Köstebekler Adaleti Elledi!

SIÇANIN bir çeşidi. Toprağın altını oyar. Yuvasını orada kurar. Yer sıçanı. Kör sıçan. İridir.
Işıktan hoşlanmaz.
Aydınlıktan ürker.
Saydamlıktan kaçar.
Cep feneri, el feneri, sis feneri, mahzen feneri, madenci feneri, camlı fener, deniz feneri içinde seçim yapar. Deniz fenerinin içinde ışık kaynağı bulunan şeffaf muhafazayı değil, fenerin oturduğu ve ışığın gelmediği dip toprağını yeğler, fenerin altını oyar orada gizlenir.
Necip Fazıl şiiri okur:
“Yalnızlık bir fenerse,
Ben de içindeki mum,
Onu billur bir kase
Gibi doldurur nurum.”
O toprağın altını oyan, fener dibindeki toprağın altında yuva kuran iri kör sıçan Necip Fazıl şiiri okuduğu zaman; kültürlü, bilgili bir kimseye yakışan ve parmakla gösterilecek kadar az rastlanan bir fenomene dönüşür. Kendini insanoğlu insan sayıp da yoksula, kimsesize, mağdura, çaresize yardım olsun diye elindeki üç beş kuruşu veren vicdanlı insanların önünde elinde fenerle giden olur.
Necip Fazıl okudular.
Fenomen oldu köstebekler.
Xxx
Köstebekler ellediler adaleti.
Köstebekler elleyince adaleti, “Adalet kutup yıldızı olmaktan” çıkıyor. Köstebek karanlığına ve kör sıçan görmezliğine gömülüyor. Sözgelimi Almanya diye bir memleket var. Almanya’da köstebeklere elletmiyorlar adaleti ve sırf bu yüzden bu Almanya adlı memlekette yoksula, kimsesize, mağdura, çaresize yardım olsun diye elindeki üç beş kuruşu veren vicdanlı insanlardan toplanan paraları, köstebek karanlığında iç edip buharlaştıranları hemen yakalıyorlar. 1 yıl 5 ay içinde sorgulayıp, mahkemeye çıkartıp yargılayıp “adalet yerini bulsun” diye hapse koyuyorlar.
Köstebekli adalet ise bekliyor.
2008 yılı bitiyor.
2009 yılı bitiyor.
2010 yılı bitiyor.
2011 yılı da nerdeyse bitiyor.
Köstebeklerin adaleti ellediği memlekette; 2008 yılını, 2009 yılını, 2010 yılını ve 2011 yılını bekleye bekleye çürüyor adalet…
Xxx
Ve adalet çürüyünce; yoksula, kimsesize, mağdura, çaresize yardım olsun diye elindeki üç beş kuruşu veren vicdanlı insanlardan toplanan paraları, köstebek karanlığında iç edip buharlaştıranlar, “üstadım” diye birbirlerine telefon ediyor, “arayacaklar bizi” haberini uçuruyorlar. Sonra okudukları Necip Fazıl’ın “(!)…onu billur bir kase gibi doldurur nurum…(!)” şiirini cami avlusunda bırakıp kör sıçan karanlığına gizlenebiliyorlar.
3 savcıyı da uzaklaştırıyorlar.
Köstebekler elleyince adaleti…
Dava bekleye bekleye çürüyor.
—————
KUTU
(Uyan Borusu)
Milletvekillerini kim hortumcu yaptı?
Hortumculuk, şekil şartına uydurup halkın vergileriyle toplanan kamu parasını özele aktarmaktır. Bu tarife göre milletvekillerine “şekil şartına uydurularak” fazla maaş verilmesi de hortumculuğa girer.
Haber yayınlandı duydunuz mu?
Milletvekilli maaşları; yasaya göre en yüksek devlet memuru maaşını alan Başbakanlık Müsteşarının aylığı esas alınarak hesaplanıyor. Başbakanlık müsteşarları iki tür. Biri sözlemeli; 11 bin 600 TL maaş alıyor. Diğeri kadrolu: 8 bin 700 TL maaş alıyor. Sayıştay deneticileri tespit ettiler ki, milletvekili maaşları kadrolu müstear maaşı olan 8 bin 700 TL’ye göre hesaplanıp ayda 13 bin 50 TL( harcırah ve sosyal yardımları da katınca bu miktara çıkıyor) olması gerekirken sözleşmeli müsteşar maaşı olan 11 bin 600 lira esas alınmış. Yani milletvekili ayda 13 bin 50 TL alması gerekirken 17 bin 400 lira maaş almış. Bu yanlışı kim yaptı, bile bile mi yaptı? Şimdi iktidardan ve muhalefetten o kadar milletvekili bu yanlışa niçin göz yumdu, hortumcu durumuna düştü? Şimdi ne olacak? Meclis Başkanı bir anlatsa da öğrensek!


Necati Doğru
SÖZCÜ
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)