3000 yabancı istihbarat elemanı Türkiye‘de mi?
Pazartesi, Mayıs 07, 2012
“Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olarak bu gelişmelerden büyük üzüntü, kaygı ve ıstırap duyduğumuzu bir kez daha ifade ediyoruz”
Bu sözleri söyleyen kim, az sonra açıklayacağız. Zaten önemli olan kimin söylediğinden ziyade hangi sebeple söylendiği değil mi?
İşte o sebep:
“Terör, terörizmin finansmanı konuları başta olmak üzere Türkiye’de istihbarat faaliyetlerinde ‘yabancı uzmanların’çalıştırıldığı bilinmektedir.
2005-2006 yıllarından itibaren ‘illegal’olarak faaliyet gösteren bu uzmanlar, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı Kanunuyla 2010 yılından itibaren ‘yasal himaye’altına alınmışlardır.
Bu kişilerin ağırlıklı olarak ’İstihbarat ve yargı’ birimlerinde çalıştıkları bilinmektedir. Sayılarının 3000’i aştığına dair bilgiler söz konusudur. Bu konuları tahkike yönelik olarak, Genel Kurul’da yönelttiğimiz sorulara Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, ‘Ben de bilmiyorum...”diye cevap vermiştir.”
Evet sayın okuyucular..
Türkiye‘de önce “illegal” olarak görev yapan ve sonra “yasal himaye” altına alınan yabancı istihbarat elemanları cirit atıyor, sayılarının 3000‘e vardığı iddiaları ortalıkta dolaşıyor ve bir milletvekili işin aslını sorduğunda Kamu Düzeninden Sorumlu Bakan Beşir Atalay, “Ben de bilmiyorum...” cevabını veriyor... Soruyu soran CHP Konya Milletvekili Atilla Kart. Söyler misiniz Allah aşkına, “Ben de bilmiyorum...” demek, aslında “Her söylediğiniz doğru” demek değil mi? Bir kişi eski İçişleri Bakanı olur, üstelik halen kamu düzeninden Sorumlu Bakan ve Başbakan Yardımcılığı görevini yürütürse, Türk istihbaratının yabancılar tarafından istila edilip edilmediğini nasıl bilmez? Böyle bir şey olmasaydı AKP‘nin tavrını biliyorsunuz, Atilla Kart ve onun üzerinden CHP‘yi yerden yere vurur, “Yazıklar olsun, Türk istihbaratında yabancıların cirit attığını iddia edebilecek kadar gözü dönmüş kimselersiniz” mealinde saldırıya geçerlerdi.
Aklımıza hemen Barış Gönüllüleri geldi. Onlar da Türkiye‘yi 60‘lı yıllarda mekân tutmuş, ülkemizin etnik haritasını çıkartarak “kaşınabilecek noktaları” tespit edip işte bugünlerin mayasını tutturmuşlardı. Dikkat ediyor musunuz, ABD‘sinden Avrupa‘sına bütün dünya PKK’yı terör örgütü olarak kabul ediyor amma PKK her geçen gün güçleniyor? Niye? Niye olacak, sen istihbaratını PKK kurucularına teslim edersen, başka bir netice nasıl bekleyebilirsin ki?
Durun daha bitmedi...
İşin bir de “yargı boyutu” varmış..
Atilla Kart diyor ki:
“2006-2007 yıllarından buyana Türkiye‘de önce illegal, daha sonra ise legal yol ve yöntemlerle çalışan-çalıştırılan bu kişilerin Türkiye gündemini belirleyen kritik soruşturmalar yoluyla yargı ve siyasete müdahale ettikleri görülmektedir. Bu çerçevede, Türkiye‘de görev yaptıkları bilinen Susanne Hayden ve Larry Taman’ın özel konumlarını bir kez daha sorgulamak ve gündeme getirmek gereği doğmuştur”
Biz de tam bu noktada ABD‘nin eski Adana Başkonsolosu W.Scoot Walter Reid‘ı hatırladık. Adam Diyarbakır merkez olmak üzere Doğu ve Güneydoğu’yu mesken tutmuştu. Zamanın BDP‘si olan partinin Batman İl Başkanı Mehdi Öztürk, “Bu adam bize geliyor, bırakın şu Türklerle birlikte yaşama sevdanızı, aykırılıklarınızı öne çıkarın” diye akıl veriyor itirafında bulunmamış mıydı?
ABD aynı ABD, CIA aynı CIA, o gün ABD Adana Başkonsolosu‘nun yaptığını demek ki bugün 3 bin ajan yapıyor, hem de Türkiye Cumhuriyeti‘nin himayesi altında.
Atilla Kart‘a kulak vermeye devam edelim:
“Bu kişilerden Susanne Hayden‘ın; emniyetçiler, savcılarla toplantılar yaptığı, İstanbul Emniyet Müdürlüğü‘nde bir dizi çalışmalar yaptığı; 25-26 Ocak 2007 tarihinde İstanbul Hakimevi‘nde CMK 250. Madde çerçevesinde görev yapan Özel Yetkili Savcılarla bir araya geldiği; 12-14 Kasım 2008 tarihlerinde Ankara’da yapılan ‘Savcılar İçin Siber Bilinçlendirme Semineri‘ne iştirak ettiğine dair basına yansıyan somut bilgiler söz konusudur.
Adı geçen, artık emniyet ve yargı camiasıyla o kadar özel ve yakın ilişkiler içerisindedir ki; Mayıs 2007 tarihinde Sait Halim Paşa Yalısı‘nda yapılan düğünde, İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ile birlikte tanıklık yapabilmiştir.”
Nasipse devam edeceğiz!
Hasan Demir
Yeniçağ
Tags