Ne dediğini bilmeyen başkan adayı
Pazar, Kasım 18, 2012
Artık çok açıktır ki, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’yi daha iyi yönetmek uğruna projelendirdiği herhangi bir politikası yoktur. Erdoğan’ın aklında sadece bir saplantı vardır: 2014’de Türkiye’nin seçimle işbaşına gelen ilk Başkan’ı olmak. Hem de ilk turda!
Psikolojide ruh hastalığı sayılan saplantı insanın salim düşünmesine engel olduğu gibi, kafasına taktığı konu dışında, hayati önemde de olsa, insanı başka konuları düşün(e)mez hale getirir, çevresi ile istişarede bulunmasına imkân tanımaz.
Saplantılı kişi herkesin kendi saplantısı uğruna mücadele vermesini, o minvalde düşünmesini ister. Aksini yapanı düşmanı olarak görür. Erdoğan’ın saplantısının hastalık seviyesinde olup olmadığını ölçmek haşa benim haddim değil ama yukarıda saydığım belirtilerin hepsi kendisinde ayan beyan gözüküyor.
***
Saplantısı uğruna ortaya attığı konulardan birisi “idam cezasının yeniden yürürlük kazanması”! Neden bunu yaptı? Öyle aklında gündem değiştirmek gibi bir manevra yok. Önüne bir rapor koydular ve “Türk milletinin büyük bir çoğunluğunun (%70) idam cezasının yeniden uygulanmasını istediğini tespit ettik”, dediler.
Halbuki bu sonuç azan terör ve sürekli yitirdiğimiz evlatlarımız karşısında oluşan büyük bir tepkinin dışavurumu. Terörün daha pasif bir konuma geçtiği bir ortamda bu oran düşer. Erdoğan hemen bu raporun üstüne atladı ve “idam cezası tartışmasını” ortaya attı. Böylelikle, milliyetçilerin kalbini kazanma hesabı ile açlık grevlerine katılanlara veya destek verenlere kafa tutacağını, bir yandan yeniden doğrudan görüşme yollarını aradığı Apo’yu tehdit edeceğini sandı. Milletin yüreğine su serpecek, Başkanlık oylarını kapacak!
Ancak, Başbakan ve akıldaşları aleyhte hükmün makable şamil olamayacağını, geçmişe uygulanamayacağını ya bilmiyorlar ya da biliyorlar da milletin ağzına bir parmak bal sürmek uğruna milletten gizliyorlar. Artık Türkiye’de kimse Apo’yu asamaz!
***
Başbakan “idam” üzerinden popülizm yaparken bu ülkenin temel yörüngesi ile oynamayı da umursamıyor. İdam cezasını yeniden ihdas etmek; altında imzamız bulunan AİHS’nin 6. ve 13. Protokollerine “saymeyoz!” çekmek, Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu’nu bozmak, AB ile müzakereleri tamamen kesmek anlamına gelir!
Daha açıkçası tüm dünyaya “ben Batı’dan tamamen koptum” diye ilan vermektir! Nitekim, bir forumda İtalya Senatosu Başkan Yardımcısı Emma Bonino, Başbakan Erdoğan’ın idam cezası ile ilgili sözlerinden endişe duyduğunu belirtmiş, “bunu gördükten sonra Türkiye, AB’ye girmek istiyor mu diye düşünüyoruz” diye konuşmuş.
Foruma katılan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da şöyle yanıt vermiş: “Biz AB sürecindeki taahhütlerimize sadığız! Başbakan o açıklamayı Norveç’te onlarca kişiyi katleden Breivik için söyledi!” Türkiye Cumhuriyeti’nin Dışişleri Bakanı günü kurtarmak için Türkiye Cumhuriyeti Başbakan’ın sözlerini sulandırmak zorunda kalıyor. Ne hazin!
***
Başbakan idamı sadece terör suçları için düşündüğünü söyleyerek şehit yakınlarına mavi boncuk dağıtıyor. Halbuki, Türkiye’de idam cezası ilk önce 2002’de savaş, çok yakın savaş tehdidi ve terör suçları dışındaki suçlar, 2006’da ise tüm suçlar için 5218 sayılı kanunla tamamen kaldırılmıştır. Açıkçası, terör suçlarından idam cezasını 2006’da kaldıran bizzat Başbakan’dır! Ayıptır, acılı insanların duyguları ile oy uğruna böyle oynanmaz!
***
Kaldı ki, Ekim 1984’ten itibaren mahkemeler tarafından verilen idam cezaları Meclis’te onaylanmadığı için infaz edilmemiş, 1991 yılında çıkarılan bir afla 500 civarında idam cezası dosyası, 10 yıl ağır hapse dönüştürülmüş ve 2002’deki yasayla da fiilen uygulanmamış olan tüm idam kararları, ömür boyu hapse dönüştürülmüştür. Bu ülkede 1984’den beri kimseye idam cezası uygulanmadı.
***
Başbakan yine şehit yakınlarını kandırmak için zarar görene (şehit) zarar verenin (terörist) ancak zarar görenin yakınları (şehit aileleri) tarafından af edilebileceğini söylüyor.
Açıkçası, bir şeriat hükmü olan Kısasa Kısastan dem vuruyor. (Bakara /178: “Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size Kısas farz kılındı”. Bakara/179: “Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır.”) Kısasa kısas hukuk tarihinde çoktan tozlu raflara kalkmış bir uygulamadır.
Batı’ya ayar vermek üzere yola çıktığı söylenen (Norveç’te onlarca kişiyi katleden Breivik) Başbakan insanlığa bir ortaçağ uygulamasını öneriyor! Bu ne perhiz, bu lahana turşusu!