Dış Açık ve Üzülerek Yazdığım Bir Yazı
Pazartesi, Mart 19, 2012
Türkiye bugün kronik bir dış ticaret açığı ve dış açıkla karşı karşıya bulunuyor. Petrol ve doğalgaz fiyatlarının artışı yanında Avrupa (ve AB) pazarındaki daralma, “Türkiye’nin ekonomik sorunlarının yığımlı olarak yarına ertelenmesine” yol açıyor.
Dış ticaret ve dış açığa karşı çözüm önerenler “reel kur politikası, ikame yatırımlarının yapılması, tarife dışı engellerden” söz etmeye başladılar.
AB’nin toplam ihracatımızdaki payı yüzde 50’nin altına düştü. Bu eğilim daha da derinleşecek. Türkiye yeni pazarlara açılmak zorunda. Asya büyüklerinin pazarları ve Ortadoğu bu konuda büyük önem taşır.
Neden elimiz kolumuz bağlı?
Ancak Türkiye’nin AB ile yaptığı gümrük birliği anlaşması, “AB dışı ülkelere ihracatın geliştirilmesini engelliyor”. AB ile karşılıklı ticaretimizde büyük sorun yok; ancak AB dışı tüm dünya ile ilişkilerimiz, tek yanlı gümrük birliği bağımlılığımız yüzünden aleyhimize çalışıyor. Nasıl mı?
- Türkiye AB dışı ülkelerle serbest ticaret anlaşması yapamıyor. Çünkü üçüncü ülkeden (ABD veya Çin) gelen mal AB gümrük alanına girmiş oluyor.
- AB’nin söz konusu ülke ile ikili anlaşma yapmış olması gerekiyor. O da yetmiyor; ABD ya da Meksika, “Haklı olarak, ben ikili ticaret anlaşmasını AB ile yaptım; Türkiye AB üyesi değil; AB ile özel bir gümrük birliği anlaşması yapması beni ilgilendirmez” diyor. Söz konusu ülke AB ile yaptığı ikili ticaret anlaşmasına Türkiye’yi dahil etmiyor. Çünkü Türk malına karşı yüksek gümrük uygulayarak kendini rahatça korumuş oluyor.
- Ve neler oluyor? Bir mal Türkiye’den söz konusu ülkeye giderken anlaşma yapılmamış ülke işlemi görüyor ve en yüksek gümrük uygulanıyor. Aynı mal o ülkeden Türkiye’ye geldiğinde Türkiye en düşük vergiyi uyguluyor. Çünkü AB gümrük alanına girdiği için AB’nin o ülke ile yaptığı ikili ticaret anlaşması gereği bu sonuç doğuyor.
- Türkiye AB dışı ülkeye mal satarken AB üyesi değil; aynı malı ithal ederken birdenbire, AB üyesiymiş gibi işlem yapmak zorunda kalıyor.
- Ve Türkiye, AB’nin ikili ticaret yaptığı ülkelerle ilişkilerinde, haksız rekabetle karşı karşıya kalıyor.
- Bu yüzden sanayi sektörlerimiz ya batıyor ya da ithalata bağımlı hale geliyor. Birim yerli üretim içinde dış girdi oranları bazı sektörlerde yüzde 90’a yaklaştı.
Yeni bir şey yazmıyorum ki!
- İşin bu noktaya geleceğini 6 Mart 1995’teki imzadan önce, imza sırasında ve imza sonrasında zamanın başbakanlarına ve ilgili bakanlara anlattım.
- TBMM Başkanlığı’na yazı yazdım (1997); Gümrük Birliği Araştırma Komisyonu kurulmasını sağladım; Meclis’te milletvekillerine konuşma yaparak işin nasıl bugünkü noktaya geleceğini teknik olarak ayrıntılarıyla anlattım.
- Bu konuda bilmem kaç yüz makale, 20 dolayında kitap, en az 200 konferans, sayısını çoktan unuttuğum TV konuşması yaptım. Hepsi belgeli olarak bende (hatta piyasada) mevcuttur.
Ve Türktrade’in Durum dergisinin Mart 2012 sayısında Ahmet Çelebi’nin yazısını görünce, 17 yıl önce yazmaya ve söylemeye başladıklarımın artık iş çevrelerimizin de gırtlağına nasıl dayandığını üzülerek gördüm; Çelebi yazısında neleri belirtiyor?
- Türkiye dış açık krizini aşmak için yeni pazarlara açılmak zorunda,
- AB dışı ülkelerle serbest ticaret anlaşmaları yapmak zorunda,
- Ancak Türkiye bunları yapamıyor, yasak; AB ile dışardan imzaladığı tek yanlı gümrük birliği bunu engelliyor.
Sevgili okurlar AB normlarına bağlı olmakla tek yanlı gümrük birliği anlaşmasını birbirinden ayırmak gerekir;
- AB tarzı demokratik standartlara uymak için her türlü çabayı gösterelim, her alanda AB normlarına uyalım,
- Ama tek yanlı, uluslararası hukukta eşi benzeri görülmeyen ve Türkiye’nin yolunu kesen bu anlaşmaya karşı çıkalım. Bu, AB’ye karşı çıkmak değildir; çünkü hiçbir Avrupa ülkesi AB ile böyle bir anlaşma imzalamamıştır. San Marino, Lichteinstein, Andora gibi kasaba devletleri hariç. Türkiye’nin AB ve üçüncü ülkelerle ilişkileri bugün, adı geçen kasaba devletlerinden farklı değildir.
***
(Not: Kimin Avrupası yeni çıkan ilginç bir kitap. Metis Yayınları, Çeviren: Deniz Banoğlu, 2012)
Erol Manisalı
Cumhuriyet
Tags