Yeşilçam’dan canlı yayın


Evet, bu memlekette bir zamanlar “Yeşilçam Sineması” vardı demek kolay da, gel de anlat.
“Yeşilçam” bir kavramdı; Türk Sineması denince akla hemen Yeşilçam gelirdi.
Niye?
Çünkü Türk Sineması sanayisi burada kuruluydu, birer ikişer odalı yazıhanelerde. Anlaşmalar buralarda yapılır, “yıldızlar” ilk avanslarını burada alır, “karşılıksız çekler”le burada tanışırlardı.
* * *
Her şey Yeşilçam’da başlar ve biterdi, İstiklal Caddesi’ne yakın bu sokakta...
Yeni yeni palazlanan “magazin gazeteciliği” yaşamak için burada çırpınırdı.
“Ajda’nın ilk aşkı”, “Türkan’ın yasakları”, “Artist Memduh” ile “Çağla gözlü Fato” aşkı yazmakla biter miydi?
Öztürk Serengil’in “abidik gubidik”i ya da “Yeeeşşeee!”si kulaklarımızı çınlatmaz mı?
* * *
Salı gecesi, birdenbire Safa Önal’ı karşımızda görünce elbette aklımıza Yeşilçam geldi.
Safa Önal, işte bu “Yeşilçam”ın merkezindendir. Senaryosunu yazdığı filmlerin sayısını bile hatırlamaz, her gün televizyonlarda “yerli film” diye oynatılanların çoğunun, hatta tamamına yakınının da senaryosunu Safa Önal yazmıştır. Senaryo yazarlığından film yönetmenliğine, sayısını unuttuğu “fotoromanlar”ı da yönetmiştir. Bab-ı Ali’nin ilk magazincilerindendir.
* * *
Geçen gece televizyonda Murat Bardakçı’nın konuğuydu, tarih programında “Yeşilçam konuşulmaz mı?”
Hem de nasıl!
* * *
Murat Bardakçı, lafı bir ara en önemli konuya getirdi:
“Safa Beyciğim, bunca emeğinizin karşılığını aldınız mı?”
Safa Önal, “O halde dinleyin” der gibi yerine yerleşti:
“Arkamdan şöyle demişler, biz para yedik, Safa karnını doyurdu.”
İşte size Yeşilçam!
Ancak karın doyururlar, o da lütfen!
Ya kendileri?
* * *
Hayır, bu “Yeşilçam”ın kuralı değildir, genel kuraldır. Eskilerin deyimiyle, kaide-i umumiyedir.
* * *
İki arkadaş, üniversiteyi birlikte bitirmişler, sonra sözleşmişler:
“20 yıl sonra bu tarihte buluşalım... Kim daha önce gelirse bir kartın arkasına ‘Ben oyum!’ diye yazsın...”
Anlaşmışlar, 20 yıl görüşmemişler, arada sırada birbirlerinden haber alırlarmış, biri ticaretle uğraşmış, diğeri kurumsal yöneticilik yapmış.
* * *
20 yıl dolunca, yönetici bir karta “O benim!” yazmış...
Sekreter hanım merak etmiş, sormuş:
“Af edersiniz, kim diyelim?”
“Kartı görünce anlar!”
Biraz sonra kart geri gelmiş.
Kartta ne yazmıştı?
“O benim!”
Bir cümle ekleyip göndermiş:
“Ben O değilim!..”

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)