Başbakan'ın yanıtsız bıraktığı sorunun cevabı TBMM arşivinden çıktı!
Pazartesi, Eylül 03, 2012
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 16 Ekim 2011 tarihinde MHP Osmaniye Milletvekili
Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun soru önergesine verdiği cevapta BOP/GOP’un “demokratik ortağı”
olduklarını “gururla” itiraf etti.
Yeniçağ’ın, CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan’ın TBMM’ye sunduğu önergeye dayanarak manşete taşıdığı “BOP Eş Başkanlığı görevini kim verdi?” sorusunun cevabı sürpriz bir adresten geldi. MHP Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu’nun gönderdiği, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu imzalı iki sayfalık metin itiraf gibi!
Aynı soruları bir yıl önce
Türkoğlu yöneltmişti
Türkoğlu, CHP Grup Başkanvekili Tarhan’ın 16 Nisan 2012’de, Başbakan Erdoğan’ın yazılı olarak yanıtlaması isteğiyle TBMM’ye sunduğu “ABD’nin BOP ve GOP projelerine Türkiye’nin “eş başkan” olarak dahil olmamasının yasal dayanağı nedir? Bu “eş başkanlık” görevi hangi uluslararası anlaşma ile Türkiye’ye verilmiştir? BOP ve GOP için eş başkanlık görevleri, hangi tarihlerde ve nerelerde gerçekleşen toplantılar sonucunda karara bağlanmış ve hangi sözleşme sonucunda Türkiye’ye verilmiştir?” sorularını, bundan bir yıl önce, tıpkı Tarhan gibi bir soru önergesi aracılığıyla Başbakan’a iletti. MHP Milletvekilinin soruları şöyleydi:
“Başbakan olarak görev yaptığınız dönemde birçok toplantı, mülakat ve beyanatınızda “Büyük Orta Doğu Projesi ya da Genişletilmiş Orta Doğu ve Kuzey Afrika Projesi”nin eş başkanı olduğunuzu ifade etmektesiniz.
- Anılan proje kimler tarafından hazırlanmıştır, içeriğinde neler vardır? Eski ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın bir mülakatta belirttiği gibi “Bu proje kapsamında bazı ülkelerin sınırlarının değişebileceği, bu ülkelerin arasında Türkiye’nin de bulunduğu” hususu doğru mudur?
- Zikrettiğiniz eş başkanlık görevi devletimiz tarafından imzalanmış bir anlaşmadan mı kaynaklanmaktadır? Eğer öyleyse bu anlaşma hangi anlaşmadır? Usulüne göre yürürlüğe girmiş midir?
- Eğer herhangi bir anlaşma yok ise Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’na Türk Milleti ve TBMM dışında hangi makam, mevkii, kuruluş vazife, unvan ve sıfat verebilir?”
Size Sam Amca’dan
barış getirdim
Gelelim amiyane tabirle dananın kuyruğunun koptuğu yere.
Suriye’deki tarafgir tutumunun Türkiye’ye etkilerinden dolayı, bugünlerde özellikle de güney illerinde halkın büyük tepkisini çeken Erdoğan’ın Tarhan’a veremediği cevaplar, bakın bir yıl önce nasıl girmiş Meclis kayıtlarına.
Osmaniye Milletvekili Türkoğlu’nun soru önergesine, 14 Ekim 2011’de Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun imzasıyla verilen yazılı cevap tam bir “itiraf” niteliğinde:
“Geniş Orta Doğu ve Kuzey Afrika girişimi, bölgede barış, istikrar, sürdürülebilir kalkınma ve refahı amaçlayan bir dönüşüm projesi olarak ortaya çıkmıştır. GODKA 8-10 Haziran 2004 tarihlerinde ABD’nin Georgia eyaletindeki Sea Island kentinde düzenlenen G-8 zirvesi sırasında başlatılmıştır.
