Askeri kamp Hatay, medya


Alt tarafı bir kamp, Türkiye’yi günlerce meşgul edecek kadar önemli mi?
Evet önemli..
Bir; kendi sınırlarımız içinde askeri kamp kurulması açısından önemli..
İki; o kampta kalanların neler çevirdiğini bilmediğimiz için önemli..
Üç; en önemlisi, milletvekillerinin bile içeri sokulmadığı için önemli..
*
Meselenin bir de Hatay boyutu var.. Halkın şikayeti, esnafın feryadı..
Başka!..
Medya kısmını da unutmayalım..
*
Birincisinden başlayalım.. En yetkili ağızlar, askeri kampa güvenlik nedeniyle milletvekillerinin sokulmadığını söylüyor..
Çünkü kampta 30’dan fazla Suriye ordusundan kaçan general varmış.. Üst düzey bürokratlar varmış..
*
(Not; karışmak gibi olmasın ama niye ülkelerini kurtarmak için savaşmadıklarını, Hatay’da yan gelip yattıklarını anlamadım)
*
Kısaca, Esad’ın adamları nerede olduklarını öğrenirse içeri sızar tek tek vurur demek istiyorlar..
CHP milletvekillerini de bu sebeple sokmamışlar..
Hakaretin büyüklüğüne bakar mısınız? Milletvekilleri girse o generalleri Esad rejimine mi ihbar edecek? Fotoğraflarını çekip Suriye’nin istihbarat servisine mi yollayacak?
Anlaşılan; milletin vekiline ajan muamelesi yapmışlar içeri sokmamışlar!.. Devletin bürokratları giriyor mu?
Giriyormuş!..
Giriyoruz diyorlar!!
*
(Aslında hakaret vekile gibi görünse de Meclis’e.. Meclis’in tepki vermesi lazım diyeceğim ama nerde!.. Bu ilk değil, Uludere komisyonu da aynı muameleyle karşılaşmıştı.. Köylülerin bombalanmasını araştıran komisyona savcı ‘gizli’ gerekçesiyle bilgi vermedi.. Genelkurmay ise laf olsun beri gelsin babında cevap döşedi.. Meclis Başkanı o zaman da çıtını çıkarmadı, şimdi de çıkarmıyor)
*
Geçelim Hatay boyutuna..
Oraya giden bütün gazeteci arkadaşlarımız kentteki sıkıntıyı aktardı.. Suriyelilerden şikayetler aynı..
Peki, devletin tavrı ne?
Valinin!..
Külliyen reddediyorlar.. Diyorlar ki; bizi birbirimize düşürmek isteyenlerin oyunu, Alevi-Sünni çatışması isteyenlerin kurgusu, genç beyinlerin kandırılması!.
İyi de Suriyelilerin hiç mi suçu yok?
Yokmuş!..
Onlar misafir..
*
(Savunma şöyle; ne yani sınırı açmasa mıydık, o insanları Esad’ın bombalarına mı terk etseydik.. İyi de mesele bu değil ki.. Kentte cirit atmaları.. Sağa sola bulaşmaları)
*
Gelelim medyaya..
Yine acayip bi durum oluştu.. Olumsuzlukları yazan gazetecilere karşı hükümetin arkasında duran medya karalama kampanyası başlattı..
Misyon gazeteciliği yaptığını iddia eden gazeteler, utanmasalar oraya giden bütün gazeteci arkadaşları Esad’ın adamı, psikolojik savaşın elemanı ilan edecekler..
Hükümet adamlarının bile söylemediğini onlar söylüyor..
Misyon adına!


Vali’nin 500 milyon doları
Hatay Valisi Hürriyet’e konuşmuş, olan biteni kendi açısından anlatmış.. Dün de basın toplantısı düzenledi, benzer laflar etti..
Meselenin o yanında değilim..
Vali şöyle bir laf etmiş oraya takıldım.. Demiş ki; “Bugün Hatay’da 500 milyon doların altında yatırımlara randevu bile vermiyoruz..”
Yapma ya diyeceğim ama!.
Bu sözlerden şunu anladım..
Vali Bey, 500 milyon doların kaç para ettiğini bilmiyor..


Bu yazı da haber kanalları için..
Laf medyadan açıldı, uzun zamandır yazmak istediğim ama bir türlü fırsat bulamadığım konuya da gireyim..
Haber kanallarının hallerine..
İstiyorlar ki; haber almak isteyen insanlar saat başı kendilerini izlesin, her bültene yeni gelişmeleri öğrenmek için bakılsın..
Yöneticilerine, haber müdürlerine soruyorum; doğru mu?
Doğruysa..
Neden saat 12’de izlediğimiz haberi saat 13’te, 14’te, 15’te, 16’da, velhasıl kelam gün boyu izliyoruz..
Sunanlar değişiyor, sunulan değişmiyor.. Sunanın okuduğu sunuş metni bile!..
*
Daha da vahimini söyleyeyim.. Canlı yayında bulundukları yerdeki gelişmeleri anlatan muhabir arkadaşlar da hep aynı cümleleri kuruyorlar..
Valla sıkıcı oluyor..
(Örnek ver diyenlere.. Beşiktaş-Galatasaray maçı öncesi yapılan canlı yayınlara baksınlar)


Misyon medyası 12 Eylül’ü unuttu
Medyaya bir kez daha bulaşıp günü noktalayalım..
78’liler Vakfı 12 Eylül döneminde işkence görenlerin mektuplarını yayımladı.. Hapiste çektiklerini..
Biliyorsunuz.. 2010 Referandumu’nun başat konusuydu.. YSK, iktidara kıyak olsun diye referandumu 12 Eylül 2010’da yapmıştı..
12 Eylül’de çekilen acıların dile getirildiği..
Oğuldan anaya yazılan mektupların okunduğu.. Gözyaşlarının sel olduğu günleri hatırlarsınız..
*
O gün 12 Eylül’de yaşananları manşetlere taşıyan ‘misyon medyası’na bakıyorsunuz suskun.. Vakfın yayımladığı mektuplara kayıtsız..
Niye derseniz..
BİR: O günkü gözyaşları referandum içindi..
İKİ: Mektupları yayımlanan gençler devrimciydi..
Derim..

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)