Rektör Bey telaşlanmış, Çalışma Bakanı Faruk Çelik'in kızıyla ilgili belgeleri kimin sızdırdığını araştırıyor.
Sevgili okuyucularım, 28 Eylül tarihli yazımda ilginç bir olayı gündeme getirmiştim. Çalışma Bakanı Faruk Çelik’in kızı Zeynep Çelik, yatay geçiş puanı tutmadığı halde, okumakta olduğu Acıbadem Tıp Fakültesi’nden Hacettepe İngilizce Tıp Fakültesi’ne transfer edilmişti.
Türkiye’de üniversite sınavlarında en yüksek puan alanlar Hacettepe İngilizce Tıp Fakültesi’ne girebiliyor. Üstelik daha önce fakültenin Yatay Geçiş Komisyonu bu konuda rapor hazırlamış ve Zeynep’in bu hakka sahip olmadığını vurgulamıştı.
23 Ağustos 2012 tarihli raporda aynen şöyle denilmişti:
“… Yapılan değerlendirme sonucu (sayılan 12 isimle birlikte) Zeynep Çelik’in başvuruları, genel akademik ortalama düşüklüğü ve/veya başvurunun posta yoluyla yapılması nedenleriyle değerlendirmeye alınmamıştır…”Bu raporun altında Hacettepe Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan beş profesör ve bir
doçentin imzaları var. Dilek Yalnızoğlu, Meral Özgüç, Yakut Akyön Yılmaz, Ayşegül
Tokatlı, Mazhar Tokgözoğlu ve Mustafa Cankurtaran.
23 Ağustos 2012 tarihli raporda aynen şöyle denilmişti:
“… Yapılan değerlendirme sonucu (sayılan 12 isimle birlikte) Zeynep Çelik’in başvuruları, genel akademik ortalama düşüklüğü ve/veya başvurunun posta yoluyla yapılması nedenleriyle değerlendirmeye alınmamıştır…”Bu raporun altında Hacettepe Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan beş profesör ve bir
doçentin imzaları var. Dilek Yalnızoğlu, Meral Özgüç, Yakut Akyön Yılmaz, Ayşegül
Tokatlı, Mazhar Tokgözoğlu ve Mustafa Cankurtaran.
* * *
Hacettepe Rektörü Murat Tuncer’in iktidarın adamı olduğu herkes tarafından biliniyor. Sağlık Bakanlığı’nda görevliydi, oraya Bay Abdullah Gül tarafından seçildi!
Burada Zeynep Çelik’in bu fakülteye nasıl alındığını bir kez daha yazmayacağım.
Ancak şimdi yazacağım konu daha da heyecan verici!.. Yani bu olay oluyor, ben olanları belgeleriyle yazıyorum. İşte sonrası:
Rektör Murat Tuncer, benim bu olayı yazmamı içine sindiremedi! Nasıl olur da, gizlilikle ve kurallara aykırı bir biçimde yürütülen bir olay gazeteciye sızdırılır ve yazması sağlanırdı!
Rektör Bey inanılmazı yaptı ve Hacettepe Tıp Fakültesi’nde soruşturma açtırdı. Kendi ekibinden Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ömer Uğur soruşturmacı olarak atandı.
Şimdi birkaç günden beri devam eden soruşturmada neler olduğuna bakalım:
Tıp Fakültesi dekanı, üç dekan yardımcısı, yedi fakülte yönetim kurulu üyesi, üç bölüm başkanı, yatay geçiş komisyonunun tüm üyeleri, profesörler, doçentler, asistanlar, fakültede çalışan tüm memurlar ve sekreterler ve özel kalem görevlileri, tam kadro herkes ifade vermeye çağrıldı.
Kapılarda kuyruklar oluştu. Bazıları ifadelerini sözlü, bazıları yazılı olarak verdiler.
Burada Zeynep Çelik’in bu fakülteye nasıl alındığını bir kez daha yazmayacağım.
Ancak şimdi yazacağım konu daha da heyecan verici!.. Yani bu olay oluyor, ben olanları belgeleriyle yazıyorum. İşte sonrası:
Rektör Murat Tuncer, benim bu olayı yazmamı içine sindiremedi! Nasıl olur da, gizlilikle ve kurallara aykırı bir biçimde yürütülen bir olay gazeteciye sızdırılır ve yazması sağlanırdı!
Rektör Bey inanılmazı yaptı ve Hacettepe Tıp Fakültesi’nde soruşturma açtırdı. Kendi ekibinden Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ömer Uğur soruşturmacı olarak atandı.
