Demokrasi Kahramanı



Demokrasi kahramanı olarak ilan edilen Turgut Özal, demokrasiye ara veren 12 Eylül 1980 faşist darbesiyle birlikte başbakan yardımcısı olmuştu. Bu görevinden önce Başbakanlık Müsteşarı olan Özal’ın, sosyal devletin çökertildiği 24 Ocak 1980 ekonomik kararları alınırken de rolü büyüktü. 1982 yılında ülkede banker skandalı yaşanmış, birçok insan parasını yitirmiş, bazıları sağlığını yitirmiş, bazıları da intihar etmişti. Bu skandalın sorumlusu Turgut Özal istifa etmek zorunda kalmıştı ama demokrasi kahramanıydı.

Başbakan yardımcılığından ayrıldıktan sonra, İstanbul’da ABD konsolosu ile görüşmüş ve parti kurma fikrinde birleşmişlerdi. Bunun üzerine ABD’ye gitmiş, uzun süre kalmış ve 6 Kasım 1983 seçiminde iktidar olmuştu. Artık Özallı yıllar başlamıştı.

Ülkemizin gündemi bilinçli ve sürekli olarak çarpıtılmaktadır. 18 Haziran 1988 tarihinde Anavatan Partisi’nin olağan kongresinde Turgut Özal’a yapılan suikast, Ergenekon’a havale edildi. Bunun yanında Turgut Özal’ı askerlerin öldürdüğü iddiaları da, oğlu Ahmet Özal tarafından gündeme getirilmektedir. Bunlar da türban konusu gibi, ilgiyi başka yönlere odaklayıp, asıl sorunların algılanmaması için yapılan aldatmacalardır.


Suikast sonucunda Özal, başparmağına isabet eden mermi ile yaralanmış ve suikastı yapan Kartal Demirağ yakalanmıştır. Yargılama sonucunda önce idam cezasına çarptırılmış ancak cezası 20 yıl hapis cezasına çevrilmiştir. 4 yıl hapis yattıktan sonra Özal tarafından 1992 yılında affedilmiştir.

Anavatan Partisi’nin bu suikastlı kongresinde, Özal’a karşı Mesut Yılmaz’ın liste çıkaracağı ve seçimi kazanacağı tahmin edilmekteydi. Üstelik Özal’ın eşi Semra Özal da, Mesut Yılmaz’ı destekliyordu. Ancak yapılan bu suikast, kongreyi etkilemiş ve Özal tek aday olarak seçimlere girmişti. Hatta uzun süre Özal’ın suikastı düzenleyeni kiraladığı konuşulmuştu. Bu olayların sonucunda Turgut Özal’a cumhurbaşkanlığı yolu da açılmıştı. Şimdi Ergenekon bunun neresinde diyeceğiz?

Özal’ın iş bitirici oğlu Ahmet Özal, babasının askerler tarafından öldürüldüğünü söylemektedir. Bu söylemler siyasi iktidarın da işine gelmektedir. Ergenekon tertibini düzenleyenlerin yeni senaryosu Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis’in, Turgut Özal’la birlikte Kürt sorununu çözmeye gayret ettiği, bu yüzden de Ergenekon tarafından öldürüldüğü şeklindedir. Tabii bu iddiaya kargaların bile gülemeyeceği çok açıktır.

Yaklaşık iki yıl önce Ergenekon yapılanmasının lider kadrosu içinde gösterilen Eşref Bitlis, 17 Ocak 1993 tarihinde uçağına düzenlenen teknik suikast nedeni ile şehit edilmişti. 17 yıldır buzlanma diyerek, Eşref Bitlis suikastını görmek istemeyenler, birdenbire tutum değiştirmişlerdir. Yandaş medyanın yalanları şöyleydi: “Org. Eşref Bitlis ile Özal birlikte Kürt sorununu çözmeye çalışıyordu.”

Olaylara farklı cephelerden bakan Eşref Bitlis ile Turgut Özal’ın birlikte olmadıkları bilinen bir gerçektir. Eşref Bitlis Türkiye adına, Özal ABD adına soruna çözüm arıyordu. Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis, ölümünden 7 ay önce Özal’a sunduğu mektubunda, ABD’nin Çekiç Güc’ünün PKK’ya yardım ettiğini telsiz konuşmalarıyla kanıtlıyordu. Özal ABD’yle birlikte “bir koyup üç almayı” planlarken, Eşref Bitlis’in “Kod adı: Kale” adlı planı ABD’yi rahatsız ediyordu. Özal’ın ABD planı gereği gündeme getirdiği federasyon ile Eşref Bitlis’in ABD’ye karşın oluşturduğu “Kale” planını, 17 yıl sonra aynı planmış gibi sunmak istemesi, yandaş medyanın psikolojik savaşın yeni ama işe yaramayan bir ürünüdür. Bu yalan da hızla gerçeğin aydınlık yüzünde yok olup gitmiştir.

Özal ailesi, suikast sözleri yerine cumhuriyet tarihimizin büyük hırsızlık ve soygunlarını anlatsa, gerçekler daha iyi ortaya saçılacaktır. Ahmet Özal, bir ABD bankasında 2000 dolar maaşla çalıştığı zaman, Türkiye’de 50 milyon dolar ödeyerek ilk özel televizyon sahibi olmasını açıklayabilir mi? Üstelik o yıllarda Türkiye’de devlet dışında televizyon yayını yasaktı ve yolsuzluk, hukuksuzlukla birleştirilirken, demokrasi kahramanı babadan ses çıkmıyordu.. Kendilerini papatya sananların, nasıl iş bağladıkları araştırılıp, alınan rüşvetleri kimler açıklayabilirler?

Ahmet Özal’ın, dikili ağacı olmayan kardeşi Efe ve Zeynep’in genç yaşta ticarete atılarak, başarılı iş adamı sıfatıyla nasıl büyük kazançlar elde ettiği de anlatılmalıdır. Türkiye’ye bir yabancı ülke tarafından verilen çok düşük faizli kredinin, bir özel bankaya aktarılmasında Ahmet Özal’ın annesinin özverili rolünü de açıklamak gerekmez mi? Ahmet Özal’ın dini bütün amcası Korkut Özal bu haksız ve haram kazançlardan haberdar olmasına karşılık, neden hiç rahatsız olmadı ve sustu, bunun da açıklanması gerekmez mi?

Anavatan Partisi iktidarı zamanında yurtdışından getirilen ve yaptıkları yolsuzluklarla anılan prensler, otoyollarla ve özelleştirmelerle ilgili yolsuzluklar, rüşvet alıp-vermenin normal olduğu bir dönemde siyasete tarikat karıştırılırken, ülkemiz yabancılara peşkeş çekilirken, Ahmet Özal’ın babasının “Benim memurum işini bilir” ve “Anayasayı bir kez ihlal etsek ne olur” diyen zihniyeti, ülkemizi bugünkü karanlık durumlara getirmiştir. Eğer bunlar demokratsa ve demokrasi kahramanıysa, Mustafa Kemal Atatürk’ün ilke ve devrimlerine bağlı ulusalcı insanlar demokrat değildir…

SUAY KARAMAN/Tüm Öğretim Elemanları Derneği (TÜMÖD) Genel Sekreteri
İLK KURŞUN

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)