Aldık başımıza Suriye belasını


Sevgili okuyucularım, durup dururken başına bela almak diye işte buna derler. Bir komşumuz vardı, ilişkilerimiz dört dörtlüktü.
Tayyip bile birkaç yıl öncesine kadar bunu propaganda malzemesi olarak kullanır, Gaziantep, Hatay mitinglerinde ahaliye Suriye ile ne büyük dostluk kurduğumuzu anlatır, bunun bölge halkı için yararlarından söz ederdi.
Beşar Esad’la karşılıklı ziyaretler yapan, öpüşüp koklaşan, dostluk mesajları veren kendisi, Beşar’ın eşiyle öpüşüp koklaşan ise Eminanım’dı.
Gün geldi, ABD bizimkine bir emir verdi:
“Biz Beşar’ı devireceğiz, sen de ona göre davranacaksın!..”
Ve Tayyip birdenbire Suriye’ye düşman kesildi! Hariciye Nazırı Ahmet Paşa ile birlikte Suriye ve Esad’a sövüp saymaya, onu katil ilan edip haykırmaya başladılar:
“En kısa zamanda devrilecek… Birkaç aya kalmaz gider!..”
Fakat Esad gitmedi.
* * *
Bu süreçte en büyük zararı Türkiye olarak biz gördük. Bu ikilinin acemi politikaları nedeniyle başımıza çok büyük bir bela aldık.
Suriye sınırımızın bir bölümü Kürtçülerin, bir bölümü ise şeriatçıların eline geçti. Onlara silah, cephane, gıda yardımını gizlice biz yaptık.
Ama Esad yerinde kaldı.
Bizimkiler şimdi ne yapacaklarını, ne diyeceklerini şaşırmış durumda!
Suriye’de her gün çatışmalar oluyor, insanlar ölüyor.
Suriye tam bir perişanlık içinde.
Türkiye’yi yönetmekte olan ilkel kafalar ise her patlayan bombadan, her toplu katliamdan sonra ellerini ovuşturuyor:
“Ohhh, Esad daha da beter olsun.”
Ama beter olan Türkiye! Bunun farkındalar da, erkekliğe şey sürmemek için renk veremiyorlar.
* * *
Şu anda Suriye’den kaçıp Türkiye’ye gelenlerin sayısı 600 bin’i aşmış durumda. Bu insanlar için Suriye’ye yakın illerimizde kamplar kuruldu, çadır kentler oluşturuldu.
Onlara üç öğün yemek çıkarılıyor, gıda, eğitim ve sağlık harcamalarını devlet üstleniyor.
Paralar yetmeyince hem Birleşmiş Milletler, hem de AB’ye yalvarma aşaması başlıyor:
“Aman yetişin, bir perişan olduk. Paramız yok, bize acele para gönderin!”
Suriye olaylarını kışkırtırken, zevkten dört köşe olup ellerinizi ovuştururken aklınız neredeydi?
Gelen 600 bin’i aşkın insanın tamamı elbette kamplarda yaşamıyor. Sınıra yakın Hatay, Gaziantep, Kahramanmaraş, Şanlıurfa, Mersin, Osmaniye gibi illerimizde ekonomi çöktü.
Suriye vatandaşlarının çoğu İstanbul, İzmir gibi çeşitli illerimize gitti.
Bu insanlar sömürülüyor.
İşverenler bazılarını boğaz tokluğuna -kaçak- çalıştırıyor. Sadece iki kap yemek
karşılığında.
Yeni gelişleri önlemek için sınır kapıları kapatıldı, Suriye’ye ihracat sıfırlandı.
* * *
Şu anda İzmir’de 80 bin’den fazla Suriye vatandaşı var. Bunlar işsiz güçsüz, zavallı insanlar. Çoğu dilencilik yapıyor. İstanbul aynı durumda.
İşsizler şimdi deniz kıyısındaki turistik bölgelere el atıyor.
Sıfır parayla, boğaz tokluğuna çalışmaya hazır on binlerce insan.
İçlerinde ajanlar, casuslar, hırsızlar, dolandırıcılar, dilenciler, ne ararsanız var.
Bazı kadınlar ister istemez fuhuşa sürüklenip o yolla para kazanmaya çalışıyor.
Peki ama bu işler nasıl oluyor?
Hükümet bu kepazeliğe nasıl göz yumuyor?
Nedenini hemen anlatayım:
Suriye uyruklu yüz binlerce sığınmacının önümüzdeki seçimler öncesinde düzmece
kayıtlarla AKP’ye oy vermeleri sağlanacak.
Medyaya yansıyan haberlere göre iktidarın bütün amacı özellikle İzmir’e gelen Suriye vatandaşlarını örgütleyip İzmir seçimini onların oylarıyla kazanmak. Bu amaçla İzmir’de
