Saygı Öztürk yazdı:“Yer Yok, Bakanlığa Gelmeyin”


Milli Eğitim Bakanlığı’nda büyük bir kıyım yaşanıyor. Bu kıyımı “12 Eylül darbesinde bile böyle yaşanmamıştı” diye niteleyenler az değil. Dahası, iktidar partisi değiştiğinde yerlerine gelenler de liyakat yönünden aynı olurdu. Şimdi, kıdemin, liyakatın sadece adı var.
Eğitimle uzaktan yakından ilgisi olmayanlar ya da 2-3 yıllık öğretmen olanlar şunun bacanağı, falanın damadı, yazarın eşi denilip üst görevlere getiriliyor. Daha düne kadar üst görevlerde bulunanlara ise “maaşı ödenen emekli” muamelesi yapılıyor, Bakanlığa gelmemeleri de rica ediliyor.
Bakanlık birimlerinin adının değiştirilmesi “reform” diye anlatılıyor. Bazı birimlerin birleştirilmesi, bazılarının kaldırılması ve hantal yapının giderilmesi için adımlar atılması gerekiyordu. Ama, böyle olmamalıydı. Onca yetişmiş kadro bir anda “kapı dışarı” edilmemeliydi.
Kendilerine hiçbir görev verilmeyen, müsteşar yardımcısı, genel müdür, genel müdür yardımcısı, bağımsız ve bağımlı 100’e yakın daire başkanı “maaşlı emekli” haline getirildi.
Müşavirlerin odası bulunurken, “şahsa bağlı kadro”ya sahip olan bu kişilere “burası da sizin yerinizdir” denilmedi. “Nerede oturacağız?” diyenlere, “havada durun” diye espri yapıldı. Ardından da “Yer yok. Bakanlığa hiç gelmezseniz de memnun oluruz” deniliyor. Bir anda kendilerini ortalıkta bulanlar, şimdi bakanlığa yakın kahvehanede, simitçide bir araya geliyor.

“Olur mu olmaz mı kalk bakalım”
Bakanın, eğitimle ilgisi olmayanları üst düzey görevlerde getirilmesinin eleştirilmesine tepkisi de ilginç. Toplantı da, eğitimci olmayan bürokrata “kalk bakalım. Senden eğitimci olur mu olmaz mı görsünler” diyor. Kişi gülümseyerek kalkıyor. Herkes boyunu görüyor. Olacak şey mi bunlar? Ama onlar da oluyor…
Daha öğretmeninin tatil süresinden bile habersiz olan, bakanlıkta neler yapıldığından, çalışanların durumundan habersiz olan Dinçer, tam bir kaos yaratmış durumda. Bakıyorsunuz “şube müdürlüğünü kaldırdım” diyor. Ancak, içinden çıkılamayacağı anlaşılınca, tüm şube müdürlerini bu kez aynı işlerde görevlendiriyor. Başbakan Erdoğan da, eski bakan Hüseyin Çelik de, olup bitenlerden rahatsız olmaya başladı.
Duayenlerin başına getirilen kişi
Bakanın uygulamalarıyla ilgili çok olaylar anlatılıyor. Bir bürokrat şunları belirtiyor:
“Yanlışlarla dolu ve zorlama bir düzenlemeyle Milli Eğitim Teşkilat Kanunu, kararnameyle değiştirildi. Kapatılmayan ve ismi değiştirilmeyen genel müdürler ve il müdürleri usulsüz bir şekilde görevden alındı. Teftiş Kurulu, ‘Rehberlik ve Denetim Başkanlığı’ yapılmış, müfettişliğin içi boşaltılarak yerine uyduruk ‘değnekçi’yi çağrıştıran ‘denetçi” unvanı getirildi. Teftiş Kurulu, 140 yıllık deneyimi, geleneği olan ve hiçbir zaman dürüstlükten, ilkelerinden asla taviz vermeyen, değişen siyasi iktidarlara göre şekillenmeyen bir kuruldur. 300 duayenin bulunduğu kurulun başına kıdemsiz bir müfettişin getirilmesi doğru mudur?”
Bakın şu ilginçliğe, Milli Eğitim Bakanlığı “müfettiş” unvanını kaldırıyor, oysa yeni kurulan bakanlıkta, “müfettiş” unvanı bulunuyor. Hele, ilköğretim müfettişleri. Onlar tam anlamıyla bitirildi, etkisiz hale getirildi. Onları ne anlayan, ne dinleyen var…
Onlar, “sadece Adalet istiyoruz” diyor
Rahatsızlığın boyutunu ortaya koymak amacıyla “Eğitim Müfettişleri Adalet Platformu” oluşturuldu. Onlar, “denetmen” unvanından duydukları rahatsızlığı anlatırken, “unvanımı geri verin” diyor ve ardından şunları ekliyorlar:

“Milli Eğitim Bakanlığında uygulanan bazı politikalardan eğitim camiası rahatsızdır. Öğretmenlere ek ödeme verilmemesi, öğretmen açığının devam etmesi, ücretli öğretmen çalıştırılması, okullara yeterli ödenek gönderilmemesi, yeterli sayıda yardımcı hizmetli bulunmaması, özür grubu atamalarının yılda bir sefere indirilmesi, bakanlığa eğitim camiası dışından bürokratlar atanması, çalışanlar arasındaki ücret dengesizliği bunlardan bazılarıdır. “
“Eğitimci olmayanların eğitimin başına getirilmesine” müfettişler yazılı olarak de tepkilerini ortaya koydular. Ardından da “Eğitim çalışanlarına hak ettikleri değer verilmediği sürece, eğitim sisteminden yeterince verim alınamayacağı Bakanlıkça iyi bilinmeli, eğitim personelinin moral ve motivasyonunu en üst düzeyde tutacak çalışmalar yapılmalıdır. Sadece adalet istiyoruz.”
Eğitimde olup bitenleri aktarmaya, sizlerin de destekleriyle devam edeceğiz.


Saygı Öztürk
Sözcü
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)