Söz konusu girişimin dayandığı temel anlayış, demokrasinin ve buna ilişkin reformların bölge ülkelerine dışarıdan dayatılamayacağı ve reform dinamiğinin esasen bölgeden kaynaklanması gerektiğidir. Hedefi ise, bu doğrultuda, bölge ülkelerine ihtiyaç duydukları desteği sağlayabilmek olarak belirtilmiştir.
Türkiye dönüşüm
projesinin parçası
Ülkelerin söz konusu projede yer almaları tamamen kendi iradelerine bırakılmıştır.
Türkiye’nin GODKA girişimine yaklaşımında aşağıdaki faktörler etkili olmuştur:
Bölge halkları, hukukun üstünlüğü, iyi yönetişim, insan hakları, özgürlük, demokrasi gibi evrensel değerleri hak etmektedir. Ancak bu yöndeki dönüşümün, herhangi bir dış dayatma olmaksızın, tamamen bölge ülkelerinin kendi iç dinamiklerinden kaynaklanması gerekmektedir. İlgili ülkelerin kendi iç dinamikleri sonucunda evrensel değerler temelinde, özellikle demokrasi alanında kaydedilecek gelişmeler, bölgemizde bir demokrasi kuşağı oluşmasına katkı sağlayacaktır. Bunun gerçekleşmesi, bu bölgede güvenlik, istikrar ve barışın tesis edilmesini esas alan dış politika hedeflerimizle uyumludur. Ancak, ülkelerin toprak bütünlüğü, egemenliği ve sınırların dokunulmazlığı uluslar arası hukukun temel ilkeleridir. Bu ülkelere riayet edilmesi elzemdir.
Orta Doğu işgalinde
“Demokratik ortak”
Ülkemiz gündeme geldiği dönemde bu girişime bu ilkeler doğrultusunda yaklaşmış ve bölgedeki ülkelerin kalkınma ve demokratikleşme ihtiyaçlarına destek olabilecek uluslar arası bir çaba olarak değerlendirmiştir. Nitekim, ülkemiz, bölgenin en önemli demokratik ve önde gelen ülkesi vasfıyla, yapılan davet üzerine, anılan girişime “demokratik ortak” sıfatıyla katkıda bulunmuştur. Bu katkı, tamamen kendi özgür ve serbest irademizle herhangi bir akdi, siyasi veya başka bir yükümlülük altına girmeksizin gerçekleştirilmiştir. Bu anlamda Türkiye, kendi tecrübelerinin ışığında, bölge ülkelerinde evrensel değerler temelinde yürütülecek reform çalışmalarına tamamen kendi özgür iradesiyle nasıl katkı yapabileceği anlayışından hareket etmiştir.
GODKA girişiminin eş başkanlığı, kişiler tarafından değil, dönemsel temelde biri G-8 dönem başkanı, diğeri de bölge ülkesi olmak üzere iki ülke tarafından üstlenilmektedir. Halihazırda Türkiye’nin anılan girişim kapsamında, eş-başkanlık ya da herhangi başka bir rolü bulunmamaktadır. GODKA’nın eş başkanlığının Fransa ve Kuveyt tarafından yürütüldüğü bilinmektedir.
Öte yandan Türkiye’de belirli çevrelerin, uzun zamandır herhangi bir fonksiyonu kalmamış ve gündemden düşmüş bulunan GODKA girişimini ısrarla ve sürekli olarak gündemde tutmaya, bu girişime yukarıda açıklanan mahiyetinden farklı anlamlar yükleyerek ülkemizi veya hükümetimizi gizli bir gündemin veya komplonun parçası olarak takdim etmeye çalışması da esefle karşılaşmaktadır.
