'Mağduriyet' silahı ateşe devam ediyor


Bugünlerin geleceği dünden belliydi ve normal zekâlı herkes gördü, uyardı.
Onlar ise “Niyet okuyamayın!” dedi ve oy topladı!
Sonuç olarak; “Hayaldi, gerçek oldu!”

12 yılda adım adım gelinen noktayı -bir kez daha- hatırlamak gerekiyor.
8 yıl önce (2005’te) Hilmi Özkök döneminde, ‘Ordu’nun bir ambleminden Atatürk resmi çıkarıldı. (K.K.K.’nin Kocatepeli Arması / Sonra tekrar konuldu.)

3 yıl önce (2010’da) Atatürk’ün Ankara’ya gelişini simgeleyen Garnizon Koşusu yasaklandı. (Valilik gerekçesi “halkın günlük yaşamını olumsuz etkiliyor” idi.)

Bu son Cumhuriyet Bayramı hariç, tüm Atatürk ve ‘Cumhuriyet’e ait kutlama ve anmalarda ‘hasta’ oldular…
Ta RP döneminden beri “Özel hayata müdahale etmeyeceğiz” dediler…

Artık;
- Kadınların kaç çocuk yapacağına,
- Nasıl (hangi yöntemle) doğuracağına,
- Nasıl içki içileceğine,
- Saat kaçta içki içileceğine,
- ‘Atatürk İlke ve Devrimleri’ne,
- Cumhuriyet kazanımlarına,
- Medyanın neyi, nasıl yazacağına,
- Kimi nasıl zengin edeceklerine,
- Kimin, nasıl suçlu ilan edileceğine,
- Yargının nasıl işleyeceğine,
- Ve aklınıza gelen her şeye…

Onlar karar veriyor!..
Son bir iki gün içinde ise, devlet nişan ve madalyalarından hem Atatürk siluetini hem de T.C. ibaresini sildiler!
Mega kent İstanbul’da, bir golf topuna vurmak için köprüyü kapattılar, halkı perişan ettiler… Atatürk için, başkent yaptığı Ankara’da Garnizon Koşusu’nu bile engelleyen valiler, bir golf topu için koca İstanbul perişan edilirken seyrediyor.
Cumhuriyetin 90. yılında türbanı da Meclis’e soktuktan sonra, en son “Kızlı-erkekli öğrenciler aynı evde kalamaz” hükmünü verdiler.

***

Başbakan Erdoğan’ın Finlandiya gezisine çıkmadan yaptığı açıklamaları, bakanları ve danışmanları düzeltmek için çırpınıyor, Başbakan ise onları fırçalıyor.

Ne dediysem o, diyor.
Dediği şu:
“Buralarda nelerin olduğu belli değil. Karmakarışık her tür şey olabiliyor. Kusura bakmasınlar iktidar olarak müdahil olmak zorundayız. Bu, yaşam tarzına müdahale değildir.”

Başbakan, -kim olduğu bilinmeyen birkaç destekçisi dışında- aslında yalnız başına kalmış durumda.
Yardımcısı Bülent Arınç, “Düpedüz asparagas!” diyor, fırçayı yiyor!

TBMM Başkanı Cemil Çiçek, "Hukuk devletinde herhangi bir fiil kanunlarca yasaklanmamışsa serbesttir" diyor.
Erdoğan’ın damadının gazetesinde yazan iki yazar; Ilıcak ve Barlas bile -gazetelerinde değil ama televizyonlarda- Erdoğan’a karşı çıkıyor.

Tayyip Erdoğan’ın eski milletvekili de olan Nazlı Ilıcak, “18 yaşını geçmiş üniversite talebeleri, kızlı erkekli evlerde kalabilir. Devlet karışamaz. (…) Bu işlem hukuk dışı. Buradan oy gelecekse, hiç gelmesin. AKP'ye oy da verdim ama şimdi ben utanıyorum" diyor.

Mehmet Barlas ise, "Muhafazakârlık, arkasına devlet gücünü alınca çok tehlikeli oluyor. (…) Bu kadar zırvaya ben bile bahane bulamam!" diyebiliyor.

***

Erdoğan yalnız başına kalmış durumda.
Ama buna rağmen, çatışma yaratan açıklamalara tam hızla devam ediyor. Acaba yerel seçimler öncesi, ‘Gezi Olayları’ türü bir çatışmadan oy toplamayı mı planlıyor?..
Gelelim işin özüne.

Bu, hükümetin işi mi?
Eskiden beri söyleye gelinen “Genelevleri kapacağız” ya da “Flört fahişeliktir” düşüncesinin tezahürü ile mi karşı karşıyayız. (Ne ağır bir benzetmedir bu?)
Bu işin sonu; yarın kafelerde, parklarda kız-erkek ayrımına ve kadınların işsiz kalmasına kadar gider.
Erdoğan, üniversiteli gençlerin evlenmesini mi istiyor?

Kız-erkek aynı evde kalan gençler “İmam nikâhı ile evlendik” derse, kurtulacak mı? Amaç, bir an önce evlendirmek mi?

Zaten, MEB yönetmeliği ile, 14-17 yaş grubundaki liselilerin evlenmesinin önünü açmışlardı.
Erdoğan’ın açıklamalarını kamuoyu önünde güzelleştirmek isteyen hükümet yetkilileri “Normalleşiyoruz” diyor.
Onların ‘normallik ölçüsü, şeriat’ mı? Ne kadar şer’i uygulama, o kadar normallik; öyle midir?
Avrupa ülkelerinde ölçüler de bu mudur?

**

‘Merkez sağ’ partiler bir operasyon ile yok edilince, Türkiye’de meydan AKP gibi bir partiye kaldı.
İşin acı tarafı, böyle bir partinin oylarının hâlâ artıyor olması.
Son sözüm de CHP’ye.

Türban Meclis’e girerken ‘Hayır!’ demeyip, “Rakibin elinden mağduriyet silahını aldık” demişlerdi.
Ben de, “Evet aldınız ve o silahla kendinizi vurdunuz” diye yazmıştım. (2 Kasım 2013 - YURT).
Şimdi soruyorum:
Nasıl, silah sustu mu?

***

GÜNÜN SÖZÜ:
*Söylemlerimizle, dostlarımızı demokratlığımıza ikna etmiştik. Gerçeği anladıklarında ise, iş işten geçmişti. – GOBBELS

* Propaganda sayesinde iktidara geldik, propaganda sayesinde dünyayı fethedeceğiz. – HİTLER


Hulki Cevizoğlu
Yurt

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)