Fırtına Tanrısı



Sis pencereleri örttü, evi duman sardı
Ocakta kütükler için için yanıyordu artık;
Tanrılar, tahtlarında ezilmiş gibiydiler,
Koyunlar ağılda, inekler kendi ağıllarında
Zulüm altına girmişti sanki…
Koyun kuzusunu tepti, inek buzağısını.

*

Arpa büyümez oldu, cılız buğday bile…
Sığırlar, koyunlar, kadınlar gebe kalmıyor;
Gebe kalmış olanlar ise doğurmuyor ki.
Dağlar kupkuru, ağaçlar kupkuru; baştan başa.
Ne filiz veriyor, ne dal büyüyor.

*

Ulu Güneş Tanrısı bir şölen düzenleyip,
Bin tanrı çağırdı:
Geldiler, yiyip içtiler, doymadılar;
Gideremediler susuzluklarını.
Fırtına Tanrısı’nın babası dedi ki, tanrılara:
“Oğlum ortalıkta değil, öfkeye kapıldı da,
Büyümeyi önledi her varlıkta,
“Alıp götürdü, iyi ne varsa.”
Ulu tanrılarla küçük tanrılar, Fırtına Tanrısı’nı aramaya koyuldular.
Güneş-Tanrı komut verdi en hızlı kartala:
“Git, yüce dağlarda ara onu,
Derin vadilerde ara,
Masmavi dalgalarda ara.”

*

Kartal gidip aradı, ama bulamadı.
Gelip dedi ki, Güneş-Tanrı’ya:
“Yüce dağlarda aradım onu,
derin vadilerde aradım,
Ve masmavi dalgalarda,
Ama bulamadım Göklerin Fırtına Tanrısı’nı”.
Güneş-Tanrı gidip Fırtına Tanrısı’nın dedesine, dedi ki:
“Kim günah işledi de tohumlar yok oldu, her şey kurudu?”
Dede şöyle karşılık verdi:
“Hiç kimse günah işlemedi; sen günah işledin yalnız!”
Fırtına Tanrısı’nın babası dedi ki:
“Benim hiçbir günahım yok.”
Dede “Soruşturacağım” dedi,
“Suçluysan öldüreceğim seni!
Şimdi kalk git, Fırtına Tanrısı’nı ara!”
Fırtına Tanrısı’nın babası, Ana Tanrıça Hannahanna’ya gitti.
Ana Tanrıça dedi ki, Fırtına Tanrısı’nın babasına:
“Niye geldin?”
Fırtına Tanrısı’nın babası şöyle dedi:
“Fırtına Tanrısı öfkeye kapıldı da,
Her şey kurudu, tohumlar yok oldu.
Şimdi babam diyor ki; günah bendeymiş,
Soruşturacakmış da, öldürecekmiş beni!
Ne oldu bilmiyorum ki?"
Hannahanna “Korkma!” dedi,
“Kabahat sendeyse, ben düzeltirim durumu;
Sende değilse, yine düzeltirim.
Git, Fırtına Tanrısı’nı ara,
Ama dedesinin kulağına gitmesin.”
Fırtına Tanrısı’nın babası sordu:
“Nereye gidip arasam acaba?”
Hannahanna “Onu ben vereyim sana” dedi.
“Git, bana Arı’yı getir.
Arı’ya anlatayım, o bulsun Fırtına Tanrısı’nı.”
Fırtına Tanrısı’nın babası dedi ki:
”Yüce tanrılarla küçük tanrılar aradılar,
Aradılar da, bulamadılar;
Şimdi şu Arı nerden bulacak onu?
Kanatları zayıf, kendi cılız…”

*

Bu anlatının sonraki bölümleri bulunamamıştır. Başka bir anlatıya göre; Arı uzun uzun aradıktan sonra, Fırtına Tanrısı’nı bir koruda bulur. Uyandırmak için sokar.
Öfkesi büsbütün artan Fırtına Tanrısı, insanları ve hayvanları kırıp geçirir, ülkenin altını üstüne getirir.
Başka bir anlatı, Fırtına Tanrısı’nın dönüşünü ve her şeyin düzelmesini şöyle hikâye ediyor:

*

Fırtına Tanrısı evine döndü, toprağına sahip çıktı.
Sis gitti pencerelerden, duman evden.
Devrilen tanrılar dimdik oldu yine,
Ocakta doğru dürüst yanmaya başladı kütükler,
Kendine geldi koyunlarla inekler ağıllarda.
Ana bağrına bastı yavrusunu,
Koyun kuzusunu, inek buzağısını.
Fırtına Tanrısı yol gösterdi hakanla eceye,
Onların dirlik düzenliğini korudu, vaktin sonuna kadar.

*

Yukarıdaki şiir günümüzü anlatan, ama günümüzden yaklaşık 4 bin yıl önce yazılmış bir Hitit şiiri.
Sayın Talat Halman’ın Türkçesi ile paylaştım.

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)