Suriye Dayanışma Dernekleri bile kuruldu.
Onlara ev bulunuyor, işyeri açmaları ve belli çatılar altında örgütlenmeleri sağlanıyor.
Nüfus kayıtları için ilk adımlar artık atılıyor. Mahalle muhtarlıkları atlanarak kayıtlar doğrudan MERNİS üzerinden hükümetin kontrolü altında yapılıyor.
Onlar için Çiğli’de yapılan çok modern bir kamp bitmek üzere.
Şeriatçı dernekler ve yandaş vakıflar Suriyelilere her türlü maddi ve manevi yardımı
sağlıyor.
Bu büyük tehlike, bu inanılmaz üçkağıtçılık hele de İzmir’de bütün heybetiyle karşımızda
duruyor.
İlk hedef bu düzmece-ithal seçmenlerle İzmir’i ele geçirmek!.. Biraz zor olur ama!
* * *
Beslediği yetmezmiş gibi hükümet onları kafakola almak için elinden geleni ardına koymuyor.
Lise mezunu Suriye vatandaşları Türk üniversitelerine sınavsız girecek.
Milliliği kalmamış olan Eğitim Bakanlığı valiliklere gönderdiği genelgede Suriyeli çocukların eğitimi için öğretmen gönderilmesini istedi. Eğitim programı Esad karşıtı kuruluşlar tarafından belirlenecek.
Sağlık Bakanlığı Suriyeliler için ücretsiz tedavi dönemi başlattı.
Bugüne kadar sadece kamplarda yaşayanlar için geçerli olan bu uygulamadan, bundan sonra Türkiye’nin dört bir yanında yaşamakta olan bütün Suriye vatandaşları yararlanacak. Verilen haklar Türkiye’deki tüm devlet hastanelerinde geçerli olacak.
Üstelik Suriyeliler, reçetelerde yazılan ilaçların tamamını herhangi bir eczaneden ücretsiz olarak alabilecek. Protokoller imzalandı, ilk uygulama Şanlıurfa’da başlatıldı.
AKP hükümeti geleceğin seçmenleri için elinden gelen her şeyi fazlasıyla yapıyor, onları oy deposu olarak görüyor.
Aman dikkat!..
Seçimlere çok büyük bir üçkağıtçılık karışmak üzere.
* * *
Sevgili okuyucularım, bu iktidar dibi olmayan bir maceraya girişti ama akıllarına hiç gelmeyen bazı şeyler başına geldi.
Hayallerine göre günün birinde ordumuzu Suriye’ye sokup ABD’nin de desteği ile Esad rejimini devireceklerdi.
Fakat olaylar ters yönde gelişti.
Bırakın Esad’ı devirmeyi bir yana, Suriye sınırımız PKK’nın eline geçti. Böylece yeni bir komşu edinmiş olduk!
Sınırın başka bölgeleri ise şu anda şeriatçı terör örgütlerinin elinde.
Ankara’da oturmakta olan bizim aymazlar bu durumu göremedi, Esad’a veryansın edip kısa sürede devirmeyi umdu.
Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı!
Peki ama hükümet bu kavgaya niçin girdi? Mezhep kavgası!..
Çünkü Esad rejimi bizimkiler gibi Sünni değildi. Ortadoğu’da Kuveyt, Suudi Arabistan gibi para babası ülkeler Esad’ın devrilmesini istiyordu. Bu amaçla Suriye’ye profesyonel
teröristler soktular, ülkenin altını üstüne getirdiler.
Bizimkiler de bu yangına körükle gitti!.. Para bekliyorlardı, nasihat aldılar.
Üstelik Türkiye karıştı. Uçağımız düşürüldü, Reyhanlı’da bombalar patladı.
Aldık başımıza belayı!
Şimdi beslemeyi sürdür bakalım 600 bin Suriye vatandaşını! Bastır paraları, Türk vatandaşından esirgediğin olanakları onlar için kullan, “Aman paramız bitti, bize para gönderin” diye dış dünyaya yalvar!..
Sonra onları seçmen yap ve oyları kap!
Şu yaşanan kepazelik bir başka ülkede olsaydı, oranın hükümeti toplumdan özür
dileyip istifa ederdi.
Ama burası Türkiye abicim!.. Yüzsüzler cenneti!


Emin Çölaşan
Sözcü

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)