Bu bağlamda, hiçbir Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin, bölge ülkelerinin toprak bütünlüklerine, sınırların değişmezliği ve egemenlik ilkelerine aykırı hareket etmesi, bu yönde olabilecek herhangi bir tasavvurun veya planın parçası olması düşünülemez ve böyle bir durum geçmişte olmadığı gibi, bugün de söz konusu değildir. Dahası, izlediğimiz dış politika, bu yönde olabilecek her türlü girişimin önünde bir set oluşturacak nitelikte olduğu gibi, bölgesel barış, istikrar ve güvenliğin en büyük teminatıdır.
Maskeleme çabası
misyonu gizleyemedi
Önce, “Vay efendim cımbızlamışlar da, vay efendim içinden bazı ifadeleri çekip alıp anlamını çarpıtmışlar da ondan böyle anlaşılıyor” türü mazeretlerin arkasına sığınılmasın diye Davutoğlu’nun cevabını aynen paylaştığımı belirteyim. Sonra da bu iç huzuruyla, asıl çarpıtmayı kimin nasıl yaptığı konusuna gelelim:
Davutoğlu, BOP veya GOP değil de GODKA diyor “ortak” olduklarını kabul ettiği projenin adına. Adı değişince “misyon” da değişmiş mi oluyor acaba?
Davutoğlu’nun GODKA’ya mal ettiği “demokrasi ve buna ilişkin reformları bölge ülkelerine dışarıdan dayatmak yerine iç dinamiklerini harekete geçirerek bölgeden kaynaklanmasını sağlamak” stratejisi ilk kez 7 Ağustos 2003’te dönemin ABD Güvenlik Danışmanı Condoleezza Rice tarafından “Transforming Middle East” adlı makalede ortaya konan Orta Doğu’yu dönüştürme projesinin de temel ilkesi değil mi?
BOP/GOP zaten bu değil mi?
Rice ile birlikte projenin ateşli savunucusu, dönemin ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell’ın 2004 yılında Fas’ta söylediği de zaten aynı şey değil miydi:
“BOP Projesine giren ülkelerdeki değişimi dışarıdan empoze etmeyeceğiz. Bunu ülkelerin sosyal, ekonomik alanda ilerlemeleri ile beraber kendi içinden başlatacağız ve siyasi ve ekonomik reformlarını gelişmiş ülkelerle el ele gerçekleştirmelerini sağlayacağız; halklarını cesaretlendireceğiz!”
Bakın Powel “GODKA” değil “BOP” demiş Sayın Davutoğlu!
Erdoğan’ı kim görevlendirdi
Davutoğlu’nun dediği gibi bu 2004 Haziran’ındaki G-8 zirvesinde ortaya konmuş ve “eş başkanlığı” Fransa ile Kuveyt’e verilmiş “GODKA” dan ibaret ise, BOP-GOP tamamen bizim gibi gazetecilerin çarpıtması ise Başbakan Erdoğan o toplantıdan aylar önce, 16 Şubat 2004’te Kanal D’de “Şu anda Amerika’nın da Büyük Orta Doğu Projesi var ya... Genişletilmiş Orta Doğu yani... Bu proje içerisinde Diyarbakır bir yıldız olabilir. Bunu başarmamız lazım” ifadelerini neye dayanarak söyledi?
Ve Sayın Davutoğlu;
Ülkelerin toprak bütünlüklerini, sınırlarını hedef alan hiçbir projenin içinde yer almayacağını ilan eden bir Dışişleri Bakanı Kerkük’e, Irak Hükümeti’nden alınan yasal izinle mi yoksa Irak’ın toprak bütünlüğünü fiilen bölen Barzani’den icazetle mi giderdi?
Aynı şekilde ülkelerin “dışarıdan dayatma ile reforma sürüklenmesi” ne karşı olduğunu beyan eden bir Dışişleri Bakanı, Suriye’nin geleceğini oradaki halkın “demokratik tercihine” mi bırakırdı yoksa BM’den NATO’ya kadar “müdahale” kapılarını mı aşındırırdı?