Şimdi birkaç günden beri devam eden soruşturmada neler olduğuna bakalım:
Tıp Fakültesi dekanı, üç dekan yardımcısı, yedi fakülte yönetim kurulu üyesi, üç bölüm başkanı, yatay geçiş komisyonunun tüm üyeleri, profesörler, doçentler, asistanlar, fakültede çalışan tüm memurlar ve sekreterler ve özel kalem görevlileri, tam kadro herkes ifade vermeye çağrıldı.
Kapılarda kuyruklar oluştu. Bazıları ifadelerini sözlü, bazıları yazılı olarak verdiler.
* * *
Peki kendilerine ne sorulmuştu? Soruları aynen veriyorum:
“İfade konusu:
Üniversitemiz Tıp Fakültesi’ne 2012-2013 Eğitim-Öğretim yılında yatay geçiş için yapılan başvurular ile bunların değerlendirme ve karar sürecinin bazı basın organlarında haber olarak yer alması ve asılsız iddialarda bulunulması, bu süreçte üniversitemize yatay geçiş talebinde bulunan öğrencilere ait bilgi ve belgelerin bir kısmının yayınlanması ile ilgili olarak, söz konusu bilgi ve belgelerin üniversitemiz
görevlilerince basın organlarına, ya da işlemlerle ilgisi bulunmayan kişilere verildiğine ilişkin disiplin ve ceza soruşturması.
Soru 1: Ceza ve disiplin soruşturmasının
konusunu oluşturan eylem anlatıldı. Ceza ve disiplin soruşturmasına konu olan olayla ilgili olarak bildiklerini anlatması istendi.
Soru 2: Öğrencimize (Zeynep Çelik’e) ait bu bilgilerin izinsiz bir şekilde dışarıya çıkarılması kim veya kimler tarafından yapılmış olabilir? (İnsanlar ihbarcılığa zorlanıyor.)
Soru 3: Öğrencimize ait belgelerin fotokopileri toplantılar esnasında kimlere
verildi? Daha sonra bu belgeler ne oldu? Geri verildi mi?”
“İfade konusu:
Üniversitemiz Tıp Fakültesi’ne 2012-2013 Eğitim-Öğretim yılında yatay geçiş için yapılan başvurular ile bunların değerlendirme ve karar sürecinin bazı basın organlarında haber olarak yer alması ve asılsız iddialarda bulunulması, bu süreçte üniversitemize yatay geçiş talebinde bulunan öğrencilere ait bilgi ve belgelerin bir kısmının yayınlanması ile ilgili olarak, söz konusu bilgi ve belgelerin üniversitemiz
görevlilerince basın organlarına, ya da işlemlerle ilgisi bulunmayan kişilere verildiğine ilişkin disiplin ve ceza soruşturması.
Soru 1: Ceza ve disiplin soruşturmasının
konusunu oluşturan eylem anlatıldı. Ceza ve disiplin soruşturmasına konu olan olayla ilgili olarak bildiklerini anlatması istendi.
Soru 2: Öğrencimize (Zeynep Çelik’e) ait bu bilgilerin izinsiz bir şekilde dışarıya çıkarılması kim veya kimler tarafından yapılmış olabilir? (İnsanlar ihbarcılığa zorlanıyor.)
Soru 3: Öğrencimize ait belgelerin fotokopileri toplantılar esnasında kimlere
verildi? Daha sonra bu belgeler ne oldu? Geri verildi mi?”
* * *
Hacettepe Hastanesi, Türkiye’nin en seçkin sağlık kurumlarından biri. Yüzlerce uzman hekim görev yapıyor…
Ve o hocalar, yılların uzman hekimleri, memur ve sekreterler şimdi işi gücü bırakmış, soruşturma kuyruğunda ifade sırası bekliyor!
İşin ilginç yanı, herkes aynı yanıtı veriyor:
“Konudan haberim yoktur, bilgi sahibi değilim.”
Söz konusu kişi Çalışma Bakanı Faruk Çelik’in kızı olunca Rektör Bey telaşlanmış, komisyonlar kuruyor, bu bilgi ve belgeleri kimin sızdırdığını araştırıyor!
AKP’nin arka bahçesine dönüştürülen üniversiteler, bu duruma durup dururken
gelmedi. Utanıp sıkılmasa, belki beni de ifadeye çağırıp belgeleri kimden aldığımı soracak!
Kendisine tavsiyem şudur:
Murat Bey boşuna uğraşma, o insanları da boşuna uğraştırma.
Daha çoook ararsın ama bulamazsın!
