Şam yine yıkılıyor


Tarihi iç çatışma yüklüdür. İç çatışma, karışıklık ve yıkım. Yıkımı tamir.

Yeniden iç çatışma. Yeniden yıkım. Yeniden toparlanma. Dünya dünya olalı: dünyanın hakim egemen gücü kimse, onun gözü hep bu şehri ele geçirmeye dikildi. Bütün dönemlerin Lavrans’ları, yani egemenin iç çatışma ortamı hazırlayan casusları, bu büyülü şehir halkını birbirine düşürüp içinden çatlattılar.
Lavranslar hep başardılar.
Bu şehir Lavrans düşkünü.
Asurlular Dimaşki dediler.
Araplar sonundaki “i” yi attı.
Şam ve Suriye’nin genel adı Arapça Dimaşk diye anıldı. Arap çölünün kenarında Cebel Kasiyüm dağlarıyla çevrili, suyu meşhur, bağ ve bahçe, çicek diyarıdır. Bu çöl kenarındaki eşsiz su, yine dünya dünya olalı hep zenginliği, üretimi, ticareti ve medeniyeti kendine çekti. Tek tanrılı üç dinin üç kitabı (Musa’nın Tevrat’ı, İsa’nın İncil’i, Muhammed’in Kuran’ı) yazıya aktarılmasının alt yapısını bu şehirde buldu. Tarihte, uzunca bir süre birinci sınıf kültür merkezi Şam şehri oldu.
***
Şehri Arami Krallığı kurdu.
Götüremediler.
İlk Lavranslar peydahlandı.
Şehir Asurlular’a geçti.
Yeni Lavranslar çıktı.
Şehir içten düşürüldü.
Babilliler, şehrin sahibi oldu.
Yine önce Lavranslar sokuldu.
Ve ardından Grekler’in oldu.
Ve yine iç çatışma.
Bu kez şehrin hakimi Romalılar.
Şam, Arap çölüne açılan bir kapıydı. Araplar Şam’a bakıyor; onun adında dünyanın bütün güzelliklerini tahayyül ediyor, çiçekler içinde bir bahçe diyarı olan şehrin hazinelerini hayranlık ve ihtirasla süzüyorlardı.
Araplar, puta tapıyorlardı.
Müslüman oldular.
Şam’ın şöhretini İslam Peygamberi Hazreti Muhammed’e atfettikleri bir çok hadisle dünyaya yaydılar. İslamiyet öncesi İranlıların ataları Sasaniler de şehre göz koydular.
Şam, Müslüman Arapların oldu.
Arap Müslümanlığı, Helenistik kültürle ilk kez bu şehirde tanıştı. Halife Osman’ın çabasıyla “Kuran’ı yazılı olarak tek bir kitapta toplanması” bu şehirde gerçekleşti. Bakırcılar ve kuyumcular pazarları, o dönemin dünya küresel ticaretinin uğrak merkezi oldular. Şehrin Müslüman Arap Valisi Muaviye, hilafeti ele geçirme kavgasında Halife Osman ile Hz. Ali’nin, biri camide Kuran okurken öbürü camiye namaza giderken, öldürülmesi planlarını Şam şehrinde yaptı.
***
Muaviye, kanlı halifeydi.
Araplar cihan devleti oldu.
Şam başşehir yapıldı.
İstanbul’dan mozaikler, çiniler, Mısır’dan ustalar getirildi. Korkunç para harcandı ve dönemin en büyük camileri ile sarayları yapıldı.
Muaviye öldü.
Yine yeni Lavranslar bulundu.
Abbasiler şehri kanla aldılar.
Surları tahrip ettiler.
Emevi kabirlerine tecavüz ettiler.
Devletin yeni egemeni Abbasiler, baş şehri Irak’a taşıdılar. Fakat Şam, başşehir olmasa da yeryüzü cennetiydi. Şi’i Fatimiler, kanlı karışıklıklar çıkartıp şehrin büyük bölümünü yaktılar, yıktılar, ele geçirip 100 yıl sahibi oldular.
***
Türkler ön Asya’ya geldiler.
Selçuklu beylerinden Atsız, Şam’ı Fatimiler’den aldı, hutbeyi Abbasi Halifesi adına okuttu. Sonra şehir yine Selçuklu Tutuş’tan, Tuğtekin’e ondan Arap Nür al-Din’e geçti, Nür al-Din’in oğulları Şam’ın hakimi olabilmek için, Lavranslar bulup, birbirlerinin altını oydular, biri öbürünü öldürdü, şehri her seferinde yakıp harap ettiler.
Osmanlı Tarih sahnesine çıktı.
Şam, Yavuz Selim’e kapılarını açtı ve İngiliz Larvans tarih sahnesine çıkana kadar 2 asır boyunca Osmanlı’nın yönetimine kaldı. Bugün ABD ile Rusya Şam’ın hakimi olmak için şehri yine yakıp yıkıyorlar. Yeni Lavrans olarak da bizim Başbakan ile Dışişleri Bakanı kullanılıyor.
Bu da yüreğimi acıtıyor.
Şam’ın Osmanlı’dan kopartılmasında Lavrans’ın nasıl rol oynadığını yeniden hatırlamak isteyen okuyucularıma yazar Refik Halid Karay’in “Gurbet Hikayeleri” kitabındaki “Lavrans” öyküsünü okumalarını öneririm.

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)