“En sık karşılaştığım soru, Deniz Feneri... Okurlarım, bu operasyonda Türkiye’nin katettiği mesafenin hangi boyutta olduğunu soruyorlar.
Ben de çıkmamız gereken 100 basamak olduğunu, bugün itibarıyla 15, bilemediniz 20’inci basamağa adım attığımızı söylüyorum.
Gazetecileri, bürokratları, yardım paralarını paylaşanları yargılamaya başladığımız an 40’ıncı basamağa ulaşacağız.
Sistemin arkasındaki devlet ve hükümet kadroları, milletvekilleri ve diğer tüm aktörler yargı önüne çıkarılıp cezalandırıldığında 60’ıncı basamağa ulaşacağız.
Bundan sonrası daha zor... Çünkü benzer durumdaki iş adamlarını tek tek yargı önüne çıkarmamız gerekecek.
Yazımı asla 100’üncü basamağa çıkamayacağız diyerek noktalayayım. Çünkü 70’ten sonrası, uluslararası boyutlara giriyor ve Türkiye henüz o yapıyla mücadele edecek güçte ve noktada değil.”
***
Hemen belirteyim, yukarıdaki yazı gerçek değil, tamamen bir fantezi!
Ne bileyim ben Deniz Feneri’nin kaçıncı basamağında olduğumuzu, bundan sonra kimlerin içeri alınacağını ya da alınması gerektiğini?
Ne savcıyım, ne de polis...
Bir gazetecinin görevi de “komplo teorileri” üretmek değil, gerçekleri yansıtmak ve yorumlamaktır.
Bu nedenle; görülmekte olan davalarla ilgili her “basamak” senaryosu, yargısız infaza ve hatta yargıya müdahaleye girer ki...
Bu da suçtur.
Yukarıdaki gibi bir yazıyı ciddi ciddi yazsam; hemen cumhuriyet savcıları yakama yapışır, “Ne biliyorsan söyle” diye...
Bazı siyasetçiler, patronuma “Bu adama hâlâ neden yazı yazdırıyorsun” diye baskı yapar...
Yetmez; sanık avukatları, torunlarımın torunlarının bile ödeyemeyeceği büyüklükte maddi tazminat davası açar!
Ki... Aslında, hepsi de haklı olur bunları yapmakta...
***
Peki; neden böyle bir “fantezi” kurdum?
Hemen söyleyeyim:
Taraf Gazetesi’nin bavulcu yazarı Mehmet Baransu önceki gün “Ergenekon’un kaçıncı basamağındayız” diye bir yazı kaleme almış...
Aynen şu cümleleri kurmuş:
“Ergenekon’da çıkmamız gereken 100 basamak var. Bugün itibarıyla 15, bilemediniz 20’inci basamağa adım attık.
28 Şubat’ı; askeri, siyasetçisi, medyası, sivil unsurları ve tüm aktörleriyle yargılamaya başladığımızda 40’ıncı basamağa çıkacağımızı düşünüyorum.
Susurluk çetesinin tüm aktörleriyle soruşturmaya başlandığı an da 60’ıncı basamağa doğru yol alacağız.
70’inci basamakta soruşturulması gereken isimler, ‘Ejderler...’ Yani ‘işadamları...’
Yazımı asla 100’üncü basamağa çıkamayacağız diyerek noktalayayım. Çünkü 70’ten sonrası, uluslararası boyutlara giriyor ve Türkiye henüz o yapıyla mücadele edecek güçte ve noktada değil.”
***
Ben Deniz Feneri için böyle bir yazı yazsam, haklı olarak yakama yapışacak savcılara, sanık avukatlarına ve siyasetçilere soruyorum:
Mehmet Baransu, Ergenekon operasyonunda bundan sonra tutuklanacak kişileri tarif ediyor...
“Nereden biliyorsun” diye yakasına yapışıp, hesap mı soracaksınız yoksa “görülmekte olan bir davaya müdahale ettiği” için tebrik mi edeceksiniz?
****
AHA, ETA!
Bizde eski MİT Müsteşar Yardımcısı bile, “Türk Ordusu ile PKK aynı anda silah bırakmalı” derken çok ilginç bir gelişme oldu ve...
Dünyanın en güçlü silahlı örgütü olan, yıllardır İspanya‘daki Bask bölgesinin bağımsızlığı için mücadele eden ETA, tek taraflı silah bırakmaya hazır olduğunu açıkladı!
Hani; bu dinci ve liboş takımı; bizdeki her akıl almaz uygulama için, “Dünyada da böyle” diyerek omuz vermeye bayılıyorlar ya...
Acaba ETA’nın bu tavrı için ne diyecekler?
Sorumun yanıtını ben vereyim:
Eminim; İspanyol Ordusu’nun da ETA‘yla aynı anda silah bırakması için kampanya başlatacak ve ETA‘ya akıl hocalığına soyunacaklardır!
Tabii; sırf PKK zorda kalmasın diye...
****
Günün Sorusu
Mustafa Balbay ve diğer tutuklu gazetecilere destek olan İzmir Gazeteciler Cemiyeti (İGC), İçişleri Bakanlığı müfettişleri tarafından 22 gün boyunca didik didik edilmiş... Bakkaldan ne alındığına kadar bakılmış... Sonuçta hiçbir suç malzemesi (!) bulunamamış... Sadece kentten ayrıldıkları gerekçesiyle, eski İGC Başkanı ve VATAN Başyazarı Güngör Mengi‘nin, Yılmaz Özdil‘in, Mustafa Balbay‘ın ve Sabah Başyazarı Erdal Şafak‘ın üyelikten çıkarılmaları istenmiş... Sorum; o müfettişlere:
Size ne? Hangi derneğe üye olacağımıza da mı siz karar vereceksiniz?
****
Rabbim Eurovision dedi!
Atiye diye bir kızcağız varmış, şarkıcı...
İşte; adı sanı pek duyulmamış bu kızımızın önümüzdeki yıl Eurovision’da Türkiye’yi temsil etmesi kararlaştırılmış...
Gazeteport yazdı; bazı çevreler Atiye için, “Kemal Abi’den torpilli” demeye başlamış...
Çünkü Atiye’nin babası Orhan Yılmaz, eski Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın askerlik arkadaşı ve oğlu Abdullah Unakıtan’ın organik tarım şirketlerindeki ortağıymış!
Keşke bir fırsatını bulup, Kemal Unakıtan’ın çok özlediğimiz eşi Ahsen Hanım’a sorabilsek bu durumu...
Acaba bu kez de “Rabbim Eurovision dedi” der mi?
Mustafa Mutlu
Vatan