Dünkü yazı bugün yayınlanacaktı ama....


Öncelikle bayramınız kutlu olsun.

Dün bu köşede okuduğunuz bayram yazılarını aslında bugün okuyacaktınız.

Dün arife günüydü, bayram bugün.

Demek ki bayram kutlama yazısının bugün yayınlanması gerekirdi.

Ancak yazar editörümüz Aytekin Hatipoğlu “Can bey” dedi “Yazınız duygularınızı yansıtıyor ama bana sorarsanız bayramda insanların içini karatmayın.”

Çünkü yazımın başlığı “Bayram benim neyime” idi. Yaşadığımız olumsuzlukları sıralamış ve “Bu şartlarda yine de iyi bayramlar ama, bayram benim neyime demeden edemiyorum” demiştim.

Aytekin Hatipoğlu uyarınca “Haklı” dedim kendi kendime. Onca olumsuzluk yaşasak da sonuçta bu bizim bayramımız, bizim kutsalımız, bizim sevgi ve hoşgörü günümüz, bir gerçeği ortaya dökmek için olsa bile kimsenin ağzının tadını kaçırmamalıyım.

Bu nedenle bayram günü yazısını bir gün öncesine çektik.

Bugün ise her şeyi unutalım ve bayram keyfimize bakalım.

Bu hafta Yıldırım Tuna’dan elbette fıkralar geldi.

Ama ben “bugün sadece bayramla ilgili fıkralar koymanın daha iyi olacağını” düşündüm.

İnternet’te biraz gezinerek bayram fıkraları topladım.

Bunların hepsi değişik zamanlarda değişik yerlerde yayınlanmış fıkralar.

Çoğunu biliyorsunuzdur da.

Ama bazı fıkralar vardır defalarca okusanız da yine gülersiniz, yine bir ders alırsınız, yine düşünürsünüz.

İşte Şeker Bayramı’nın şeker gibi fıkralarından bir demet.

Hepinize huzurlu, sağlıklı, neşeli bayramlar dilerim...

Bayram namazı

Temel’in annesi ölmüş. Cenaze namazında bir kenarda duruyormuş. Soranlara; “Pen cenaze namazı kılmasını pilmeyrum” diyormuş. Bir süre sonra kayinvalidesi ölmüş. Namazda Temel’i en ön sırada görenler “Hani sen çenaze namazı pilmezdun?” diye sorunca Temel cevaplamış; “Pu çenaze namazu tegil çi, payram namazu...”

Tilki her zaman tilkidir

Tilki ormanda gezerken bir ağacın dalında asılı bir geyik budu görür. Açtır ancak yine de şüphelenir bu işten, kontrol etmeye başlar ve bu işte bir anormallik olduğu içine doğar. Geyik budu bir iple bombaya bağlıdır. Avcılar tuzak kurmuşlardır. Epeyce uzağa gider ve başını kollarının üzerine koyarak yatıp olup biteni merakla izlemeye başlar. Biraz sonra ağaçların arasından bir kurt gelir, budu görür ve yatan tilkiyi de tabii. Tilkiye sorar “Ne yapıyorsun dostum?” Tilki cevap verir “HiiiçÖ Yatıyorum” Kurt sorar “Burada bir but var. Neden yemedin?” Tilki sakince cevap verir; “Bugün orucum.” Kurt kendinden emin “Ben yiyeyim o zaman” der. Tilki “Tabii.. Buyur afiyet olsun” der. Kurt buta uzanır uzanmaz bir patlama, bir feryatÖ Ortalık toz duman.. Kurt yaralı hareketsiz 10 metre uzakta perişan halde yatarken yerinden doğrulan tilki hafiften budu yemeye başlar. Yarı baygın bir şekilde gözünün birini zorla açabilen kurt, “Şerefsiz hani oruçtun?” der. Tilki pişkin pişkin cevaplar kurdu: “İlahi kurt kardeş, Biraz önce top patladı duymadın mı?”

Erzurumlulun intikamı

Erzurumlu harmanını kaldırmış, ekinini kurutuyormuş. Ancak öğleden sonra gökyüzü kararmaya başlamış.. Telaşlanan Erzurumlu başını yukarı kaldırıp başlamış duaya; “Allah’ım, ne olirsen ekinim gurumadan yağmurunu yağdırma!, Allah’ım, birkaç gün daha yağmurunu yağdırma, ne olirsen. Ekin kurudu kuruyacak lakin akşam üzeri, son yarım saatte bir yağmur, bir tufan. Tüm ekini telef olmuş zavallı Erzurumlunun. O hırs, kızgınlıkla evin tolunu tutmuş, ancak eve geldiğinde ne görsün; ahırda eşeğine de yıldırım çarpmamış mı? Bu olay Erzurumlunun içine öyle oturmuş, ama bir şey de yapamamış pek tabii ki. Ancak zaman geçmiş, Ramazan ayı gelmiş, çatmış. İntikam hırsıyla, ilk gün niyetlenmiş Erzurumlu. İftara tam yarım saat kala, bir sigara çıkartıp başlamış tüttürmeye. İlk nefesini şöyle bir güzelce çekmiş ve kafasını yukarı doğru kaldırmış ve üflemişÖ Üfff.. “Nasıl? İllet oliysen şimdi değil mi?” demiş ve devam etmiş. “Var ya, ölen eşeği de gurbana saymazsam şerefsizim.”

