Namus ve şeref sözcüklerini daha çok siyaset adamları kullanıyor.
Tabii bir iddianın altında kaldıkları, doyurucu açıklama yapamadıkları veya rakibini köşeye sıkıştırmak istedikleri
zaman!
Bir zamanlar Türkiye’de bir insan, bir siyasetçi namusu ve şerefi üzerine yemin etti mi; akan sular durur: O kişinin söylediklerinin doğruluğuna inanılırdı.
Yeni zamanlar Türkiyesi’nde bu inanışın yerinde yeller esiyor.
Kimilerinin namus ve şerefi üzerine ettikleri yemine önce kendileri ve elbette izleyenler inanmıyor.
Örneğin Barış ve Demokrasi (Kürt) Partisi milletvekillerinin Meclis kürsüsünden; “devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız şartsız egemenliğini koruyacağına.. namus ve şerefleri üzerine” ettikleri yemine sadık kalacaklarına inanıyor musunuz?
Daha dün yeri geldiğinde eşbaşkan, başkan, yeri geldiğinde İmralı’nın, PKK’nin sözcüsü Selahattin Demirtaş; isyanları oynayan bir BDP’li, “Ben milletvekiliyim” diye dikleşince, “Ben de devletim” diyen polisi bahane ederek “böyle devlet tanımadığını” üstelik Meclis çatısı altında söyleyebildi.
Üç parti şimdi BDP ile “vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü” koruyacak yeni bir anayasa yapmaya hazırlanıyor.
***
Yeni bir olay, şeref ve namus sorununu yine gündeme taşıdı.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu; “Köstebek kim” sorusunu yanıtladı:
Partisinin grup toplantısında Deniz Feneri sorumlularının evlerinin aranacağını daha önceden ilgililere eski İçişleri Bakanı, bugün Başbakan Yardımcısı Bekir Atalay’ın bildirdiğini…
…Atalay’ın özel kaleminden ‘Fener’ sanıklarıyla yakından ilgisi olanlara açılan telefonları saati dakikasıyla okuyarak açıkladı.
Bekir Atalay’ın köstebek suçlamasına ne diyeceği merakla beklendiği sırada; CHP Genel Başkanı’nın, “…ciddi bir seviye kaybı yaşadığını.. partisi içindeki rahatsızlıkları geri plana düşürmek için.. külliyen yalan olan iddialar ortaya attığını ve.. hiçbir soruşturmayı yönlendirmediğini.. iddianın ‘külliyen’ yalan olduğunu..” söyledi ama; iki noktayı ıska geçti.
1) – Kılıçdaroğlu’nun, namuslu ve şerefli bir insan ise köstebek iddiasını yargı önünde kanıtlamak zorunda olduğunu söyleyemedi.
2) – Namusu ve şerefi üzerine yemin ederek Fener davasında köstebeklik yapmadım, diyemedi.
***
CHP Genel Başkanı; meslekteki yegâne çabası sabah akşam kendisini izleyip demeç almak olan gazetecilerden kimilerine haklı olarak, “Köstebek olduğunu kanıtladığı Beşir Atalay’ın hükümetteki görevinden istifa etmesi” gerektiğini söylüyor.
İstifayı aklının ucundan geçirmeyen Atalay ise Kılıçdaroğlu’na iddianı inandırıcı belgelerle ispatla, diyemediğine göre:
Kamuoyunda derin izler bırakmaya aday köstebek iddiasını yalanlayacak yeni figürler ya da figüranlar bulmak için zaman kazanmaya mı çalışıyor diye bir soru insanın aklına takılıyor.
***
WikiLeaks, devlette önemli görevlerde olanların ABD büyükelçilerine kamuoyu ile paylaşmadıkları ya da kamuoyunun bilmediği bilgilerle aydınlattıklarını açığa çıkarıyor. Örneğin Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın ABD elçisi ile sohbeti gibi…
Yeni bir WikiLeaks belgesi namus ve şeref üzerine yemin olaylarına vesile olacak.
