Birazdan kapı zili çalacak...


Bugün bayram... Birazdan kapınızın zili çalacak... Önce kapıcınız gelecek, elinize sarılıp öpmek isteyecek...

Belki içeri bile buyur etmeden, koridordaki portmantoda hazır beklettiğiniz “ucuz şekerler”den ikram edeceksiniz...

Sonra bonkörlükte sınır tanımayıp, “Birkaç tane daha al canım, evdekilere de götür” diye ısrar edeceksiniz...

Tam yerinize oturup, kahvenizi yudumlarken bir daha çalacak kapı zili...

Eşiniz seslenecek mutfaktan, “Dur bey, ben bakarım...”

Aslında kapı açmaya çok meraklı olduğu için yapmayacak bunu... Bu tez canlılığın arkasında, bir anlamda size duyduğu güvensizlik yatacak:

“Canım şimdi mahallenin çocukları gelmiştir, bizimki ölçüyü kaçırır, fazla verir bahşişi...”

Hem sesine yumuşak bir ton vererek “Kiiiim oooo?” diye bağıracak; hem de gözetleme deliğinden dışarıdaki karaltıyı seçmeye çalışacak...

Sonra kendi kendine fısıldar gibi konuşacak:

“Ramazan davulcusuymuş...”

Para cüzdanından çıkardığı bir beşliği, kırışığını düzelttikten sonra kapıdaki esmer adamın beyaz avuç içine bırakacak:

“Bayramınız mübarek olsun abla... Bey amcaya hörmetler!”

Kapıdaki bu telaş öğleden sonraya kadar hiç bitmeyecek...

Çöpçü gelecek, çocuklar gelecek, gündelikçi kadınınız kocasıyla gelecek...

Ama asıl bekledikleriniz... Gelmeyecek!

***


Dedim ya bugün kapınız sürekli çalınacak...

Ve siz duyduğunuz her zilde heyecanlanıp; sonrasında, aldırmaz görünmeye çalıştığınız bir burukluk yaşayacaksınız...

Oğlunuz gelecek belki, kızınız kocasıyla birlikte torunlarınızı getirecek...

Eviniz biran için şenlenecek; kahveler içilecek, çikolatalar yenilecek, torunlara önceden hazırlanan gıcır banknotlar bonkörce dağıtılacak! Sonra...

Sonra yine derin bir hüzün oturacak o berjer koltukta!

Gelmesini en çok istediğiniz kişi... Anneniz, babanız, çocuğunuz ya da çok sevip de koptuğunuz herhangi biri...

Gelmeyecek...

Belki artık gelinemeyecek bir yerde olduğu için gelemeyecek... Belki de gelmesi doğru olmadığı için!

Ve hatta bir başka evde, bir başka berjer koltukta, benzer bir telaş ortamında o da sizi düşünüyor olacak...

Ama ne o gelecek ne de siz gidebileceksiniz!

***


Kapınız tekrar çalacak akşamüstü...

Eşinizin neşeliymiş gibi görünmeye çalıştığı zamanlarda attığı çığlık çalınacak kulağınıza...

Günde belki zaten beş kez görüştüğünüz üst ya da alt komşunuz bilmem ne bey ile karısı bilmem ne hanım gelecek...

Bilmem ne bey; sizinle aynı saatlerde yaşadığı aynı hüznü sanki hiç yaşamamış gibi görünmek için sahte bir kahkaha atacak...

Göbeğinize, kelinize ya da moraran gözaltlarınıza takılıp, “Sen bayağı yaşlandın yahu” diyecek...

Önce aynı sahtelikle yanıt vermek isteyeceksiniz; sonra buna bile gücünüz olmadığını hissedeceksiniz... Oturduğunuz yerden usulca kalkacak ve her bayram çalmayı alışkanlık edindiğiniz 45’liğin tozunu almaya başlayacaksınız... Plağı, komidinin üzerinde duran ve sadece bayramdan bayrama kullandığınız pikaba yerleştireceksiniz... Emektar pikabınızdan yükselip salonu doldurmaya başlayan Dario Moreno’nun haykırışıyla, salondaki seslerin volümü gittikçe azalacak...

Ve hepiniz, “berjerlerde oturan hüzünlere” dönüşeceksiniz yeniden...

Sarhoş taklidi yapan Moreno, “Sarhoşum ben ah, düşünmekten... Öldüm ben ah, hep sevmekten” dedikten sonra, nakarata içtenlikle katılıp, sessizliği bozacaksınız:

“Her akşam votka, rakı ve şarap...

İçtikçe delirir insan olur harap...

Kurtar beni bundan, ne olursun ya rab...

Bitsin bu korkunç serap, serap!”

***


Sevdikleriniz hep yanınızda olsun ve berjerlerinizi hüzün değil, coşku doldursun...

Mutlu bayramlar!

*****


GÜNÜN SORUSU

Sorum bugün en az bir kez, “Ah, nerede o eski bayramlar” diye yakınacak olan herkese:

Bugünün çocuklarının da bundan 40 yıl sonra aynı cümleyi kuracaklarını düşünüp, neden onlarla birlikte bugünkü bayramın tadını çıkarmayı denemiyorsunuz?

*****


Emekliler arasındaki ayırımcılık ve bayrama buruk giren yaşlılar!

Sözüm ona Emekli Sandığı, SSK ve Bağ-Kur tek çatı altında toplandı...

Gerekçe sözüm ona, emekliler arasındaki adaletsizliği gidermekti.

Kurumlar tek çatı altına girdi ama ne yazık ki Bağ-Kur emeklilerine kendilerini ikinci sınıf vatandaş hissettiren gariplikler bitmedi...

Biliyorsunuz hükümet 7 milyonu aşkın SSK emeklisinin maaşlarının bayramdan önce ödenmesini sağladı. Ama sayıları sadece 1 milyon 200 bin olan Bağ-Kur emeklilerine erken ödeme yapılmadı.

Onlar maaşlarını normal ödeme günleri olan 26-28 Ağustos tarihlerinde, yani bayramdan sonra alacaklar.

Bu yüzden belki de bayramda evlerinde bir kutu lokum bile olmayacak.

Emekliler arasındaki “insan haklarına” aykırı bu ayırımcılığın gerekçesi, günümüzün teknolojik olanaklarında akıllara durgunluk verecek cinsten:

Neymiş; eğer 8 milyon emeklinin maaşı aynı anda ödenseymiş bankalar açısından teknik problemler ortaya çıkabilirmiş...

Komediye bakın:

7 milyon kişiye yeten sistem,

8 milyona yetmiyor ve kabak Bağ-Kur emeklilerinin başına patlıyor!

Bu insanlar gerektiğinde yiyeceklerinden kesip devlete yıllarca sosyal güvenlik primi ödediler...

Karşılığı ise bayram günü yaşadıkları burukluk oluyor.

Ayıptır beyler, günahtır...

Umarım bu çirkinliği önümüzdeki bayramlarda tekrarlamazsınız!

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)