Ve o hocalar, yılların uzman hekimleri, memur ve sekreterler şimdi işi gücü bırakmış, soruşturma kuyruğunda ifade sırası bekliyor!
İşin ilginç yanı, herkes aynı yanıtı veriyor:
“Konudan haberim yoktur, bilgi sahibi değilim.”
Söz konusu kişi Çalışma Bakanı Faruk Çelik’in kızı olunca Rektör Bey telaşlanmış, komisyonlar kuruyor, bu bilgi ve belgeleri kimin sızdırdığını araştırıyor!
AKP’nin arka bahçesine dönüştürülen üniversiteler, bu duruma durup dururken
gelmedi. Utanıp sıkılmasa, belki beni de ifadeye çağırıp belgeleri kimden aldığımı soracak!
Kendisine tavsiyem şudur:
Murat Bey boşuna uğraşma, o insanları da boşuna uğraştırma.
Daha çoook ararsın ama bulamazsın!
Doğu Ergil diye biri!
Dün gazetelerde okudum, Doğu Ergil diye biri Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu’nda konuşmuş ve şöyle demiş:
“Emin Çölaşan geçmişte benim hakkımda gerçek dışı yazılar yazdı ama ben direndim. Çölaşan hakkında birkaç dava açtım ve kazandım. Ama o dönemdeki yargı sistemi onu kolluyordu. Beni hain kategorisinde tutarak onu cezalandırmadı.”
Hakkında çok yazılar yazdığım doğru, gerisi yalan. Aksi takdirde kazandığını iddia ettiği davaların belgelerini ortaya çıkarmalıdır. Çıkaramaz!
Sadece ben değil, herkes bu adamın kim olduğunu bilir. Ben de kendisiyle yaşadığım bir olayı Önce İnsanım Sonra Gazeteci isimli kitabımda anlatmıştım.
1978 yılında Ankara Kapalı Cezaevi’ne girip sağ ve sol görüşlü tutuklularla röportajlar yapmıştım. Bu arada bu çocukların aile kökenlerini, gelir durumlarını ortaya çıkarmak için bir anket yapmayı önerdim. Kabul ettiler.
Anket formlarının hazırlanmasında, bu vesile ile tanıdığım Doğu bana yardımcı oldu. O sırada Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde asistan. Sonra bir öneride bulundu:
“Bu iş elle yapılmaz. Sen anketi yapınca formları bana ver, ODTÜ’nün bilgisayarında değerlendirip sana getireyim.”
O sırada ortalıkta fazla bilgisayar yok. Kendisi bilgisayar çıktılarını bana verecek, ben de anket sonuçlarını o sırada çalışmakta olduğum Milliyet’te yazı dizisi yapacağım.
“Emin Çölaşan geçmişte benim hakkımda gerçek dışı yazılar yazdı ama ben direndim. Çölaşan hakkında birkaç dava açtım ve kazandım. Ama o dönemdeki yargı sistemi onu kolluyordu. Beni hain kategorisinde tutarak onu cezalandırmadı.”
Hakkında çok yazılar yazdığım doğru, gerisi yalan. Aksi takdirde kazandığını iddia ettiği davaların belgelerini ortaya çıkarmalıdır. Çıkaramaz!
Sadece ben değil, herkes bu adamın kim olduğunu bilir. Ben de kendisiyle yaşadığım bir olayı Önce İnsanım Sonra Gazeteci isimli kitabımda anlatmıştım.
1978 yılında Ankara Kapalı Cezaevi’ne girip sağ ve sol görüşlü tutuklularla röportajlar yapmıştım. Bu arada bu çocukların aile kökenlerini, gelir durumlarını ortaya çıkarmak için bir anket yapmayı önerdim. Kabul ettiler.
Anket formlarının hazırlanmasında, bu vesile ile tanıdığım Doğu bana yardımcı oldu. O sırada Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde asistan. Sonra bir öneride bulundu:
“Bu iş elle yapılmaz. Sen anketi yapınca formları bana ver, ODTÜ’nün bilgisayarında değerlendirip sana getireyim.”
O sırada ortalıkta fazla bilgisayar yok. Kendisi bilgisayar çıktılarını bana verecek, ben de anket sonuçlarını o sırada çalışmakta olduğum Milliyet’te yazı dizisi yapacağım.
* * *
Fakat kendisine güvenip teslim ettiğim anketleri bir türlü getirmiyor. En sonunda gazeteden para istemeye başladı. Çaresiz kaldık, “Para verelim ama ODTÜ’den fatura getir, makbuz getir” diyoruz, “Ben bilgisayarcıya rüşvet verdim, ayrıca bu iş için yanımda öğrenciler çalıştırdım” diyor!
