
1 Mart 2003'te Irak'ın işgaline hayır diyen TBMM; Arap dünyası ile Türkiye arasında çok büyük bir dostluk köprüsü kurmuştu. Türkiye; Irak'ı işgal eden düşman güç olmaktan kurtulmuş; dost kuvvetler arasında görülmüştü.
Başbakan Erdoğan, bundan sonraki süreçte, önceleri çok sorunlu olduğumuz Suriye ile ilgili gayet olumlu bir politika geliştirdi. İki ülkenin dostluğunu öne çıkartan çalışmalar yapıldı. Irak'tan sonra Suriye de Türkiye'nin bir müttefiki ve dostu haline getirildi. Bu etki; Lübnan'ı da sardı; dalga dalga Körfez ülkelerine yayıldı. Arap dünyası ile dostluğumuz; Türkiye'ye yeni bir ihracat kapısı da açtı. İsrail üzerinde de kuvvetli bir baskı oluşturuldu.
IRAK'I DÜŞMAN ETTİK
Geldiğimiz noktada; sadece Suriye ile değil Irak hükümeti ile de kanlı bıçaklı hale geldik.
Türkiye; Irak'ta Şii iktidara karşı Sünni kesimi temsil ettiği için Tarık Haşimi'yi korumaya aldı. Kendi devletine karşı terörist eylemler planlayan Bay Haşimi; İnterpol tarafından kırmızı bültenle aranan bir suçlu ama Türkiye ona arka çıkıyor. İktidarımız açıkça mezhepçilik yapıyor. Bunu da aslında Sünnilik adına değil, mezhep çatışmaları çıkartarak Ortadoğu ülkelerini parçalama planı olan BOP adına yapıyor. Bu çok tehlikeli plana Türk kamuoyu tepki göstermesin diye de Sayın Erdoğan işin içine mezhebi sokuyor.
Bu da yetmiyor; Kuzey Irak'ta Kürdistan ismiyle devlet kurmuş olan Mesut Barzani'ye Türkiye koruma kalkanı oluyor. Böylece; Irak'ın toprak bütünlüğünü resmen bitirilmiş oluyor.
SURİYE PLANI
Suriye; 2011'e kadar Arap dünyası içinde en istikrarlı ülke idi. Türkiye; Suriye'yi de parçalamak için buraya yine mezhep üzerinden terör eylemi ihraç etti. Başbakan Erdoğan, 1956-57'de Adnan Menderes'in yaptığı gibi Suriye'yi tehdit etti.
Türkiye tarafı; Suriye içinde muhalif denilen teröristlerin yaptığı vahşi katliamları Beşşar Esad yönetimi yapıyormuş gibi dünyaya yalan pompaladı. İktidarımız; kendisinin destekleyerek Suriye'nin belli bölgelerinde yarattığı terörü; bir insanlık dramı gibi gösterdi. Zaten bu planın arkasında bulunan ABD de bu dezenformasyonu, doğru bilgiler gibi dünya kamuoyunu kandırmak için kullandı. Türk kamuoyu da kandırıldı. Suriye'nin PKK'sı gibi cinayetler işleyen Suriyeli muhalifler; ülkemizde şu sıralar demokrasi kahramanı gibi gösteriliyor .
***
Suriye'ye iki kez gidip bu ülkedeki en yüksek düzeydeki Sünni din adımları ile ve sıradan insanlarla görüştüm. Hiç kimse Esat yönetiminin mezhepçi bir tutum içinde olduğunu söylemedi. Bu iddiaların dışarıdan Suriye düşmanları tarafından uydurulduğu dile getirildi. Sünni ulemanın büyükleri de Suriye'yi Suudi Arabistan'ın Vehhabici militanlarının Amerikan ve İsrail politikalarına uygun olarak çökertmek istediklerini özellikle vurguladılar. Muhalif denilen kişilerin de suçlulardan, serserilerden ve Vehhabi gericilerinden oluşan vahşi çeteler olduğunu çok kesin dille açıkladılar.
Hemen belirtelim ki bugünkü Suriye tam bir Sünni devletidir ve oradaki Aleviler de Türkiye'de olduğu gibi itilmiş kakılmış durumundadır.
SIRA TÜRKİYE'YE GELECEK
Suriye ve Irak olaylarının gösterdiği temel gerçek şudur: Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) buralarda işte bu mezhepçi ve etnik çatışmalarla devreye sokuldu. Aralarında Türkiye'nin de bulunduğu geniş Ortadoğu coğrafyası; önümüzdeki dönemde 'etnik' veya 'mezhepsel' parçalara ayrılacak; ulus devletlerin sınırları değiştirilmiş olacaktır. Yaşanan olaylar; o meşhur BOP haritasının hayali olmadığını gösteriyor.
Peki güneyimizde etnik-mezhepsel bölünmeler olurken Türkiye böyle büsbütün kalabilecek midir?
Unutmayın: Bugün Suriye'ye karşı mezhepsel terör yollayan Türkiye'ye bir süre sonra birileri de uluslararası destekli etnik terör ihraç edecektir. Yarın öbür gün Rusya ortaya çıkıp da Kürtleri katleden Türkiye'ye Birleşmiş Milletler'den yaptırım isterse ne cevap vereceksiniz?
AKP iktidarları başlangıçtaki Arap dünyası ile dostluk politikasını bırakmakla sadece Arap dünyasını yitirmekle kalmadı, Doğu Akdeniz'i de yitirdi.
Baksanıza 8 milyonluk İsrail, Kıbrıs'tan ötesini resmen kilitleyerek yeraltı zenginliklerini kullanmak yolunda ciddi adımlar attı.
Peki 'Van minüt'ten geriye ne kaldı?
Rıza Zelyut
Güneş