Tayyip’in eşdeğeri genel müdür!


Sevgili okuyucularım,
bilmeyenler dün bizim gazetenin manşetinden öğrendi. Adına Ziraat Bankası denilen kuruluş, yandaş medyaya yüz binlerce liralık ilanlar vermişti…
Ve Sözcü bu konuyu haklı olarak gündeme getirmiş, yanına da genel müdür
Hüseyin Aydın’ın kocaman bir kelle fotoğrafını koymuştu.
Ziraat devletin bankası.
Devletin ve toplumun parasını çarçur etmek, yandaş medyaya pompalamak gibi bir görevi yok.
Ama bu iktidar döneminde partizanlık öyle boyutlara vardı ki, bunlara tanık oldukça utanıyoruz. Üstelik hiç kimseden hesap sorulmadığını ve sorulmayacağını biliyoruz.
Hüseyin Aydın isimli bu şahıs kim?
Kim olduğunu kısaca anlatayım da, olayın Tayyip’in kimliği ve kişiliği ile nasıl örtüştüğünü görün.
Hüseyin Artvin Borçka doğumlu. Gürcü kökenli. Tayyip de Gürcü.
Hüseyin imam hatip mezunu. Tayyip de öyle.
Hüseyin Borçka’nın Demirciler köyünde iki yıl boyunca kadrolu imamlık yaptı. Tayyip kadrolu imamlık yapmadı!
Hüseyin daha sonra Ankara’da İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’ni bitirdi. Tayyip de İstanbul’da Sultanahmet Akademisi mezunu. Gerçi diplomasını bugüne kadar gören olmadı ama kendisinin bu söylemini aksi ispat edilene kadar doğru kabul etmek gerekir.
Hüseyin aynı zamanda Tayyip’in en yakınlarından biri. Gürcü ve imam olması sayesinde yakınlaştılar.
* * *
Yıl 2003. AKP henüz iktidar olmuştu. Ziraat Bankası’nın Ankara’daki Demetevler şubesinde görevli Hüseyin Aydın isimli bir şube müdürü vardı. Başbakanlık koltuğunda o sırada Bay Abdullah oturuyordu.
Tayyip’in ricasını kıramadı ve Hüseyin’i oradan alıp yine bir devlet bankası olan Halkbank’a yönetim kurulu murahhas üyesi olarak getirdi.
Şube müdürü Hüseyin artık yükselmeye başlamıştı. Gürcülük ve imamlık işe yarıyordu!
Şube müdürlüğünden devlet bankalarının başına tırmanmak zor işti ama burası Türkiye abicim, olmaz olmaz deme, olmaz olmaz!
Yıl 2005. Hüseyin, Gürcü ve imam kökenli dostu Tayyip tarafından Halkbank’a genel müdür yapıldı.
* * *
Yıl 2011. Halkbank da yetmedi, Tayyip bizim Hüseyin’i Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü’ne terfi ettirdi… Çünkü Ziraat daha güçlüydü. Elinde çok daha fazla para ve kaynak vardı. Yandaşları Ziraat’ten beslemek daha kolaydı.
Batık krediler, yandaş beslemeler, A’dan Z’ye siyasete bulaşmış bir devlet bankası…
Yandaş medya mısın, verelim sana bizim tam sayfa ilanları, paranı anında tahsil et!
Yandaş mısın, yüzlerce milyon dolarlık kredi borçlarını öteleyelim!
Şimdi bilmeyenler öğrendi mi, dünkü manşetimizin nedenini!
Ama iş bu kadarla da bitmiyor.
Ziraat Bankası’nın başında olan bu şahsın çok, ama çok önemli ve yüz kızartıcı bir
marifeti daha var.
Bankanın logosundan “T.C.”yi, yani Türkiye Cumhuriyeti’ni kaldırdı.
Bunu tek başına ve kendi özgür iradesiyle yapmak genel müdür Hüseyin’i elbette çok aşardı.
Yukarıdan gelen emir doğrultusunda yaptı.
Sadece Ziraat Bankası değil, pek çok kamu kuruluşunun logolarından T.C. kaldırıldı.
“T.C. Ziraat Bankası” tüyleri yolunan tavuk gibi cascavlak, sadece “Ziraat Bankası” olarak kaldı.
Bunların da hesabı günü geldiğinde hepsinden tek tek sorulacak.
Şimdi devlet ellerinde, hep böyle gideceğini düşünüyorlar!
Yanıldıklarını hesap günü geldiğinde anlayacaklar ama iş işten geçmiş olacak.