Baktık ki olmayacak, oturup pazarlık ettik. İstediği paranın yarısını kırptı! Ankara temsilcisi rahmetli Orhan Tokatlı’nın onayı ile, yine de kendisine yüklü bir para vermek zorunda kaldık. Oysa beş kuruş bile harcamamıştı. O parayı bu adama kaptırırken, sanki ben hırsızlık yapmışım gibi yüzüm kızarmıştı.
Parayı alınca anketleri verdi ve ben Milliyet’e birkaç günlük yazı dizisi hazırladım. Dizi yayınlandı ve bitti. Bu adam bir süre sonra “Türkiye’de Terör ve Şiddet” isimli bir kitap çıkardı. Benim yazı dizisini kitabında olduğu gibi, sanki kendi eseriymiş gibi yayınlamaz mı!
Adına Doğu Ergil denilen ve şimdi AKP medyasında yandaşlık yapan adam işte budur. Onu tanıyanlara sorun! Daha ne hikayeleri var da, onlar için yeni bir kitap yazmak gerekir.
Baktık ki olmayacak, oturup pazarlık ettik. İstediği paranın yarısını kırptı! Ankara temsilcisi rahmetli Orhan Tokatlı’nın onayı ile, yine de kendisine yüklü bir para vermek zorunda kaldık. Oysa beş kuruş bile harcamamıştı. O parayı bu adama kaptırırken, sanki ben hırsızlık yapmışım gibi yüzüm kızarmıştı.
Parayı alınca anketleri verdi ve ben Milliyet’e birkaç günlük yazı dizisi hazırladım. Dizi yayınlandı ve bitti. Bu adam bir süre sonra “Türkiye’de Terör ve Şiddet” isimli bir kitap çıkardı. Benim yazı dizisini kitabında olduğu gibi, sanki kendi eseriymiş gibi yayınlamaz mı!
Adına Doğu Ergil denilen ve şimdi AKP medyasında yandaşlık yapan adam işte budur. Onu tanıyanlara sorun! Daha ne hikayeleri var da, onlar için yeni bir kitap yazmak gerekir.
Nilgül Doğan’ın mesajı
Balyoz tutuklusu emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın eşi Nilgül Doğan’dan dün aldığım e-postayı aynen yayınlıyorum:
“Bizler, Balyoz Davası’ndan 13 ile 20 yıl arası hapis cezası alan, Silivri,
Hasdal, Hadımköy ve Maltepe cezaevlerinde tutsak edilen askerlerin eşleri ve çocuklarıyız. Onların uğradığı haksızlığı protesto etmek için SESSİZ ÇIĞLIK isimli bir eylem başlattık. Her cumartesi günü saat 13.00-14.00 arasında İstanbul Beşiktaş’ta Demokrasi Anıtı önünde, Ankara’da ise aynı gün ve saatte Sakarya Caddesi’nde Taş Ankara Heykeli önünde, Adalet ve Hukuk adına VARDİYA BİZDE diyeceğiz.
Özel yetkili mahkemelerin mağdurlarını, bu haksızlıklara isyan edenleri ve sevgili Sözcü okurlarını bu sessiz eylemlerimize davet ediyor, özgür ve aydın günlere olan özlemimizle sevgi ve saygılar yolluyoruz.
Tüm demokrasi tutsakları adına Nilgül Doğan.”
“Bizler, Balyoz Davası’ndan 13 ile 20 yıl arası hapis cezası alan, Silivri,
Hasdal, Hadımköy ve Maltepe cezaevlerinde tutsak edilen askerlerin eşleri ve çocuklarıyız. Onların uğradığı haksızlığı protesto etmek için SESSİZ ÇIĞLIK isimli bir eylem başlattık. Her cumartesi günü saat 13.00-14.00 arasında İstanbul Beşiktaş’ta Demokrasi Anıtı önünde, Ankara’da ise aynı gün ve saatte Sakarya Caddesi’nde Taş Ankara Heykeli önünde, Adalet ve Hukuk adına VARDİYA BİZDE diyeceğiz.
Özel yetkili mahkemelerin mağdurlarını, bu haksızlıklara isyan edenleri ve sevgili Sözcü okurlarını bu sessiz eylemlerimize davet ediyor, özgür ve aydın günlere olan özlemimizle sevgi ve saygılar yolluyoruz.
Tüm demokrasi tutsakları adına Nilgül Doğan.”