Süküt füzeleri


1991’de Saddam’a karşı ABD’nin yaptığı Körfez Savaşı ve daha sonraki yıllardaki Irak’ı işgal operasyonu sırasında bir ‘füze’ çeşidi çok gündeme gelmişti:
Scud füzeleri…
Bugünlerde aynı füzeler Suriye için gündeme geldi.
Buradan esinlenerek, ben de Türkiye’de 12 yıldır AKP İktidarı döneminde medya ve muhalefet üzerine atılan bir başka füzeden söz etmek istiyorum:
Sükût füzeleri!..
Her kesimden muhalefeti susturmak (sükût ettirmek) için her yolun denendiğini birlikte görüyoruz.
Scud füzeleri insanları bedenen öldürüyor, Türkiye’deki Sükût füzeleri ise ruhen öldürüyor!..

***

Suriye’yi anmışken, birkaç gündür medyaya sunulan “Suriye’deki işkence fotoğrafları”na değinmek istiyorum.
En çok gösterilen fotoğrafta, Afrika’da açlıktan ölen insanlara benzer bir kişi ve üzerinde işkence izleri görülüyor.

Bunu görünce, salı gecesi Halk TV’de söylediğim gibi, Kuddusi Okkır’ı hatırladım.
Hani, “Ergenekon’un kasası” diye, yandaş medya tarafından sunulan ve hastalık ve parasızlık içinde ölen kişi…
Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’nu hatırladım.

Hani, şu anda tutuklu bulunan ve hem bedeni hem de ruhi hastalıklarla boğuşan, göz göre göre ölüme terkedilen eski Malatya Üniversitesi Rektörü.

Toplumun ve hukukun üzerine atılan ‘Sükût füzeleri’ sonucu, büyük bir sessizlik içinde aydınlar, ordu, gazeteciler ve tüm muhalifler yok ediliyor…
Bu satırları yazdığım sırada internette, Suriye’deki işkence görüntülerinin sahte olduğu haberleri dolaşmaya başlamıştı.

Aklıma yine, Körfez Savaşı sırasında petrole bulanmış o karabatak kuşu geldi.
Bir diktatörü yok etmek için söylenen (ve kullanılan), diktatörce bir yalan olduğu sonradan anlaşılan Karabatak kuşu…

Umarım, “milli” ajansımız Anadolu Ajansı da, böyle bir oyuna alet olmamış ve karabatağa batmamıştır.
(İşkencenin her türlüsüne, kimin yaptığına bakmaksızın karşı olduğumu belirtmeye gerek duymak bile, ülkemizin içinde bulunduğu akıl dışı kaotik ortamı gösteriyor. Ne acı).

***

KOZMİK ODA ARANIYOR, TIR ARANAMIYOR!
Bu arada, son günlerde Suriye’ye malzeme (!) götüren TIR’lar yakalanıyor, hükümetin müdahalesi sonucu serbest bırakılıyor.

En son Adana’da savcının emriyle Jandarma TIR’ları yakaladı, onlar da serbest bırakıldı.
Ama içinde ‘silah’ olduğu söylenen TIR’ları yakalayan jandarmaya, Jandarma Genel Komutanlığı soruşturma açtı, iyi mi?

Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ döneminde Ankara’daki Kozmik Oda aranmış, Başbuğ karşı çıkmamıştı. (“İzin vermezsek bir şey gizliyor sanırlar!” demişti).
Başbuğ izin vermeseydi ne olacaktı, tutuklanacak mıydı?
E, şimdi izin verdi; yine tutuklandı!
Bu da, bizim komutanlarımızın durumunu -ileride- çok daha derin analiz etmemizi gerektiriyor.
Sonuç olarak; bir ordunun ‘kozmik odası’ aranabiliyor, bir TIR aranamıyor!

***

Hem bu olayı anlamak, hem de artık ‘rutinleşen yargı müdahaleleri’ hakkında bir örnek verelim.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu önceki gün çok önemli bir ‘tehdit belgesi’ açıkladı.
Buna göre; Adalet Bakanlığı Müsteşarı, İzmir’deki yolsuzluk operasyonunu durdurması için savcıyı defalarca aramış ve müdahale etmişti!..

Buna yanıt veren Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın sözleri, tarihe kayıt açısından tam bir ibret vesikası:
“Müsteşar İzmir Başsavcısını aramış ve konuşmuştur. Adalet Bakanlığı Müsteşarı devam eden olayla ilgili bilgi almıştır ve hukukun uygulanmasını ve engel olunmamasını istenmiştir. Soruşturmanın durdurulması, kapatılması ve üzerinin örtülmesini istemişse, sizinle beraber olur gereğini yaparım. Üzerinin örtülmesini isteyen bir şey kesinlikle yok. Bunu açıkça ifade etmek isterim".

Bir bakanlık bürokratının hukuka müdahalesi ancak bu kadar açık ve net itiraf edilir.
Adalet Bakanlığı Müsteşarı savcıya niçin arar, bu onun görevi midir? Üstelik, Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı belgede, işin bu kadarla kalmadığı da görülüyor.
Son olarak, Müsteşar’ın aradığı ve Adalet Bakanı’nın normal gördüğü telefondan sonra o savcı görevden alındı!

***

‘SAZAN’ BALIKLARINA ‘RECEP’ ADINI VEREN ‘PARALEL ÜNİVERSİTE’!..
Yazıyı bir başka ilginç olayla kapatayım.
RTEÜ, yani Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi, yeni bulunan ‘Sazan’ balıklarına Erdoğan ve eşi Emine Hanım’ın adını vermiş:
RECEP-i ve EMİNE-a!
Haberi duyunca “Kendi Üniversitesi Başbakanla dalga mı geçiyor?” dedim. (Haberin ayrıntısı için: http://www.medyafaresi.com/haber/RTE-Universitesi-bu-isimleri-verdi_155388.html …)
Ya haber yalan, ya da RTE Üniversitesi'ne yakında operasyon geliyor!..
Yoksa, RTE Üniversitesi de PARALEL ÜNİVERSİTE mi oldu?

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)