Bir Cübbeli Ahmet Hoca rüzgârı esiyor ki, anlayana aşkolsun.
Gerçi bu rüzgârı yıllardır estirenler var, ama bu kez durum çok farklı.
Cübbeli adı verilen şahıs tıpkı 28 Şubat’ta örneklerini gördüğümüz türde bir operasyonla tutuklandı, hapse atıldı.
Kendi hesapta “din adamı” ama tutuklanma gerekçesi “fuhuş yapmak.” Üstüne bir de çetecilik eklenmiş.
Aslına bakarsanız bu şahısla ilgili dedikodular yeni değil.
Önce kendi meşrebine hiç uymayan biçimde dünya sosyetesinin cirit attığı Monte Carlo’da jet ski görüntüleri ile gündeme gelmişti. Herkes şaşırmıştı. Bu kadar “dini bütün” biri nasıl oluyor da neredeyse çırılçıplak kadınlarla dolu olan plajda sosyetik oyuncaklarla vakit geçiriyordu.
Bahanesini bulmuşlardı o zaman. Bir kere çıplak olanlar Müslüman kadınlar değil, ayrıca dinimizde bu tür şeyler kadınlar için sakıncalı, erkeklere her yol mübah.
Kimse inanmadı tabii bu bahanelere ama, geçti gitti.
Sonra bir “seks kaseti” iddiası atıldı ortaya. Hatta iddiayı öne süren “kimliği belirsiz” kişiler bu kaseti etrafa da saçtılar.
Cübbeli lakaplı kişi buna da bir bahane buldu. Önce “montaj bunlar” dedi. Sonra “Benim görüntümü oraya koymuşlar, artık teknolojinin yapamayacağı şey yok” dedi.
Kim ne kadar inandı bilemiyorum, ama görüntülerdeki bazı kadınların “fuhuş amacıyla pazarlanmak için kullanıldıkları” yolunda iddialar üzerine Cübbeli lakaplı kişi hakkında suç duyurusunda bulunuldu.
Yanılmıyorsam mahkeme bu konuda “takipsizlik” kararı vermişti o tarihlerde. 6 ay kadar oluyor.
Sonra ne olduysa oldu ve Cübbeli lakaplı kişi kendini bir anda önce poliste sonra savcının karşısında buluverdi. Daha sonra önüne çıktığı hâkim de tutuklayıverdi.
Hayrola? Ne oldu da Cübbeli lakaplı kişi tutuklandı böyle?
İddialar yüz kızartıcı. Para karşılığı erkeklere kiralanmak üzere yurt dışından kadın getiriyorlarmış. Garip olan da, kısaca “fahişe” olarak kullanılan bu kadınlar, Müslüman ülkelerden getiriliyor. Dini bütün “Cübbeli”ye bakar mısınız.
Tabii bu iddialar ne kadar doğru. Cübbeli lakaplı kişi bir komploya mı kurban ediliyor yoksa bilmediğimiz başka hesaplaşmalar mı var?
Ancak yöntem tıpkı 28 Şubat’ı andırıyor. Ali Kalkancı, Müslüm Gündüz olayları gibi olaylar geliyor akla. Nedense bu kesime yönelik operasyonlar hep “belden aşağı” konularda. Akıllarından başka bir şey mi geçmiyor, yoksa göründükleri gibi mi değiller, insanın aklı karışıyor.
Ancak neresinden bakarsanız bakın, bu operasyonda bir gariplik var. Türkiye’de oluşturulan “iklim” nedeniyle Cübbeli lakaplı kişi de benzerleri de son derece özgürler.
Diledikleri gibi konuşuyorlar, artık hiçbir engelle karşılaşmıyorlar.
Demek ki “iklim” bizim gördüğümüz gibi değil. İçeride başka fırtınalar kopuyor anlaşılan.
Nitekim Cübbeli lakaplı kişinin arkasındaki güç İsmailağa cemaati, isim vermeden “okyanus ötesi” şifresini kullanarak Fethullah Gülen cemaatini suçluyor.
İlginç bir çatışma. Sanki iktidar çevresinde çöreklenmiş dinci çevreler kendi 28 Şubat’larını yaratıyorlar gibi.
*****
BUNU YAZMAK GEREK
Şike konusunda cezaları indiren değişiklik, AKP’nin bir kanadında büyük tepki yarattı. Bu AKP’lilere göre vicdanlar yaralandı. Şikecilere gün doğdu.
Yalnız, unutulan bir nokta var. Şike kanunu geçen yıl nisan ayında çıktı. Şikeye ağır cezalar kondu. Ama o güne kadar şikeye hiç ceza yoktu.
