Memlekette Savaş Var, Savaş!
Pazar, Mart 25, 2012
SEVGİLİ okuyucularım. Türkiye’de olup bitenleri her gün ekranlardan ve gazetelerden izliyoruz… Ve korkunç, iç karartıcı günler yaşıyoruz.
Memleketin dağlarında ve kent merkezlerinde resmen savaş var.
Neredeyse her gün şehit haberleriyle yatıyor, şehit haberleriyle kalkıyoruz.
Cudi Dağında altı özel harekâtçı polisimiz şehit…
Ve medyada hep aynı haber:
“Teröristlere dur ihtarı yapıldı, ancak açılan ilk ateş sonrasında şehit düştüler… Geniş kapsamlı bir soruşturma başlatılmıştır!..”
Cizre ve Yüksekova’da polislerimize ateş açılıyor, yine bir şehit…
Kürtçülerin gözünde Güneydoğu, yabancı ordunun işgali altındaki bir bölge olarak görülüyor. Sokaklar cayır cayır yanıyor, Molotoflar patlıyor, gaz bombaları atılıyor, kepenkler açılmıyor.
Normal günlerde bile hiçbir devlet görevlisi, asker, polis, emniyet müdürü, hâkim ve savcı sokakta gezemiyor. Aileleri dâhil hiçbirinin can güvenliği yok. İşten eve, evden işe korumalı bir yaşam!
Son olaylar ise bir bayramı (!), Kürtçü kesimin adına “Newroz” dediği göstermelik bir Nevruz bayramını kutlamak (!) bahanesiyle başımıza geldi.
İktidar çaresiz ve kızgın!.. Elinden sadece afra tafra yapmak, kürsülere çıkıp nutuk atmak, ‘Kanları yerde kalmayacak’ gibi anlamsız, saçma sapan ve artık kanıksadığımız laflar etmek geliyor.
Bu rezaleti başımıza saran iktidar son derece pişkin Yaptıklarını, eserlerini (!) unutmuş olduğumuzu zannediyorlar.
- 2009 yılının Ekim ayında Kürt açılımı başlatan bunlardı. Habur’dan gelen terörist kafilesini üniformalarıyla birlikte Türkiye’ye buyur ettiler. Heriflerin ayağına seyyar mahkeme gönderdiler. Arazide kurulan bu çadır mahkemesi bütün teröristleri serbest bıraktı. ‘Ülkemize artık barış getirdik’ diye çığlık atan iktidar, sonunda pişman oldu ama iş işten geçmişti.
• Abdullah Öcalan’ı İmralı’da krallar gibi yaşattılar. O kadar ki, herifin sağlığı bozulmasın diye emrine uzman doktorlar verdiler. İstediği özel yemeklerle beslediler. Ama en rezili, İmralı’ya devletin özel temsilcilerini gönderip kendisiyle pazarlık masasına oturdular. Abdullah, bu hükümetin göz yumması ve Tayyipgillerin izin vermesiyle örgütünü yıllarca oradan yönetmeyi başardı.
-Oslo’da C1A gözetiminde, terör örgütüyle resmen pazarlık masasına oturdular. O masada devleti, daha sonra MİT Müsteşarı yaptıkları Hakan Fidan -Tayyip adına- temsil ediyordu. Toplantının tutanakları örgüt tarafından basına sızdırılınca bir kez daha rezil duruma düştüler.
Ama işler bu kadarla da bitmiyordu. Bugün bu Kürtçülüğün ve isyan provalarının başka nedenlerini de unutmamak gerekiyor.
Ellerindeki devlet gücünü ve hükümet yetkilerini kullanarak, bizler için kutsal olan bazı kavramları yok etmeye yeltendiler
- Atatürk ve Türk milleti kavramları ilk hedefleriydi. Eğitimden ve okullardan ‘Atatürk’ kavramı resmen kaldırıldı.
- Ulusal bayram günlerinde kutlamalar yasaklandı. Geçen yıl 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı törenlerini iptal ettiler. Bu yıl ise 19 Mayıs törenlerini kaldırdılar.
