Ama Gerçekler?
Perşembe, Ekim 18, 2012
PKK ve Kandil konusunda tüm istihbarat bilgilerini bizimle paylaştıklarını hatta daha fazlasını yaptıklarını ama Türkiye’nin yasal sınırlar içinde kalan deneyimlerine göre hareket
ettiğini anlattıktan sonra, ülkesine yönelik eleştirilere “hem üzüldüğünü hem sinirlendiğini” söylüyor ABD’nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone!
Fakat Bay Büyükelçi, Türkiye ve Türk halkı, en zorlu zamanlarında ABD’nin attığı sayısız kazıkları unutamıyor. ABD, ne zaman “Türkiye’nin ve Türk halkının en büyük dostudur” diye her söze başlansa...
…sinirlenmesine sinirleniyor. Ne çare iktidarda olan AKP Genel Başkanı Başbakanı’nın, ABD’ye dostluğu, bağlılığı içeren politikalarını sindirmek zorunda kalıyor..
İsterseniz açmayalım eski defterleri.
Yakın yıllara dönelim ve isterseniz ABD’nin dostluk, müttefiklik ve işbirliği anlayışını özetlemek için Irak’ta kuzeyden savaşacak askerlerinin Türkiye’nin neredeyse dörtte birinde ve Güneydoğu illerinde yıllarca konuşlanmasına karşı çıkmasından sonra, tek bir Türk askerinin PKK’ye karşı Kuzey Irak’a adım atmasını yasaklamasına değinelim. Ve…
…Türkiye’deki genel kanıyı özetleyelim:
PKK önderlerinin, teröristlerin yerleşik olduğu merkez, Kandil Dağı’dır.
Terörü bitirmenin önde giden koşullarının başında Kandil’deki PKK terör merkezini yok etmek geliyor...
Bu gerçek karşısında Türkiye ne zaman Kandil’e askeri bir harekâttan söz etse, Amerika’nın K. Irak’ta kurguladığı özel ve özerk yönetimin başı gündeme giriyor: Mesud Barzani!..
Yutan olursa tabii, bir önerisi de var ABD’nin:
Kandil’i askeri harekât yapabilmeniz için iplerini elinde tuttuğu K.Irak’taki piyonu Barzani ve Bağdat hükümetiyle uzlaşmamızı koşul olarak önümüze sürüyor.
Ankara’ya kırmızı balmumu ile davet ettiğimiz, her gelişinde ayaklarına kırmızı halılar sererek karşıladığımız, AKP hükümetinin PKK terörüyle mücadelede bir numaralı müttefik gördüğü Barzani, ABD’nin bu politikasından cesaret alarak K.Irak’ta Türk askeri görmek istemediğini her fırsatta ilan ediyor
***
Ve.... yukarıdaki özeti Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel’in açıklamasıyla noktalayalım: “ABD izin verirse Kandil’e derhal askeri harekât yaparız!..”
***
Bu gerçekleri bir yana bırakan Bay Büyükelçi, ellerinden gelen her türlü yardımı yapmalarına karşı Türkiye’nin adeta nankör bir tutum izleyegeldiğini söylüyor.
Öyle yardımcı oluyorlarmış ki; Kandil’deki terör elebaşılarını yok etmenin çaresi olarak Pakistan’da bir evde sıkıştırdıkları Bin Ladin’i öldüren tekniği bize de önerdiklerini ama yetkililerin uygulamadığını söylüyor.
Bin Ladin’i temizlerken ileri teknik ile özel harekât birimlerinden ve ama Pakistan’ın emirlerine giren kolluk kuvvetlerinden yararlandılar...
Diyelim ki Bin Ladin’e benzer bir operasyon kararı aldık: K.Irak’a egemen Barzani ile Irak’ın kolluk kuvvetleri bizim emrimizde bu harekâta katılacak mı? Hayır!
PKK, Güneydoğu dağlarında toprak altında üç dört odalı barınaklar yapıyor.
Kandil Dağı’nda daha derinlerdeki mağaralarda yaşıyor.
Bin Ladin operasyonu bir eve karşı; Kandil’deki mağaralara aynı biçim ve içerikte operasyon yapılabilir mi? Büyükelçi neden bu soruları yanıtlamıyor?
Örneğin, ABD; PKK terörünün bir an önce sonuçlanmasını istiyor ve bunun ilk koşulunun Kandil’i yok etmekten geçtiğine inanıyorsa, Türkiye’nin yanı sıra askerleri ve teknisyenleriyle böylesi bir operasyona katılacaklarını neden söylemiyor Bay Büyükelçi?
Ya da K.Irak’ta Kandil’e askeri harekât yapmamıza ABD neden izin vermiyor?
***
Suriye, siyasal ve politika yönleri tartışılır. Savaş çıkmayacağından söz edilir. Tanık olarak ABD büyükelçisinin sözleri gösterilir velakin nedense, Suriye politikalarının sırtımıza yüklediği çok ağır faturadan medyada söz edene, Meclis’e hükümeti bu konuda sorgulayan önerge verene rastlanmıyor.
Bu kuralı bozan bir kişi var, bir ekonomist, bir profesör: Güngör Uras!
Dünkü yazısında “Maliye Bakanı Mehmet Şimşek Suriyeli sığınmacılar için bugüne kadar 400 milyon lira kaynak ayırdıklarını, belediyelerin ve devletin genel harcamalarının bundan da fazla olduğunu açıkladı. Kaybımız bu kalemlerle sınırlı değil. Suriye kapısı kapanınca ihracat durdu. Sınır ticareti yapan işyerleri kan ağlıyor. Hava sahasının kapanması yolculuklarda ek maliyet demek. Askeri birimlerin masrafları da cabası” diyor ve rakamlarla açıklamalar yapıyor...
Hükümetin, anlamını yitiren Suriye politikalarından kaynaklanan ekonomik batağı ana muhalefet CHP, medyamız acaba ne zaman gündeme alacaklar?