Düşmanın silahıyla kendini vurmak!


Pek çok şeyi ‘koşullar’ belirliyor aslında, akıl değil.
Günlük yaşantının dışındaki temel davranış ve inançları da...
Çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede doğarsanız Müslüman, Budist bir ülkede doğarsınız Budist oluyorsunuz.
PKK’nın marşını çığırırsanız terörist, Harbiye’nin marşını söylerseniz asker oluyorsunuz. (“Kanla irfanla kurduk biz bu Cumhuriyeti/ Cehennemler kudursa ölmez nigahbanıyız-bekçisiyiz” diyen Harbiye’yi kastediyorum. )
AKP’de vekil iseniz farklı, CHP’de vekil iseniz daha farklı davranış sergiliyorsunuz.
Bunun bilimsel adı ‘Örgüt İklimi’.
İçinde bulunduğunuz çevrenin (koşulların, ortamın) kuralları sizi yönlendiriyor.
Örgüt İklimi kavramının günlük dildeki karşılığı Mahalle Baskısı olabilir.
Bunları niçin yazıyorum, herhalde anladınız. Cumhuriyetimizin 90. yıldönümünü kutladıktan 2 gün sonra, türbanın Meclis’e “Oldu da bitti Maşallah” diyerek girmesi nedeniyle.

***

Çıkarlarınızı korumanız gereken bir çevrede iseniz, o çıkarları korumak ve geliştirmek için ona göre davranıyorsunuz. Mevcut çevre değişince, yeni çevrenin bukalemunu oluyorsunuz.
Güç ve iktidar sizi yönlendiriyor. (İlkelerini koruyan, istisna oluşturan insanlara ise ‘marjinal’ diyorlar!)
Güç askerde ise türbana karşı, güç AKP’de ise türbana yandaş oluyorsunuz.
Bunların pek çok örneği var.
Yakından bir örnek vereyim.
Eski Hürriyet’in eski GYY Ertuğrul Özkök, dün türbana karşı iken, bugün yandaş. Ama yine de, iki gün önce Meclis’e türbanla (başörtüsüyle) giren AKP’li 4 kadın vekile soruyor:
“Bugün mü hidayete erdiniz?”
Ne kadar ayıp!
Sen, AKP’nin gerçek yüzünü görmek, siyasi hidayete ermek için 10 yıl bekledin de, onlar yıllar sonra hidayete eremez mi?
Aranızda hidayet yarışı mı var?
Komedi!

***

İşin siyasi boyutuna gelelim.
Ortada ‘çaresizlikten doğan bir hoşgörü’ var.
AKP iktidarı, 12 yıl boyunca her istediğini öyle ya da böyle yapıyor, yaptırıyor.
Muhalefet partileri buna bir türlü engel olamıyor. Bu yüzden de, kimi zaman ‘erkeklik bizde kalsın’ havasıyla ‘evet’ diyor.
Bakınız, türbanın Meclis’e girmesine MHP ve CHP parti olarak karşı çıkmadı.
Dendi ki; “Rakibin elinden mağduriyet silahını aldık.”
Evet, aldınız.
Aldınız ve o silahla kendinizi vurdunuz!..
Geçmiş olsun.
Umarım yakın zamanda iyileşirsiniz, diyeceğim ama ufukta hiçbir umut görünmüyor.

***

Görevi (hem de Anayasal görevi) ‘muhalefet’ etmek olan partiler, bu konuya muhalefet etmeme gerekçesi olarak ‘demokratik hak’ gerekçesini gösteriyor.
Tamam. Özgür, demokratik ve hukukun egemen olduğu bir toplumda olsak, bu doğrudur. Türban da, demokratik hak olarak kabul edilmelidir.
Ama, en üst düzey mahkeme (Anayasa Mahkemesi) tarafından ‘laikliğe aykırı eylemlerin odağı olmak’ suçu sabit görülen bir partinin türban eylemine destek vermek, demokratik hak sayılabilir mi? Üstelik; kurucusu Atatürk’ün Devrim Yasaları içinde ‘Kılık Kıyafet Yasası’ da varken, 6 okunun (ilkesinin) biri laiklik olan bir parti böyle mi davranmalıydı?

***

Muhalefet öyle bir açmazın içinde ki, bunu bilimsel olarak açıklamak şu an olanaksız görünüyor.
Örnek verelim:
CHP, türbanın Meclis’e girmesine hayır dese ve muhalefet etseydi; AKP bunu kötüye kullanacak, mağduru oynayacak ve oy toplayacaktı.
CHP muhalefet etmedi, türban Meclis’e de girdi ve yine AKP kazandı!
Bir diğer deyişle, CHP muhalefet etmeyince AKP kaybetmiş mi oldu?
Elinden ‘mağduriyet silahı’ alındı da; bu, CHP’nin oylarını mı artırdı?
Yani; bugüne kadar CHP’ye oy vermeyen kesim, “CHP’ye bravo. Artık oyumu ona vereceğim” mi diyecek; yoksa “Bravo AKP, verdiğin sözü tuttun, bunu da hallettin” mi diyecek?
Öyle bir çıkmazın içindeyiz ki; engellense de AKP kazanıyor, engellenmese de!
Bunun bir açıklaması ve çıkış yolu mutlaka olmalı.
Madem ki; CHP ne yaparsa yapsın AKP kazanıyor, o zaman evdeki bulgurdan olmamak için, ‘Atatürk İlkeleri’ne sahip çıkmak gerekmez mi?
CHP; AKP’nin dümen suyuna girerek, bugüne kadar hangi demokratik hak ve özgürlüğü kazandı?
Hapisteki milletvekillerini mi kurtardı, haksız yargılama ve tutuklamaların önüne mi geçti, yasa dışı dinlemeleri mi önledi, din dersi dayatmalarını mı engelledi, özel yaşama müdahaleyi mi ortadan kaldırdı vb.?

***

Bilim, gücü şöyle tanımlıyor:
“Güç, uygulanmış bir disiplindir!”
Demek ki; siyasette de güçlü olabilmek için, sıkı bir disiplin, ilkelere bağlılık ve ısrar gerekiyor.
Bunu AKP yapıyor.
*
GÜNÜN SÖZÜ:
Sonraki yazımda ele alacağım konu: “İslamiyet’te topuklu ayakkabı mı yasak, saçın açık olması mı?”– Hulki CEVİZOĞLU


Hulki Cevizoğlu
Yurt

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)