- Üniversitelerde ‘Kürtçe’ kürsüleri açtılar. Şimdi getirmeyi planladıkları o iğrenç dört artı dört artı dört formülüyle, isteyen ilköğretim öğrencilerini ya Kuran kurslarına sevk edecekler, ya da Kürtçe ve Arapça öğretecekler.
★ ★★
Siz hiç Tayyip’in ağzından Türk milleti, Türklük gibi kavramlar duydunuz mu? Elbette duymadınız.
Ama ceketinin yakasına baktığınızda, orada ay yıldızlı bir rozet görürsünüz… Çünkü ABD başkanlarının yakalarında Amerikan Bayrağı rozeti vardır ve tamamen onlardan esinlenen bir kopyadır.
O halde kendisine soralım:
“Siyasete atılmadan, başbakan olmadan önce aynı rozeti acaba takıyor muydu? Örneğin Refah Partisinde Necmettin Erbakan’ın emrinde çalışırken, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak görev yaparken, yakasında ay yıldızlı rozet var mıydı?”
Eğer bunu iddia edenler varsa, o günlerde çekilmiş olan montajsız bir fotoğrafı kamuoyuna göstersinler!
★ ★★
Türkiye, artık şehit cenazesi kaldırmaktan bıktı. Hükümet de bıktı… Çünkü çaresiz kaldı…
Çünkü Kürt açılımı, İmralı pazarlıkları, Oslo’da terör örgütüyle aynı masaya oturup yapılan pazarlıklar falan fasa fiso çıktı.
Ama efendim, Tayyipgillerde taktik bol!.. Ve şimdi bu rezalet konusunda hükümetimiz yeni bir taktik uygulamasına girişecekmiş!
Terör örgütü ve Apo bundan sonra asla muhatap alınmayacak, silahlı mücadele sürecekmiş!
Bunların hepsi hikâyedir, toplumu uyutmak için iktidar tarafından uydurulan masallardır.
Sen Batman da Maliye Bakanı İngiliz Mehmet’in katıldığı toplantıda kadın polisini kürsüye çıkarıp Kürtçe konuşma yaptırırsan…
Sen Türkiye’nin dört bir yanında ve Özellikle Güneydoğu da açılan “Kürdistan’ı kuruyoruz, özerklik İstiyoruz, Diyarbakır başkentimizdir” pankartlarına göz yumarsan…
Sen yeni Anayasa’ya Kürtçe eğitim hakkı veren maddeleri sokuşturmaya kalkışırsan…
Sen bu işlerin sonunun Türkiye’den kopmaya doğru gittiğini bilir ama kendi oy hesaplarınla göz yumarsan…
Sen bu ülkenin kurucusu olan saygın insanın ismini eğitimden ve okul köşelerinden kaldırmaya yeltenirsen…
Sen Türklük kavramını unutturmaya, yok etmeye kalkışırsan…
Sen bütün siyasetini din sömürüsü ve din tüccarlığı üzerine kurar ve Alevi yurttaşlarımızı düşman olarak görürsen…
Olacağı işte budur.
Her gün çatışma çıkar, her gün şehit cenazeleri kaldırılır, sen büyük bir çaresizlik içerisinde bunları izler, ‘Kanları yerde kalmayacak’ diye nutuk atmakla yetinirsin!
Her şeyi bırakalım bir yana, sadece şu son birkaç gün içerisinde yaşadığımız olaylara bakalım.
Memlekette savaş var, savaş!
Dağlarında, kentlerinde savaş var.
Memleketin askerleri polisleri şehit ediliyor.
Sen çaresizce izliyorsun çünkü gündeminde dört artı dört artı dört var, yeni anayasa çıkarıp Çankaya Köşkü’ne kimi nasıl oturtacağının hesapları var, ATATÜRK’ü ve ulusal kavramları milletimizin belleğinden nasıl silip yok etmen gerektiği var…
Bütün bunlar yaşanırken, ne biçim iktidarsın, ne biçim hükümetsin sen?
Emin Çölaşan
Sözcü