftalar boyu programda olabiliyor?
İşin sırrı şurada: Gelenlere program tarafından otel ayarlanıyor. İki kişilik odalarda kalıyorlar. Yemekleri de program tarafından karşılanıyor.
Dolayısıyla, katılanlar için bir değişiklik oluyor. İstanbul’da yeme içme ve otel beleş olunca, katılım doğal olarak artıyor.
Paravan arkasındaki konuşmaları dinleyince bazen kızıyor, bazen gülüyorsunuz.
Aday, kendisine talip olana soruyor:
- Benim neyimi beğenip geldin?
- Ben beğenmedim, annem sizi televizyonda görmüş, o gelip talip olmamı istedi!
- (Ya da) Annem seni kapalı görünce beni gönderdi!
Türk toplumunda anne unsuru özellikle genç erkeklerde çok ağır basıyor. Çoğu annesinin istemiyle, ya da onun onayını alarak programa katılıyor.
Aday, talibine soruyor:
- Burcunuz ne?
Burca göre evlenme kararı veriliyor!
Bir hanım vardı. Tek gözü şaşı, 65 yaşında, Çok kısa boylu, 110 kilo ağırlığında biri. Görseniz acırsınız ama ağzı iyi laf yapıyor… Ve bu hanıma gelen talipler, hepsi de yaşlı olmak üzere rekor düzeyde!
Kimse kimseyi beğenmiyor! Paravan arkasından konuşuyorlar, sonra paravan açılıyor ve adayımız talibine o klasik cümleyi söylüyor:
- Geldiğiniz için teşekkür ederim ama elektrik alamadım.
Ya da karşı tarafı mutlu edecek bir cümle:
- Bir çay içelim bari.
Evlendirme programlarına yurtdışından adaylar da bol miktarda geliyor. İran, Azerbaycan, Türkmenistan’dan gelen yabancı uyruklular, hatta Avrupa ülkelerinden gelen vatandaşlarımız. Avrupa’dan gelenler, parası herhalde yeterlidir diye çok büyük rağbet görüyor.
Paravan açılıyor, evlenme adayımız gelen talibini görüyor. Ama çoğunun karar vermesi için bu yetmiyor:
- Falanca adaydan yorum alayım!
Kendi fikriyle değil başkasının yorumuyla karar veriyor!
Yaşlı bir amca, kaçın kurası olduğu hemen anlaşılan kalın sesli bir hanıma programda aşık oldu. Amca emekli bürokrat ve aileden zengin…
Kadın onu tırtıklayacak. İlle de evleneceğiz diye tutturdu.
Oturduğum yerden bağırıyorum “Kemal amca yapma, etme eyleme!..”
Birkaç gün sonra amcanın oğulları devreye girip işi sonlandırmak zorunda kaldılar. Sanki kendim kurtulmuşum gibi rahat nefes aldım.
Kel kafalı, orta yaşlı bir adam, bir kadına talip olarak geldi. Nasıl romantik olduğunu falan anlatıyor ve yalancılığı ağzından fışkırıyor. Tam o sırada adamın kızı canlı yayına telefonla bağlandı:
- Siz ne yapıyorsunuz, benim babam annemle evli.
Adama sorduklarında verdiği yanıt dört dörtlüktü!
- Efendim evli olduğum doğrudur ama mutlu değilim. Buradan birini bulursam karımı boşayacağım!
Aday, gelen talibine sordu:
- Kaç kardeşsiniz?
- 18 kardeşiz.
Bu kez sunucu sordu:
- Kardeşlerinin adını biliyor musun?
- Erkekleri biliyorum ama kızların adını bilmiyorum!
Çoğu kadının derdi “Evlenince çocuğuma bakar mısın?..” Çoğu genç erkeğin isteği “Evlenince annemle oturacağız, ona göre!..”
İşte bu aşamalarda bütün yalanlar ortaya çıkıyor. Oysa herkes kendini yalandan nefret eden, romantik, duygulu biri olarak tanımlıyor.
Kadınlar çaktırmadan, bazen de açıkça, gelen talibin gelir durumunu öğrenmeye çalışıyor.
Bazen adaylar arasında çeşitli nedenlerle kavga çıkıyor. Aynı otelde kalıyorlar ya, dedikodu mekanizması hızlı çalışıyor. Bazıları, başka adayların ilgi duyduğu karşı cinslere asılmış!
Bir de eskiden imam nikâhıyla evlenmiş birileri var. İmam nikâhı kıydıran adam çocuk yaptırmış, sonra kaçıp gitmiş. Kadın ortada cascavlak ve çaresiz kalmış, şimdi yeni bir koca arıyor.
Bazen programa Anadolu’dan gelen kadınları görüyorsunuz. İlk gelişte ezik, sessiz… Zamanla alışıyor, havaya giriyor, yürüyüşü bile değişiyor.
Bazıları ise adayına soruyor:
- Beni umreye götürür müsün?
Evlendirme programları Türk toplumunun gerçek aynası. Oraya katılanları ve gelen talipleri gördükçe Türk insanını daha iyi tanıyorsunuz.
Annesinin isteğiyle gelenler, paralı eş bekleyenler, burca göre karar verenler, yalan söyleyenler, üçkâğıtçılar, keskin zampara rolüne bürünen saçı sakalı boyalı tipler, kendilerini dünyanın en güzel ve havalı varlığı olarak görenler ve onlarla birlikte dürüst, pırıl pırıl, ama pek çoğu çaresiz kadın ve erkekler…
Evlendirme programlarını izleyin, oralarda karşınıza başka hiçbir programda görme şansınız olmayan gerçekler çıkacak. Bazen gülecek, bazen kızacaksınız. Ama Türkiye’yi daha iyi tanıyacaksınız.
Emin Çölaşan
Sözcü