Devlete meydan okuyorlar
Pazartesi, Mart 19, 2012
Bu yazı Pazar sabahı yazılırken İstanbul’da Kazlıçeşme, Taksim meydanlarında ve yurdun Batısında, Güneydoğusunda BDP’nin ilan ettiği “eylemlerden” henüz haber çıkmamıştı. İnşallah korktuklarım olmaz ve bu yıl, hepimizin bayramı olan Nevruz, olaysız kan dökülmeden kutlanır ve gene bölücü Kürtçülerin/PKK’nın “Nevrozu”, sinir spazmına dönüşmez!..
***
Fakat PKK’nın TBMM ayağı BDP’nin Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Diyarbakır valiliğinin gösterileri yasaklaması ve kutlamaları ertelemesi üzerine, küstahça devlete meydan okudu: “Valilik, Emniyet, suç işliyorsa, bizim tavsiyemiz yarın suç işlemeye devam etmesinler. Emniyet müdürlüklerinin, karakolların içinden çıkmasınlar, gerginlik çıkmasın. Gerginlik yaratan kendileridir. Halk kendi nevruzunu kutlayacaktır AKP’nin yasağına karşı daha önce planlanmış 127 merkezin hiç birinde Nevruz planlama ve kutlamamızı iptal etmediğimizi halkımıza duyuruyoruz. İstanbul ve Diyarbakır dahil olmak üzere ayın 21’ine kadar planlanmış ne kadar etkinliğimiz varsa, tamamı yer ve saat değişmeden aynı şekilde hayata geçirilecek” dedi. AKP’nin yasağı dediği valililiğin, yani Devletin yasağı, buyruğu!
***
Polisler karakollardan çıkarsa ne olacak? En azından “arbede” daha vahimi, istedikleri “iç savaş” ...
EMASYA protokolleri de artık yok. Asker, Valilik istese de kışlasından çıkamayacak! Ve meydan şehir eşkıyalarına kalacak... “Biz uyarmıştık” diyecekler. Hem suçlu hem güçlü!..
Ama asıl kabahat, devleti temsil eden bugünkü iktidarın, eşkıyayı hâlâ Meclis’te tutanların! PKK ile Apo ve Karayılan’la iş birliği yapmak için tertipler yapanların ve müzakere edenlerin. Eşkıyaya ip verirlerse işte böyle olur!
Bu Demirtaş, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyete “Kemalist Diktatörlük” diyen ve katliamın bu devletin tabiatı gereği olduğunu söyleyen aynı adamdır! Ve küstahlığında daha da ileri gidiyor, diyor ki; “Böylesine kritik bir dönemde onurlu geleceğine, kendi özgür geleceğine sahip çıkma adına meydanları doldurma vaktidir. Nevruz bunun en büyük fırsatıdır. Bu baskı ve faşizmi, bu onursuzluk dayatmasını kabul etmediğimizi göstermek için meydanları, alanları doldurma dışında bir seçeneğimiz yoktur. Bütün Orta Doğu halklarının, Kuzey Afrika’nın geleceği belirlenirken, Türkiye’de yaşayan Kürt halkı bu dönemde sessiz kalırsa, 100 yıl daha köle gibi yaşayacaktır. Bütün hesap budur. Çocuklarımız, torunlarımız bizim çektiğimiz acıları çeksinler istemiyorsak, bu gidişatı durdurmak zorundayız. Bizler bir halkın kendi kaderini kendi elleriyle belirleme hakkını asla başkasına teslim etmeyeceğiz. Herkes bütün baskılara karşı onurlu bir duruş ve direnişi sergileme gibi tarihi bir sorumlulukla karşı karşıyadır. Bizler bu tarihi sorumluluk için tüm seçilmişler olarak halkımızın emrinde olacağız. Halkımızın bize gösterdiği yol bizim için talimattır.”
Bu, Aysel Tuğluk ve diğerleri tarafından söylenen sözler, meydan okuma-ultimatomdan da öte Türkiye Cumhuriyetine savaş ilanıdır. Vatana açık ihanettir.
Buradan Savcılara suç duyurusunda bulunuyorum; Eğer korktukları bugün olmazsa, muhakkak ileride olacaktır. Bu adamlara devlet, devleti temsil edenler hadlerimi bildirmelidir... TC, “Büyük Kürdistan”la karşı karşıyadır!
***
Ancak bu adamlara kızarken CHP Mersin Milletvekili Sayın İsa Gök duyurdu. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bir toplantıda şöyle konuşmuş: “AKP iktidarına karşı mücadele ederken, ben bazen kendimi 1940’lar CHP iktidarına karşı mücadele ediyormuş gibi sanıyorum. Çünkü AKP iktidarı, aynen 1940’lar CHP iktidarının ortamını, koşullarını yarattı”. Bu sözleri eğer hakikaten Kılıçdaroğlu söylemişse, BDP’ye ne hacet. Kılıçdaroğlu açıkça, AKP iktidarının şu an yapmış olduğu diktatörce eylemleri meşrulaştırmış. Yani bu Kemal de Mustafa Kemal’e karşı!..
Altemur Kılıç
Yeniçağ