Kürt sorununda siyasi çözüm var mı


Bir yalanı otuz yıl aralıksız nasıl söylerler, Allahım bu ne kafayı yemişlik bu ne çıldırmışlık, bunca gizli müzakere bunca el altından görüşme onbinlerce TV tartışmasından sonra ve ortaya çıkan korkunç savaşa rağmen hala kimden nasıl cesaret alıyorlarsa ‘siyasi çözüm’ diyorlar. Önce Kürt Sorununu bülbülleştirdiler şimdi de siyasi çözümü bülbülleştirmişler.

Hangi siyasi çözüm? Arkasına Amerika ve Avrupa’yı almış PKK ‘toprak’ istiyor. Irak’ta kızıl kıyamete rağmen bağımsızlaştıramadıkları federasyon fikri dahi PKK’yı kesmiyor. İngiltere’lere gidip gelmeler eyaletmiş bölgesel parlementoymuş. bunlar dahi doyurmuyor PKK’yı. Toprak vereceksin, eyalet dediğin dahi PKK için bir geçiş bir aşama ertesi gün bağımsızlığını ilan edecek. Bir ‘siyasi çözüm’ün arkasına takılmış bıkmadan utanmadan onbinlerce yazı yazmışlar, siyasi çözüm, neymiş siyasi çözüm söyleyen de yok.

Terör başladığında ilk on yıl aynı kalemler ‘ne bölünmesi kardeşim, paranoyayı bırakın’ yazıları yazdılar, ikinci on yıl biraz açılınca pandoranın kutusu ‘kardeşim ana dil verin kurtulun bu çağda bunlar olur mu’ demeye başladılar, üçüncü on yılda şimdi ‘siyasi çözüm’ü tutturdular.

Toprak verilir mi kim vermiş tarihte benzeri olmuş mu böyle bir akıl almaz manyaklığı habire üstelik daha minnacık çocukların kanı ortadayken dillendirenler bu çıldırmış kafayı kimden almışlar? Deliliğin de sınırı var. Siyasi çözüm diye bülbülleştirdikleri cümlenin hemen altına birkaç yıldır yeni bir laf bulmuşlar: ‘güvenlikçi politikalarla olmaz?’. Neyle olur beyefendi, siyasi çözümle olurmuş. Neymiş siyasi çözüm. Tek satır tek kelime yok.

Bu savaşın gerçek bir psikolojik savaş olduğunu PKK biliyor dünya alem biliyor bir siz mi bilmiyorsunuz, siyasi çözüm, güvenlikçi politikayla olmaz salatalıklarıyla bu psikolojik savaşta sizin mevziniz neresi? Kemal Kılıçdaroğlu CHP’nin başına geçinceye kadar Kürt Sorunu bizim için ‘büyük bir sosyal sorundur’ diyegelen CHP’yi dahi aşağılamalar dalga geçmeler ve allem gullemlerle CHP’nin de ağzına siyasi çözüm nakaratını takmalar.

Düpedüz provake ve sinsi tezgahlarla bir yirmi yıl Türkiye halkının galeyana gelmesini ellerini ovuşturarak beklediler, Türkiye halkı savaşı büyük şehirlerine sokmayınca, bir zamanlar satır aralarında bir ırkçı Miloseviç aramak yaratmanın peşine düştüler, bu da tutmadı. Internet sitelerinden uyduruk gazetelerinin kültür köşelerine kadar onlarca yıl ‘kürt’ kelimesine bir Türk-Kürt çatışması popülaritesi sağlamak için gece gündüz yüzbinlerce ‘entry’ girdiler onbinlerce makale yuvarladılar. Çatışmayı ‘ırk’ eksenine taşımak için otuz yıl yaptıkları aralıksız çalışmaların her birini anlatmaya kıyamet senaryolarını anlatan romanlar dahi yetişemez.

Türkiye halkının Anadolu halkının ‘direncini’ yıkmak için etnik, mezhep lafları, çatışma alanları uydurmak yaratmak, kitlelerin bilinç altına sokmak için her biri onbinlerce makale yazdı, etnik çatışmanın adına dahi özgürlük demokratik hak koydular. Otuz yıl aralıksız etnik, Kürt, mezhep, Ermeni diye diye bilinçle tasarlanmış yeni bir ‘bilinçaltı’ çalışması yaptılar. Şimdi şu manzaraya bakın, bir yaşında Almina’nın tabutu daha kalkmadan, bir yazar almış önüne özgürlük leğenini, çağırmış Gülten Kışanak’ı PKK’nın kanını çitiliyerek temizleme gayretinde, diğer malum yazarlar yine bülbül gibi güvenlikçi politikalarla olmaz diye yine kaldıkları yerden takıntılarına yine başlamışlar.