Şimdi deniyor ki “Cezalar çok aşağıya çekildi, bu da vicdana uymaz.” İyi de kıstas ne? 6 ay öncesine göre mi yoksa düne göre mi?
Şikeye zaten hiç ceza yoktu. Yanlış bir yasa ile anormal ceza kondu. Şimdi düzeltildi.
Ayrıca işin bir de Federasyon tarafı var. Şike sonunda bir takımın küme düşmesi az ceza mıdır?
*****
Nisan ayında 702 efenin oynadığı “Harmandalı Zeybeği” Guinness Rekorlar Kitabı tarafından tescillenmiş. Eee iş “efelenmeye” gelince rekorları altüst ederiz!
(Gani Yıldız)
*****
MERAK ETTİKLERİM
Gülen cemaatinin gücü nedir?
AKP iktidarının üçüncü evresinde en çok sözü edilen kesim Fethullah Gülen cemaati.
Yaşadığımız hemen her olayda cemaatin adı geçmesin, neredeyse mümkün değil.
Poliste, yargıda, bürokraside, medyada, iş dünyasında çok etkin konumlara hep cemaatçi isimlerin getirildiği ileri sürülüyor.
Türkiye’yi yerinden oynatan birçok operasyonda da cemaatçi izi olduğu söyleniyor.
Hatta son olarak Çankaya’nın bile bu etki altında kalarak kendisine yeni bir rota çizdiği iddiaları var. Başbakan’ın rahatsızlığını bahane ederek “Tayyip Erdoğan sonrası” tartışmalarının da kaynağında yine bu cemaatin olduğunu söyleyenler çoğunlukta.
Bu belli ki cemaati de artık rahatsız etmeye başladı. Çünkü bir güç bu kadar açığa çıkarsa, ona yönelik operasyonların da gelmesi kaçınılmaz olabilir. Cemaat bu tehlikeyi görüyordur mutlaka ve sanıyorum önlemini almak için de yoğun bir halkla ilişkiler çalışması başlattı.
Son günlerde cemaatçi olmadığı bilinen, hatta dinle bile hiçbir ilgisi olmayan kimi yazarlar, akademisyenler “Fethullah Gülen paranoyası” olduğunu belirten yazıları kaleme alıyorlar.
Hafif dalga geçen üsluplarla yazılan bu yazılarda “cemaatin etkisinin abartıldığı, her taşın altında cemaat arandığı, bu paranoyanın toplumu yanlışa götürdüğü” belirtiliyor.
Bunları gösterge olarak kabul edersek, iktidar çevresindeki gruplar arasında çok ciddi bir “bilek güreşi” yaşandığını söyleyebilirim.
Gelişmeleri nasıl olsa birlikte yaşayacağız, şimdilik bu kadar.
*****
CANIMI SIKAN ŞEYLER
Köprüde eziyet
İnsanın başına gelmeyince bazı şeyleri öğrenemiyor. Öğrenince de canı sıkılıyor.
Köprü ve otoyollarda biliyorsunuz artık para geçmiyor. Ya OGS adı verilen bir cihaz kullanacaksınız ya da KGS denilen bir kart.
Geçen cuma karşıya geçerken gişelerdeki ekranda “Kaçak geçiş, 41 lira bilmem kaç kuruş ceza” yazısını okudum. Büyük ihtimalle ya sistem OGS’yi okumadı ya da kredi bitti. Ama kredi bitse önceki birkaç geçişte ekranda bu uyarı çıkardı.
Ertesi gece yine köprüye geldim, ama geçmeden OGS-KGS merkezine uğradım. Cihazı gösterdim “Biz bakmıyoruz, gündüz gelin” dediler. Peki karşıya nasıl geçeceğiz, kart yine ceza yazabilir. KGS almamı önerdiler. Şansa bakın ki üzerimde bir kuruş yok. Kredi kartı ile almak istedim, olmazmış, sadece nakit çalışıyorlarmış.
Günde on binlerce aracın geçtiği köprüdeki memurlar normal mesai yapıyor, hafta sonları da çalışmıyorlar. Nöbetçi yok.
KGS almak için kredi kartı kullanamıyorsun. Artık bakkaldan kibrit alırken bile kullanılan kredi kartı köprülerde geçmiyor.
Mecburen yine 41 lira bilmem kaç kuruş ceza yazısını okuyarak geçtim karşıya. Şimdi mesai saatleri içinde köprüden bir geçiş yapacağım anı kolluyorum ki, OGS cihazımı göstereyim. Tabii yanımda 50 lira bulunduracağım ki hiç olmazsa KGS alabileyim. İşe bakın.
NOT: Bu arada devlet hizmeti olan köprülerde neden bir devlet bankası değil de, Bank Asya hizmet verir?
Can Ataklı
Vatan