Devlet SÖZCÜ’yü tanımıyor

Dün bir okuyucumun uyarısıyla, bir kamu kuruluşunun internet sitesine girdim.
“T.C. Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü”nün resmi web sitesine.
Ana sayfada bir bölüm var:
“Türk basınına erişim.”
Hemen yanında “Gazeteler” başlığı.
Tıklayınca karşınıza o günkü gazetelerin isimleri çıkıyor.
Bir de baktım ki, üç bin, on bin satan gazeteler bile var ama Sözcü yok!
Demek ki devletin resmi kuruluşu bizim gazeteyi yok sayıyor!
Sözcü şu anda Posta ve Hürriyet’ten sonra Türkiye’nin en çok satan üçüncü gazetesi. Satış rakamı 330 bin dolaylarında.
O halde nasıl olur da devletin basınla ilgili genel müdürlüğü bizim gazeteyi görmezden gelir?
Şimdi diyeceksiniz ki “Yaaa kardeşim, onların sitesine kaç kişi giriyor da bunu kendine dert
ediniyorsun!..”
Haklısınız ama partizanlığın da bu kadarı olmaz ki.
Bu kuruluş “Şeyini şey ettiğimin şeyi” Bülent Arınç’a bağlı. Başında Murat Karakaya isimli bir genel müdür var.
Bakalım, bu konuda söyleyecekleri bir şey var mıdır!
Zahmet olacak ama eğer mümkünse bir yanıt gönderip durumu anlatmalarını rica ediyorum.

Şırnak’tan tık yok!

Sevgili okuyucularım, bugün aynı konuyu tam dördüncü kez yazıyorum, aynı soruları ilgili makamlara dördüncü kez soruyorum.
Bir türlü açıklama yapamıyorlar, yanıt veremiyorlar.
Bu kadar mı korkak ve yüreksiz olmuşlar, yazık onların yönettiği Türkiye’ye.
Olayı bir kez daha özetliyorum:
Şırnak Belediyesi Kürtçü BDP’nin elinde. BDP’li belediye dağdaki teröristlere her gün
karavanayla sıcak yemek servisi yapıyor. Belediye mutfağında pişirilen yemekler her gün resmi belediye araçlarıyla PKK’ya gönderiliyor.
Ancak teröristler sürekli yer değiştirdiği için, belediye araçlarına her gün onların yerini bilen kılavuz alınıyor.
4 Ekim 2013 günü resmi araca yemekler ve karavana kapları yine yükleniyor, yoldan kılavuzlar alınıyor ve teröristlerin olduğu yere doğru gidiliyor.
* * *
Araç 200 metrelik bir uçuruma yuvarlanıyor, içindeki iki belediye görevlisi ile iki PKK’lı kılavuz ölüyor.
4 Ekim günü gerçekleşen bu olay yetkililer tarafından uzun süre gizlendi ve bir hafta önce görüntüleriyle birlikte ortaya çıktı.
O günden bu yana tam üç kez bu olayı yazıp açıklama istedim. Bu dördüncü yazım.
Tık yok! İşlerine gelince bülbül gibi şakırlar, gelmeyince arazi olurlar.
İçişleri Bakanlığı, Genelkurmay ve Necdet Bey, Jandarma Genel Komutanlığı, Şırnak
Valiliği, Emniyet Müdürlüğü, Cumhuriyet Savcıları konuşmuyor, konuşamıyor.
Haddim olmayarak diyorum ki “Arkadaşlar bir konuşun. Deyin ki bu olay yalandır, böyle bir şey olmamıştır… Ya da deyin ki doğrudur, olmuştur, soruşturma başlatılmıştır.”
Askeri bile kışlasına soktular, mevlit okutuyorlar. Türk Ordusu’nu günün birinde bu duruma
düşüreceklerini doğrusu aklımıza hiç getirmezdik.
Ağızlarını bile açamıyorlar. Hepsi dut yemiş bülbüle döndü.
Kürtçülük açılımı, Apo güzellemesi, Barzani kepazeliği derken, işler işte bu aşamaya geldi.
Sivil veya asker, bu kurum ve şahısların böylesine korkak olduğunu, Kürtçülük
açılımı uğruna bu rezilliklere göz yumacaklarını düşünür müydünüz?

Emin Çölaşan
Sözcü

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)