Sabah gazetede akşam TV’de, siyasi çözüm siyasi çözüm, güvenlikçi politikalarla olmaz diye tuttura tuttura, Tayyip Erdoğan’ı da kafaladılar, neydi o Oslo görüşmeleri Habur açılımları, Güneydoğu’da bin zorluklar içinde görevini yapanları dahi sırf masada PKK istiyor diye içeri attılar, şimdi ne diyor Tayyip Erdoğan, ne versek doymuyorlar. (Bu son katliamda tek bir gelişme oldu nihayet hiç kimse bunun altında ‘Ergenekon’ var diyemedi.)

İnsana kuvvet topluma dirlik verecek kardeşliği demokrasiyi güçlendirecek tek yazılarını görmedik, Toplumun ezici çoğunluğu otuz yıl gördükleri ve yaşadıklarıyla çoktan bilgeleşti. Ve bunların haline acıyarak güldüğü halde bu piskopat takıntısından kurtulamayanlar tasarlanmış proje pozisyonlarını zırnık değiştirmediler. Bir akıllı onlar, Türkiye halkının direncini gücünü metanetini küçümseme aşağılama onlarda. Ahlak-dışı demokratik terbiye dışı kayıtsızlık onlar da. Ve hala ellerinde şehvetle savundukları göklere çıkardıkları en büyük özgürlükçü tez: ‘siyasi çözüm’.

Bu en acımasız katliam gününde dahi ağızlarında bülbülleştirdikleri ‘siyasi çözüm siyasi çözüm’ laflarını üstelik hala böbürlenerek, siyasete ve topluma havadan bakarak burunlarından kıl aldırmadan yapmaya çalışıyorlar. Çünkü toplumu da kendileri gibi öfkeden kudurtmak istiyorlar, ağızlarındaki acı salyayı hepimizin üstüne kusarak bizlerin de dilini ağzını bozmak istiyorlar, ki başından beri tasarladıkları budur.

Artık bu ülkede o kendini beğenmiş profesyonel soğuk suratlarına küstah suratlarına inanan tek kişi kalmadı. Başından beri PKK’nın en sinir olduğu şey sosyal çözüm’dür, bu yüzden her iş makinesini yakıp yıkıyor, sizler de bu son otuz yıldır hadi yine takıntılarınızdan vazgeçmeyin diyelim sosyal çözüme birazcık inanmış olsaydınız, bölgede işsizlik, eşitsizlik bu denli PKK’nın lehine gelişmezdi.

Al birini vur ötekine, bir yaşındaki Almina’nın tabutu dahi kalkmadan beyinlerinde ‘siyasi fuhuşu’n şehvetinden gram geri adım atmıyorlar. Bir halk Edirne’den Van’a hıçkıra hıçkıra çocuklarına şehitlerine ağlıyor onların karanlık ağzı susmuyor. Ağızlarındaki ‘takıntı’ hayvani dehşetin şartlandırılmış psikolojisi.

Dönün beş yıl öncesini hatırlayın, ABD’si Avrupası ne kadar yurtsever gazete TV var basıp toplayıp içeri atmaya başladı, neden, o meşhur siyasi çözümler’in Haburlar’ın önünü açmak için, ne oldu, içerdekiler mi dışarı çıktı, TV’lerde konuşan mı kaldı?

TV’lerden ekranlardan internet sitelerinden otuz yıldır tasarlanan hazırlanan bilinç altı çalışmalarına rağmen Türkiye halkı çatışmaları kalbine taşımadı, bu tarihlerde görülmemiş bir büyük metanet, demokrasinin de üstünde ululuk dediğiniz şey’dir, işte piskopat ağızlarındaki bu takıntı, bu büyük halka karşı yenilmiş olmanın rezil rüsvay olmanın insan içine çıkacak bir suratları kalmayışının delirmiş öfkesidir.

Yorum Gönder

1Yorumlar
  1. Mukemmel analizler, anlatim sekli Nihat Bey. Harikasiniz. Idolumsunuz. Sizi saygiyla selamliyorum, yazilarinizi gozyaslarimla, bir ders gibi, beni taa cocukluguma goturup yavas yavas buyuterek, o yillari tekrardan yogun ve tatli duygularla yasatarak, orfumuzu adetimizi hicbir zaman es gecmeden, insani degerlerle, dediginiz gibi bu yuce halkin buyuklugunu, bu Anadolu' nun essizligini dusunerekten okumaya itiyorsunuz. Olaylari cok iyi yorumluyorsunuz. Insallah bu vatan en kisa zamanda hainlerden temizlenecek ve sizin gibi durust, serefli, insanlara bildikleriyle analizleriyle yazdiklariyla isik sacan insanlarla hep birlikte guzel gunler gecirecegiz bu cennet vatanda.. Ne yazik ki yazinizdan once okudugum diger bir uzucu haber; Izmir de bundan boyle 9 Eyluk kurtulus gunu kutlanmayacakmis ve Turk Bayragi gondere cekilmeyecekmis hukumetin karariyla.. Allah akil fikir versin, soyleyecek soz bulamiyorum.
    Saygilar,

    YanıtlaSil
Yorum Gönder