Ben gelemem

Ramazan günü Nasreddin Hoca’nın susuzluktan başı döner, dayanamaz çaktırmadan bir çeşmeye yanaşır tam suyu içerken bir köylü görür Hoca’yı. “Aman hoca günah değil mi bu yaptığın!” Hoca öfkeyle cevaplar; “Yıkıl karşımdan Ramazan gider bir daha gelir ama ben gidersem bir daha geri gelemem ne günahı?”

Şarap parası

Bektaşi bayram namazından sonra dua ediyormuş; “Allah’ım bana bir şarap parası ver.” Yanında namazını bitiren kişi de ellerini kaldırmış; “Rabbim bana iman ver” diye dua ediyor. Bektaşi’nin duasını duyunca öfkelenip “Allah’tan şarap istenir mi? İman istesene benim gibi” demiş. Bektaşi cevaplamış; “Ne yapalım efendi herkes kendinde olmayanı ister.”

İtibar

Softanın biri Bektaşinin önüne geçti: “Ey Erenler; iyisin, hoşsun, ilim irfan sahibisin; bir de oruç tutup, namaz kılsan, bizim nazarımızda da itibarın olur o zaman” dedi. Bektaşi gülümseyerek; “Sizin nazarınızda itibar kazanmak için, Tanrı önündeki itibarımı zedeleyemem” dedi.

Ses, deneme, ses

Temel köyde imamlık yapıyomuş. İftar saati yaklaşmış. Bütün köylü de oturmuş iftar açmak ezanı bekliyomuş. Temel çıkmış minareye ezanı okumaya başlamış ve o anda iftara iki dakika daha olduğunu farkedip ezanı kesmiş. Ama köylü Temel’in sesini duyunca bismillah deyip oruçlarını açmış. Temel ne yapsın dersiniz. Mikrofonu almış yine eline; “Allahuekber Allahuekber ses deneme 1-2-3 ses deneme!”

*****


Cüppeli Ahmet’ten iki fıkra

Cüppeli Ahmet Hoca hapiste ama yaptığı konuşmalar bir tv kanalında her hafta yayınlanıyor. Yaptığı esprilerle tanınan Cüppeli Ahmet çeşitli fıkralar da anlatıyor. İşte bu fıkralardan ikisi;

Madem seversin

Bayramın yaklaştığı günlerden birinde, iftar sırasında, misafirlerden biri “Keşke Ramazan senede iki gelse...” der. Aynı sofrada misafir bulunan Bektaşi ise hemen şu cevabı verir; “Madem bu kadar seversiniz, Ramazan gider gitmez neden Bayram edersiniz.”

Müslüman var mı?

Cemaat, camide namazını kılmış, tesbihat yapıyormuş. Birden içeri elinde çifte su verilmiş Bursa işi bir kasap bıçağı bulunan bir adam girmiş ve gür sesiyle “Aranızda Müslüman var mı?” diye bağırmış. Cemaat, eli bıçaklı adamdan acayip korkmuş tabii. Ama içlerinden yaşlıca biri cesaretini toplamış, her şeyi göze almış artık ve elini kaldırmış; “Ben... Ben müslümanım.” Eli bıçaklı adam ihtiyarı dışarı götürmüş. Meğer Kurban kesmeye kalkmış. Ama hayvanı yüzmeyi becerememiş. Bunun için bilen birini arıyormuş. Yaşlı adamı bunun için getirmiş. Yaşlı adam biraz çalışmış ama “Ben yoruldum evladım, derisini yüzmeye başkası devam etsin” demiş. Kurban sahibi adam camiden içeri tekrar girmiş, kana bulanmış bıçağı yeniden gören cemaat iyice korkmuş tabi. Adam; “Aranızda başka Müslüman yok mu?” diye bağırmış. O anda herkes imama bakmış. İmamın da ödü kopuyor tabii. “Ne bakıyorsunuz bana ya” demiş ve eklemiş:

“İki rekat namaz kıldırdık diye Müslüman mı olduk.”

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)