Tayyip savaşsa bir türlü savaşmasa bir türlü!
Cuma, Ekim 19, 2012
Baştan belirteyim ne tür provokasyonlar yapılırsa yapılsın Tayyip Erdoğan Suriye’ye savaş emrini veremez!
Niye mi?
Böyle bir savaşın kendi sonunu getireceğini biliyor da ondan!
Savaş demek daha işin başında sıcak paranın ülkeyi terk etmesi, dolayısı ile ekonomik buhran demektir ki böyle bir şey AKP ile Erdoğan’ı yel gibi savurur.
Dahası, Suriye’ye savaş ilan etmek İran ile Rusya ve Çin’i çiğnemek ve de meydan okumaktır.
Bırakın bu ülkelerin fiili mukabelelerini, soruyorum Rusya ile İran doğalgaz vanasını kapatsa ne olur?
Türkiye sadece karanlıkta ve soğukta kalmaz, aynı zamanda fabrikalarına kilit vurur çünkü elektriğimizin yüzde 54’ünü doğalgazla üretiyoruz.
Fabrikaları kapanıp üretimi stop eden ve milyonların işsiz kaldığı bir tabloda AKP hükümeti diye bir şey ayakta kalabilir mi?
İlaveten Suriye’ye savaş ilanı demek Alevi-Sünni ayrımcılığına aktif davetiye demek! Aynı şekilde PKK’ya da isyan ortamını hazırlamak demek!
Hülasa bütün bunlardan ötürü Erdoğan gürlese de hiçbir zaman yağamaz çünkü Türkiye bölgesel konumu ve türlü ilişkileri sebebiyle artık savaşan ve hele hele saldıran ülke pozisyonunda olamaz.
Türkiye için savaş sadece ve sadece vatanı müdafaa adına olabilir.
Gelelim madalyonun öbür tarafına!
Tamam Tayyip Erdoğan, Suriye’ye hiçbir şartta saldıramaz lakin mevcut durumun devam etmesi de kendisi adına büyük risk!
Beşar Esad ve Suriye yönetimi ile köprüler öylesine atıldı ki bölgenin yeniden istikrar kazanması için iki isimden biri yani ya Beşar ya da Tayyip gitmek zorunda, aksi halde güven iklimi oluşmaz ve bölge normalleşmez.
Erdoğan’a göre Beşar Esad kalırsa PKK belası daha da alevlenecek ve Kuzey Suriye’de ikinci bir fiili Kürdistan kurulacaktır.
İlaveten onlarca milyar doları bulan ekonomik kayıplarla Türkiye’nin ayağa düşürülen itibarı da cabası!
Aynı şekilde 100 bine dayanan mülteciyi sahiplenmenin faturası ve de Suriye’deki kaosun Lübnan misali yıllarca sürmesi büyük risk!
Sonuç: Öyle böyle değil Suriye olayı ile Tayyip Erdoğan’ın başı her açıdan beladadır!
Önder Aytaç, Ulusal Kanal binasına bakın niye gitti?
Malum pazartesi akşamları Ulusal Kanal’da program yapıyorum.
Geçen gün kanalın bulunduğu Ankara’daki binadan içeri girerken danışmadaki gençlerin biri Önder Aytaç bir süre önce buraya geldi demez mi?
Olamaz dedim. Araştırdım, doğruydu.
Peki Önder Aytaç o binaya niye mi gitmiş?
Tayyip Erdoğan’ı şikayet etmek için!
İyi de Önder Efendi, Ergenekon ile Balyoz tertipleri süreçlerinde Erdoğan ve AKP ile el ele, kol kola, gönül gönüle değil miydiniz?
Görev yaptığın Polis Akademisi’nde Cemaat sevdalısı olarak yetiştirip mezun ettiğin çocukları Emniyet’in kilit mevkilerine atayan kimdi?
Keza Tayyip Erdoğan’ı yıllarca özgürlük mücahidi diye selamlayıp, kutsamadın mı?
En önemlisi aranızda Amerikan muhabbeti kardeşliği gibi bir bağ yok mu? Öyle ya hem sen ve cemaatın, hem de Tayyip Bey tam 10 küsür yıldır bir kez olsun ABD’ye minnacık, zerrecik bir eleştiri getirdiniz mi?
Önder Aytaç, sizinki sadece ve sadece Türkiye’nin geleceğini kim şekillendirecek kavgasıdır!
73 imam hatipin öğrenci bulamaması ne anlama geliyor?
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in açıklamasına göre 73 İmam Hatip ortaokulu kapatılacakmış!
Niye mi?
Çünkü açılan bu okullarda öğrenci yok derecede azmış!
İyi de hem Milli Eğitim Bakanlığı hem de Diyanet’in onca çabasına rağmen bu hüsran tablosu niye?
Aylarca Cuma hutbeleri bile buna alet edilir, bedava servis, bedava yemek ve bedava yurt vaatleri yapılırken bu ilgisizlik niçin?
İmam Hatipler çok politize edildi de ondan.
Evet halk İmam Hatip’i artık eğitim yuvası gibi değil, siyasi bir örgütün kampı gibi gördüğü içindir ki yapılan o büyük teşviklere rağmen çocuğunu göndermedi.
Bu tablo aslında Türk halkının yaşam biçimi bağlamında laikliği sindirdiğini ve din bezirganlığana prim vermediğini gösteriyor.
Peki o zaman AKP niye mi yüzde 50?
Pek çok sebep var ama en önemlisi, Tayyip’ten bunalan ahalinin iktidara aday olan parti ve güven veren lider bulamamasıdır!
Gül kokulu rektörlere Haşim Kılıç bile isyan etti!
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç malum kamuoyu tarafından imaj olarak AKP zihniyeti ile örtüştürülür.
İşte böyle bir isim bile önceki gün üniversitelerin susturulduğunun ve işlevini tamamen yitirdiğinin ısrarla altını çizdi.
Söyleyin Haşim Kılıç bunu söylüyorsa bu alarm zili değil midir!
O Haşim Kılıç ki AKP’nin kapatılmaması için olağanüstü gayretler sarf etmişti.
Peki bunun müsebbibi kim midir?
İki de bir Avrupa Birliği ile demokrasi istismarlarını yapan Çankaya mükimi Abdullah Gül Efendidir!
Abdullah Gül ne zaman oylamalarda sonuncu olan gül kokulu isimleri rektör diye üniversitelere atadı, o gün üniversiteler tarumar edildi.
Evet Gül’ün siciline eklenecek suçlardan biri de özgür üniversitenin katledilmesidir ki bunu ben değil Anayasa Mahkemesi Başkanı söylüyor.