Annemin binlerce Ali'si oldu


Ali İsmail polis ve eli sopalı siviller tarafından öldürüldü. Ağabeyi yaşadıklarını anlattı.

Hürriyet yazarı gazeteci Ayşe Arman Ali İsmail Korkmaz'ın ve Berkin Elvan'ın aileleriyle görüştü. İşte o söyleşi:

BÜTÜN Gezi olayları sırasında yaşanan en vahşi anlardan biriydi...

Dövüle dövüle öldürülen 19 yaşındaki, gencecik, temiz yüzlü Ali İsmail’in yaşadıklarını izlemeye, çoğumuzun yüreği yetmedi

Ağlamak ne kelime, buz kesiyor bu vahşet karşısında insan!

Kaskatı kalıyor!

Kaldık.

Abisi gibi, biz de tamamını izleyemedik.

Abi Gürkan Korkmaz, son gelişmeleri anlatıyor...

Jandarma, silinen dijital kayıtları izlenir hale getirdikten sonra neler yaşandı?

-Jandarmanın silinen kayıtları açması; kardeşimin davasının dönüm noktalarından biri. Zaten tutuklamalar da o görüntülere istinaden yapıldı...

Kaç kişi tutuklandı?

-Şu anda 5 kişi tutuklu. Bunlardan biri polis, diğerleri sivil. Bir polisin daha tutuklanması için başvuruda bulunulacak.

Siz hem abisi hem avukatı olarak o korkunç görüntüleri izleyince ne hissettiniz?

-Sadece bir kısmını izledim, geri kalanına bakamadım bile. Anneme de izletmedim. O görüntüler ortaya çıktığından beri televizyon açılmıyor bizim evde. Yanlışlıkla bir programda karşısına çıkar diye. Bugün mesela ‘Televizyon açalım’ diye ısrar etti, ‘Yaparsan, kendimi öldürürüm’ dedim. Onun izlemesi felaketimiz olur. Zaten çok acı çekiyor, zaten soyut olarak kafasında bir görüntü var, bir de onu somutlaştırmanın ne manası var? Evladınızın dövüle dövüle öldürüldüğünü görüyorsunuz, bir anneye bundan daha büyük bir işkence yapılabilir mi?

YA O DİĞER 4 GENCİN KATİLLERİ

Bir sürü şey sümen altı ediliyor ya bu ülkede; sizi şaşırttı mı görüntülerin ortaya çıkması...

-Bu dava sadece Ali İsmail’in, Eskişehir’in, Antakya’nın davası değil, Türkiye’nin davası. Çünkü o sokağa giren ve dövülerek öldürülen başka biri de olabilirdi. Bu görüntülerin ortaya çıkması gerekiyordu, çünkü aksi takdirde ne adalete güven kalırdı ne de insanların yaşam hakkından söz edilebilirdi. Ama tabii ki bu yeterli değil; vefat eden diğer 4 gencin katilleri henüz cezalandırılmış değil. Ama yine de kardeşimin görüntülerinin ortaya çıkması kamuoyunu bir nebze olsa da rahatlattı.

Valilik neden böyle davranıyor? Feci şekilde dayak yemiş çocuğa kas gevşetici verip, ‘Senin bir şeyin yok!’ deyip eve gönderen doktora dava açılmasına neden izin vermiyor?

-Çünkü kraldan çok kralcılık söz konusu! Bu yaşananları önce insan olarak değerlendirmek lazım. Ne vali olarak, ne hukukçu olarak. 19 yaşında, savunmasız ve saldırı halinde olmayan bir gencin öldüresiye dövülmesine karşı hâlâ böyle politik bakabiliyorsa insanlar, onların insanlığından şüphe ederim!