+++
Çarşaflama
Yazı da gelse tura da gelse kaybediyorsun. Bu duruma düşen birine “çarşafladı” diyorlar. Suriye’deki kanlı iç boğazlaşma sonunda Esad, kaybetse de kazansa da Suriye halkının yarısı “Türkiye’yi hep düşman” görecek.
Kesintisiz kin besleyecek.
“Celladımız oldu” diyorlar.
Türkiye Suriye’nin ipini çekti.
Kamplar kurdu.
Terörist eğitiyor.
Savaş taktiği öğretiyor.
Gece teröristin yarasını sarıyor, yediriyor, besliyor ve gündüz Suriye’ye iç savaşa Esad’ı devirmeye gönderiyor diyorlar. Bunları Sadece Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Suriye temsilcisi değil ABD’nin,İngiltere’nin, Fransa’nın önde gelen gazeteleri yazıyor, TV’leri söylüyor.
(...)
Batı basını da açıkça; “Türkiye topraklarında Suriye muhalefetine üs veren tek ülke olduğu gibi aynı zamanda öteki NATO ülkelerini savaşa teşvik eden NATO ülkesidir” diye yazıyor. Türkiye’nin Dışişleri Bakanı’nın “Suriye topraklarında tampon bölge kurulması” isteğine ise başta ABD, Rusya ve Çin olmak üzere Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin önde gelenleri soğuk bakıyor. Dün de ABD Genel Kurmay Başkanı Martin Dempsey kendi başkanı Obama’yı uyardı ve “Eğer tampon bölge kurmaya karar verirseniz, o zaman onu koruma sorumluluğunu da üstlenmiş oluyorsunuz. Bu da sizi silah, hava ve balistik füze sistemi kurmaya, kullanmaya itebilir” dedi.
Türkiye Amerikancı oldu.
Amerika’dan daha Amerikancı.
Yapayalınız kaldı.
Havanda su dövücü oldu.
Türkiye çuvalladı.
Esad gitse de kalsa da Suriye halkının en azından yarısı, “Bizim celladımız Türkiye oldu” diye inanacak.
Necati Doğru / Sözcü
+++
Atatürk de
seni sevmezdi
İki ay kadar önce “Asla Türk’üm demem” diyerek adından söz ettiren türbanlı ve kan kırmızı rujlu yazar Esra Elönü, katıldığı bir programda söz 30 Ağustos Zafer Bayramı’ndan açılınca bu kez de “Benim için bu bayramlar bir şey ifade etmiyor” diye buyurmuş...
Sonra da bağıra çağıra “Atatürk’ü sevmek zorunda olmadığını” söylemiş...
Dert etme; Esra Hanım...
Hayatta olsaydı, Atatürk de seni sevmezdi!
Mustafa Mutlu / Vatan
+++
Açılım arkadaşları!
Başbakan Erdoğan Kürtçü gazetecilerden yakınıyor:
“Attıkları başlıklara bakıyorsunuz, köşe yazarlarına bakıyorsunuz, ben diyorum ki sizin haber kaynağınız Allah aşkına Roj TV midir, Mezopotamya mıdır, sosyal medya mıdır?”
Kim midir bu yazarlar? AKP’nin açılım politikasına ilham veren, açılım yapılırken İçişleri Bakanı tarafından yüksek fikirleri alınmak üzere toplantıya davet edilen enteller.
Onların aklıyla gittiği yolda çamura saplanan Erdoğan şimdi onlardan şikâyet ediyor.
Oysa onlar dün neyseler bugün odurlar. ABD politikalarını savunurlar. Güneydoğu’da Kürt devleti kurulmasına yönelik politikaların sözcüsüdürler. Tabii kafadan Kürt devleti kurulmaz. Önce demokratik özerk yönetim sonra devlet olacaktır... Erdoğan’ın eski yol arkadaşları onu PKK ile demokratik özerklik zemininde görüşmeye zorluyor. Erdoğan bu noktada zorlanıyor.
Melih Aşık / Milliyet
Tags