Ardından Fehmi Koru’nun 2 Şubat 2008 tarihli Yeni Şafak Gazetesi’nde yazdığı gibi: ”5 Kasım 2007′de Ergenekon soruşturmalarına başlanması Bush-Erdoğan görüşmesinde kararlaştırıldı.’‘
Ve düğmeye basılarak, ‘‘(F) Tipi Örgüt”ün Emniyet ve Yargı’daki militanları maşa gibi kullarılarak ülkemiz bir ”Korku İmparatorluğu’‘ haline getirildi.
‘‘Korku İmparatorluğu”nun devamını sağlamak; ancak Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun, Adalet Bakanlığı’nın güdümünde çalışacak bir organ haline getirilmesiyle mümkündü.
17 Ekim Pazar günü yapılan seçimlerle bu da sağlandı. Bakanlığın hazırladığı bilinen listede bulunanlar, bir tek fire ile ‘Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Üyesi’ oldular.
***
Bu seçimde en çok oyu alan (6401 oy) kişi olan İbrahim Okur, Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürü iken, Zekeriya Öz dahil, özel yetki verilen ve yaptıkları yasa dışı uygulamalarla, içlerinde en ufak ‘Adalet’ duygusu olan herkesin dehşet içinde kalmasına sebep olan Hakim ve Savcılara ilişkin taslağı hazırlayıp, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun onayına sunan kişi olarak tanınıyor. 19 Ekim 2010 tarihli Milliyet Gazetesi’nde İbrahim Okur hakkında şu bilgi notu var: ”Ergenekon soruşturması kapsamında emekli Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur’un ofisinden çıktığı iddia edilen, cemaate yakın hakim ve savcılar listesinde, ismi ‘Ergenekon operasyon emrini veren’ kişi olarak geçti.”
***
Bu seçime ilişkin olarak yapılan bazı değerlendirmeleri de bilginize sunmak istiyorum:
1- ”Yargı artık yürütmenin uzantısı haline geldi” diyorlar.
Doğru öyle oldu.
Yıllardır, ”Bakanlık boyunduruğunda olmak istemiyoruz. Bağımsız olmak istiyoruz” diyen yargıçlar, ”İlk bağımsız seçimlerde” bakanlık bürokrasisine oy verdilerse, bize diyecek ne kalıyor ki!
Demek ki, yıllardır talep ettikleri hep yalanmış… Herkes kendine layık yönetimi seçer, onunla yönetilir. (Fatih Altaylı Habertürk Gazetesi/ 19.10.2010)
***
2- Artık mahkemelerde hak ararken de, hesap verirken de kendimizi rahat hissetmemizi gerektirecek bir ortam kalmadı.
Artık daha az özgür. Artık daha az güvendeyiz.
Artık hükümet denilen devasa erke karşı sığınacak bir limanımız yok. Artık öyle kolay Başbakan eleştirisi falan yapamayacağız. Çünkü…
”Yargı bağımsızlığı” fiilen elden gitmiş durumda.
… 22 üyelik Kurul’a bir gözatıldığında… Kurulun en az 17 üyesinin hükümet yanlısı olması kaçınılmaz.
Bunun anlamı şudur:
Artık daha az güvendeyiz, artık daha az özgürüz.
Artık adil bir karar için başına gelecek her türlü belayı göze almış yargıç ve savcılara ihtiyaç duyacağız.
Kısacası: ”Yandaş Yargı” işlemi tamamdır.
”Yetmez ama evet” diyenlerin gözü aydın olsun. (Ahmet Hakan / Bağımsız yargının ruhuna el-Fatiha, Hürriyet Gazetesi / 19.10.2010)
***
3- TSK bertaraf edildi. TÜSİAD tehdit edildi.
Anayasa ehlileştirildi. HSYK adam edildi!
Hoş geldin sivil vesayet! (Cüneyt Ülsever / Yargı bağımsızlığına el – Fatiha, Hürriyet Gazetesi/19.10.2010)
***
4- Demokrasinin birinci şartı TBMM; üçte iki oranında AKP’nin kontrolünde… Oradan AKP’nin istemediği hiçbir karar çıkamıyor. Yani TBMM bir tür işgal altında…
Demokrasinin ikinci kurumu Hükümet, AKP’nin elinde…
Demokrasinin dördüncü gücü sayılan basın; korkudan tir tir titriyor; AKP’nin işine gelmeyen hiçbir haber verilemiyor. Bakın Deniz Feneri yolsuzluğundan kimse söz edemiyor. Eleştiren köşe yazarları teker teker susturuluyor.
Demokrasinin olmazsa olmazı üçüncü gücü yargı da artık hükümete bağımlı hale getirildi.
… İşte ‘evet’ oylarının Türkiye’yi getirdiği nokta burasıdır.
Kimse artık muhalefet edemeyecektir.
… Açıkçası evetçi yurttaşımız, bu ‘evet’in karşılığını işsizlik, yoksulluk ve baskı olarak alacaktır. (Rıza Zelyut, ‘Evet’ diyenler mutlu musunuz? Güneş Gazetesi/19.10.2010)
***
5- … Rejimin demokrasi olduğunu savunmak neredeyse imkansızdır artık.
Üyeleri ezici çoğunluğu ile iktidara bağımlı bir HSYK, hukuk devletinin sonu demektir. Böyle bir HSYK, siyasi iktidara yalnız mahkemelere hükmetme olanağını tanımaz, yüksek yargıyı oluşturma olanağını da verir.
Felakettir bu. Böyle bir tehlikenin başgösterdiği dönemlerde demokratik toplum ayağa kalkar. Yazık ki bizde demokratik toplum kötürüm edildiği için bu şansımız yok.
Türkiye’nin çivisinin çıktığı tartışmasız gibi. (Güngör Mengi, Bizi şimdi ne koruyacak? Vatan Gazetesi / 19.10.2010)
Şimdi soruyorum: ”Ülkemize ‘Faşizim’ hakim ve savcılar eliyle geldi” demekte haksız mıyım?..
Vural Savaş
İlk Kurşun