Kaldı ki, insanlık boyutundan sıyrılıp, siyaseten baksak bile, ne hukukla, ne dinle ne de başka bir şeyle bağdaşmayacak bir muamele söz konusu. Bir de şu var; bizim ülkemizde ne yazık ki, herkes uzman. Herkes her şeyi biliyor. Her kararı siyasiler veriyor. Yeri geliyor doktor oluyorlar, yeri geliyor avukat oluyorlar, yeri geliyor savcı-hakim, yeri geliyor müftü oluyorlar. Oysa müsaade etseler de uzmanlar karar verse neyin ne olduğuna... Ben kardeşim olmasına rağmen, ‘Doktor suçludur’ demiyorum, kesin bir yargıda bulunamam. Çünkü ben doktor değilim. ‘Araştırılsın, soruşturulsun, suçu varsa cezasını çeksin’ dedim, her fırsatta da bunu dile getirdim. Doktor için savcılığa da, Sağlık Bakanlığı’na da, Tabibler Odası’na da başvuruda bulunduk. Ama bu mesleki bir şey olduğu için üstünden izin alınması lazım. Burada da en büyük mülki amir vali olduğu için valilikten izin alınması gerekiyor, bununla ilgili gerekli itirazlarda da bulunduk.

TÜM KALBİMİZLE KINIYORUZ

Peki nasıl ‘Senin bir şeyin yok!’ diyebilmiş doktor...

-Ali’nin çenesinde çatlak, omuzunda kırık vardı, dişi sallanıyordu. Vücudunun bir çok yerinde darp izleri vardı. Buna rağmen o doktor nasıl ‘Bir şeyin yok!’ diyebildi ben de bilmiyorum. Kaldı ki, kafa travmalarında 8-12 saat müşahede altında tutmak, ayrılmak isteyen hastadan muvafakatname almak gerekiyor. Bu şartların hiçbirine uyulmamış. Hastanedeki görüntüler de çıktı. Resmen koridorda dolaşıyor. Ne tıbbi gözetim altında ne de başka bir müdahale var...

Kime daha çok kızıyorsunuz? Doktora mı valiye mi?

-Ne diyeyim? Her ikisine de. Ama doktor ihmalde bulunmuş, hata yapmış, olayın sıcaklığıyla fark etmemiş de olabilir. İhmal ya da kasıt, ben onu değerlendiremem ama bedeli neyse öder. Mesleki olarak, hukuki olarak. Gelgelim şehrin en büyük mülki amiri vali. Ölümlü bir vakada, biz aile olarak sağduyulu davranıp kimseyi hedef göstermezken, ‘Arkadaşları dövmüştür!’ nasıl diyebilir. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Ne devlet adamlığına yakışır, ne insanlığa! Tüm kalbimizle kınıyoruz!

Kardeşim güzel insandı

İçişleri Bakanı Muammer Güler, ‘Vali’nin sözlerini araştırıyoruz’ dedi. Vali hakkında bir işlem yapılabileceğine inanıyor musunuz?

-Bana samimi bir açıklama gibi gelmiyor. Bu süreçteki bir sürü şey gibi. Abdullah Cömert’in abisi Zafer’in bir tweeti vardı çok hoşuma gitti: “Söylenen sözler, her ne kadar su gibi berrak olsa da, bazen çeşmeden su içmek istemezsin. Çünkü çeşmenin kirli olduğunu bilirsin!’ Bakanın, yaptıkları, uygulamaları, siyasi duruşu belli; tüm bunlardan sıyrılabileceğini zannetmiyorum.

Öfkenizi yatıştırmayı nasıl başarıyorsunuz?

-Biz, en apolitik ailelerden biriyiz. Siyasetle ilgimiz yok. Ateş düştüğü yeri yakıyor. Acımız büyük. Acımızı hafifleten bir tek şey var: Türkiye’nin, hatta dünyanın her yerinden destek yağması. O zaman ‘Her şey boşuna değilmiş!’ diyebiliyorsun. Ali’si gitti ama annemin binlerce yeni evladı oldu. Ali İsmail’e yaşamak için bir daha şans versek ve desek ki, ‘Bak, sen bu sokağa girdin ve seni öldürdüler, bir daha sakın o sokağa girme!” Kabul etmezdi, yine o sokağa girerdi ve derdi ki, “100 yıl daha yaşasam, ne yapmak istediğimi insanlara daha iyi anlatamazdım. Bu kadar büyük bir dayanışma oluşturamazdım. Ben hayattaki amacımı, ölümümle bile gerçekleştirmiş oldum.” Bu düşünce bizi bir noktada teselli ediyor. O gerçekten öyle bir çocuktu. 19 yaşındaydı ama telefonunda huzurevinin numarası kayıtlıydı. Sürekli yaşlılara yardım ederdi, aynı şekilde Çocuk Esirgeme’ye ve köy okullarına giderdi. Engelliler için de kapak toplardı. Daha iyi bir dünya için sadece bağıranlardan değildi, kolları sıvayıp, fiilen çalışırdı. Kardeşim güzel bir insandı...

