Ruhat Mengi yazdı:"ABD sırıtarak Türkiye’yi savaşa sürüyor! "

İran kendisine başka ülkeler saldırsa bile, örneğin ABD ’den, İsrail’den önce füzeleriyle Türkiye’yi hedef alacağını açıkladı.. Suriye basını ise “Şam yönetiminin harekete geçtiğini ve uluslar arası basında sık sık yer alan ‘Türkiye’nin Suriyede tampon bölge kuracağı’ iddiaları üzerine Sovyet yapımı Scud füzelerinin Türkiye sınırına konduğunu” yazdı.. Bunların yanına ABD’nin “Suriye’ye müdahale bizim yerimize Türkiye ile Arap Birliği’nden gelmeli, daha kolay kabul görür” açıklamasını koyun. BUGÜNE KADAR DESTEK NİYE YOKTU? Obama’sından, Hillary’sine ve son olarak ABD Başkan Yardımcısı Biden’ine kadar hepsinin birden Türkiye’yi pek sevmelerini ve iltifat üstüne iltifat yağdırmalarını ekleyin.. Bay Biden yine ağzımıza bir parmak bal çalarak “terörle mücadele konusunda Türkiye’ye daha fazla destek vereceklerini” söylemeyi de unutmadı tabii.. Tekrarlayayım, kendileri dışında herkesi saf sanıyorlar ya onlara göre ne söyleseler inanacağız.. “Peki Bay Biden neden bugüne kadar defalarca aynı sözleri vermenize rağmen yapmadınız ve sınırlarımızdan yüzlerce teröristin bir defada ve en ağır silahlarla girerek katliam yapmasına göz yumdunuz? Şimdi ağzınız kulaklarda sırtımızı sıvazladığınız için size neden inanalım” diye sormayacağız. Öylesine eminler. ABD’nin Türkiye’yi çocuk aldatır gibi aldattığı, “büyüksün, müthişsin, bölgesel güçsün” diye gazlayarak Suriye ile İran ile savaşa ittiği ortada.. Rusya da şimdiden tüm gücüyle Suriye’nin yanında olacağını gösterdiğine göre, Ortadoğu’ya istediği şekli vermek için büyük bir savaş çıkarması işten bile değil. TUZAĞA DÜŞMEYELİM Bugüne kadar bin kez tekrarlamasına rağmen terörle mücadele konusunda hemen hiç destek vermeyen, yüzlerce insanımızın terör kurbanı olmasını ilgisizce izleyen ABD’nin bizi Ortadoğu kaosuna itme hırsını yutmamalıyız. Irak’ta yaptığı fahiş yanlışı, söylediği yalanları dünyaya itiraf eden bu ülkenin yeni savaş hırsına ortak olmamalıyız, tuzağa düşmeyelim! ***** Hangi soydan geldiğini ondan iyi mi bileceksiniz? Fikret Bila’nın Cumartesi günü Milliyet’te Kemal Kılıçdaroğlu ile yaptığı röportajı okurken gülme tuttu, sonuna doğru da içim bayıldı, ortada öyle bir haksızlık, ayırımcılık, öyle bir anlamsız yüklenme var ki adam soyunu sopunu anlatmak için çırpınmak zorunda kalıyor. Aynı şeyi bir BDP’li ye yapsanız “ırkçılık yapıyorlar, mezhepçilik yapıyorlar” diye kıyameti koparır ki bu durumda haklıdır da, onun için yapamazlar. Bir yandan “Biz kimsenin soyuyla sopuyla ilgilenmeyiz” veya “herkesin inancı kendine, inanç ayırımı yapılamaz, herkes inancında özgürdür” diye yeri göğü inletip, diğer yanda bırak “Kürttür” diye etnik kimliği konusunda kendi istedikleri etiketi vermelerini “mezhebini açıkla bakalım” diye sıkıştırabilmek ancak bu dönemde görülecek bir çelişki doğrusu. Siyasetçinin “ülkeye ne yarar sağlayacağı, ne kadar dürüst veya bilgili olduğu” gibi özellikler önemlidir, Kürt olsa ne olacak, Alevi olsa ne olacak, Özal da anne tarafından Kürt değil miydi? AKP’de çok sayıda Kürt milletvekili yok mu, Kürt bakanlar, parti yöneticileri olmadı mı? TÜRKMENİM DİYOR, DAHA NE DESİN? İnsanların aklını başına toplaması ve artık bu “din, inanç, etnik kimlik vs”nin siyasi istismarına, özellikle seçim propagandalarında acımasızca istismarına son vermesi gerekiyor. Bunu ancak bilinçlenen toplum yapabilir, yoksa bu haksızlık sonsuza kadar sürüp gidecek. İktidar partisi, Ana Muhalefet Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Kürt ve Alevi” olduğunu o kadar çok tekrarladı ve “CHP’nin PKK ile aynı çizgide olduğunu” bile söylemekten çekinmedi ki kendi partisindeki muhalifleri (ilk günden muhalif Baykalcılar desek daha doğru) de aleyhinde kullanmaya başladılar. Fikret Bila’nın röportajında Kılıçdaroğlu “CHP tüm Türkiye’nin partisidir, bu nedenle hiçbir zaman etnik grup veya mezhep partisi olamaz, ben de etnik kökenle ilgili değilim, misyonumuz Türkiye’yi ayırmak değil, kaynaştırmak” dedikten sonra “Dedesinin Seyit Mahmut Hayrani olduğunu, Horasan’dan gelmiş bir Türkmen boyuna mensup olduklarını, Kürt olmadıklarını, dedesinin türbesinin Akşehir’de olduğunu” anlatıyor ve gidip araştırmalarını istiyor. Okurken gerçekten onun adına ben bunaldım, 21’inci yüzyılda bu ne saçma bir tartışmadır düşünebiliyor musunuz? Bu gidişle 22’nci yüzyılda da kafalar değişmez, ümitsizim ben! ***** Kızına tokat atan baba! Bu da rezaletin dik alası olaylardan biri ama rezalet diz boyunu aşınca bunlar arada kaynıyor. Önceki gün gazete manşetlerinde; 19 Mayıs Üniversitesi öğrencisi kızı “Füze Kalkanı”na karşı gösteriye katıldı ve “Füze Kalkanı değil, parasız eğitim istiyoruz” diye slogan attığı için kızın tokatlayan babanın fotoğrafı ve haberi vardı. RESMEN AİLE İÇİ ŞİDDET Öğrenci eyleminde ve attığı sloganda yerden göğe haklıdır, füze kalkanının ülkeye ve millete ne dertler açacağı görülecektir, o başka konu. Üniversite öğrencisi bir kızın onurunu bu şekilde toplum önünde kırmanın da (babası bile olsa) bir yaptırımı olması ve buna “kamu davası” olarak kendiliğinden bakılması gerekir, bu da ayrı bir konu.. Ama asıl olay böylesi bir şiddet hareketinin kesinlikle “aile içi şiddet” kapsamında değerlendirilmesi ve yine (şikayet olmasa bile) dava açılması şarttır. Kadınların baba evinde “babanın malı”, evlendiğinde de “kocanın ‘ister döver, ister sever’ vecizemize (!) uyarak her hakkı gördüğü şekilde kocanın malı” olduğu görüşü ancak bu saldırılar cezalandırılırsa ortadan kalkar. Kadın örgütleri, gazeteciler, hukukçular neden bu kadar suskunlar bilemem ama suç yeterince ortadadır ve savcılar harekete geçmek zorundadır. Ayakta uyuyup otel parasından mı tasarruf ediyoruz yoksa? Ruhat Mengi Vatan
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)