Oğlumuz uyanacak! Kimse bizi aksine inandıramaz

Sami Elvan, oğlunuz Berkin’in hâlâ bilinci yerine gelmedi. Kaç gündür komada...

-Bugün 74’üncü gün...

Son röportajdan beri neler yaşadınız?

-Biliyorsunuz, hastaneden çıkarmak istediler...

Bilmez miyim. Ama baştan bir anlatın. Nasıl oldu?

-Bir süredir, bir takım şeyler anlatıyorlardı. Biz olabileceğine ihtimal vermedik. İleriye dönük konuşuyorlar zannediyorduk. “Berkin’in gözleri açıldı, bilinci de açılacak. Sonra da bizi gönderecekler”. Tedavisine o zaman evde devam ederiz, fizyoterapiye filan hastaneye getiririz ama genel olarak evde, bizimle olur. Düşüncemiz buydu. Meğer hemen yollamak istiyorlarmış...

Sizin değerlendirmeniz nedir: Size iyilik mi yapmak istediler, Berkin’den kurtulmak mı?

-Valla, iyilik yapmak istediklerini sanmıyorum! Makinelere bağlı bir çocuk. Bilinci kapalı, boğazı delik ve mideden besleniyor. Bu durumdaki birini nasıl gönderebilirsin? İnsanın aklı alır mı böyle bir şeyi? Allah korusun rahatsızlansa filan evde, biz ne yapacağız? Nasıl hastaneye getireceğiz? Henüz bizim bakabileceğimiz durumda değil. İleride kendine gelir, bakıma muhtaç bir hasta olur, amenna. Ama bu şekilde değil, biraz daha kendini toparlaması lazım...

“Ablasına biz öğretelim neler yapması gerektiğini. Berkin’e evde bakılsın, daha rahat eder” yaklaşımına, sizin tavrınız ne oldu?

-Şoke olduk! Ablasına da bir şeyler göstermişler, o da bayağı korkmuş. Onlar, Berkin’in bakıma muhtaç bebek gibi bir hasta olduğunu söylediler. Bir kere biz, buna inanmıyoruz. Biz umudumuzu kesmedik. Biz Berkin’in uyanacağına inanıyoruz. Bu inançtır, aksini söyleyebilecek biri var mı?

Sonra ne oldu peki?

-Berkin’i hastaneden çıkarmak istediklerini insanlar bir şekilde duymuş, tepki çığ gibi büyüdü...

Yine sosyal medya mı?

-Evet. Kısa bir sürede, binlerce insan haberdar oldu. Hastanenin önüne akın ettiler. Müthiş destek verdiler, sağ olsunlar. Biz, başhekime filan çıktık. Zaten sonra Sağlık Bakanlığı açıklama yaptı...

Sonuç?

-Berkin’in tedavisinin burada devamına karar verildi!

Şimdi durum nedir?

-Şu anda, yollama gibi bir düşünceleri yok. Başhekim, “Bir sorunuz olursa, gelin benimle görüşün” diyor. Zaten doktorlarla, hemşirelerle sorunumuz yoktu...

O zaman sizi hastaneden yollamak isteyenler kimdi?

-Yönetim. Ama şimdi, o da halloldu. Biz yine her gün, maaile buradayız. Oğlumuzu hiç yalnız bırakmıyoruz ve onun er ya da geç uyanacağına inanıyoruz...


Gerçek Gündem
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)