Bu kez ABD’nin Ankara Büyükelçisi James Jeffrey’in; Washington’a Balyoz gözaltılarını anlatırken “AKP’nin eski Meclis Başkanı bile, bize gözaltıların geçerliliği konusunda kamuoyunu tatmin edecek bir kanıtın ortaya çıkmadığını” söylediğini açığa çıkardı.
Gelmiş geçmiş hangi AKP’li Meclis Başkanı büyükelçiyi aydınlattı acaba? Köksal Toptan mı, Mehmet Ali Şahin mi, Bülent Arınç mı, hangisi?
Jeffrey’nin Ankara’da görev yaptığı sırada hangi AKP’li artık Meclis Başkanı değilse elbette o AKP’li olması gerekiyor diyebilirsiniz, ama yine de diğerlerini bu olayın dışında tutmak zor, hatta olanaksız.
İşte bu nokta Meclis Başkanlığı yapanların elçiyle konuşmadıklarını veya AKP adaletinin ipliğini pazara çıkaran böyle açıklamalar yapmadıklarını, namus ve şerefleri üzerine yemin etmeleri olağandır.
Bugünkü Türkiye’de yadırganmaz da!
Cüneyt Arcayürek
Cumhuriyet
Tabii bir iddianın altında kaldıkları, doyurucu açıklama yapamadıkları veya rakibini köşeye sıkıştırmak istedikleri
zaman!
Bir zamanlar Türkiye’de bir insan, bir siyasetçi namusu ve şerefi üzerine yemin etti mi; akan sular durur: O kişinin söylediklerinin doğruluğuna inanılırdı.
Yeni zamanlar Türkiyesi’nde bu inanışın yerinde yeller esiyor.
Kimilerinin namus ve şerefi üzerine ettikleri yemine önce kendileri ve elbette izleyenler inanmıyor.
Örneğin Barış ve Demokrasi (Kürt) Partisi milletvekillerinin Meclis kürsüsünden; “devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız şartsız egemenliğini koruyacağına.. namus ve şerefleri üzerine” ettikleri yemine sadık kalacaklarına inanıyor musunuz?
Daha dün yeri geldiğinde eşbaşkan, başkan, yeri geldiğinde İmralı’nın, PKK’nin sözcüsü Selahattin Demirtaş; isyanları oynayan bir BDP’li, “Ben milletvekiliyim” diye dikleşince, “Ben de devletim” diyen polisi bahane ederek “böyle devlet tanımadığını” üstelik Meclis çatısı altında söyleyebildi.
Üç parti şimdi BDP ile “vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü” koruyacak yeni bir anayasa yapmaya hazırlanıyor.
***
Yeni bir olay, şeref ve namus sorununu yine gündeme taşıdı.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu; “Köstebek kim” sorusunu yanıtladı:
Partisinin grup toplantısında Deniz Feneri sorumlularının evlerinin aranacağını daha önceden ilgililere eski İçişleri Bakanı, bugün Başbakan Yardımcısı Bekir Atalay’ın bildirdiğini…
…Atalay’ın özel kaleminden ‘Fener’ sanıklarıyla yakından ilgisi olanlara açılan telefonları saati dakikasıyla okuyarak açıkladı.
Bekir Atalay’ın köstebek suçlamasına ne diyeceği merakla beklendiği sırada; CHP Genel Başkanı’nın, “…ciddi bir seviye kaybı yaşadığını.. partisi içindeki rahatsızlıkları geri plana düşürmek için.. külliyen yalan olan iddialar ortaya attığını ve.. hiçbir soruşturmayı yönlendirmediğini.. iddianın ‘külliyen’ yalan olduğunu..” söyledi ama; iki noktayı ıska geçti.
1) – Kılıçdaroğlu’nun, namuslu ve şerefli bir insan ise köstebek iddiasını yargı önünde kanıtlamak zorunda olduğunu söyleyemedi.
2) – Namusu ve şerefi üzerine yemin ederek Fener davasında köstebeklik yapmadım, diyemedi.
***
CHP Genel Başkanı; meslekteki yegâne çabası sabah akşam kendisini izleyip demeç almak olan gazetecilerden kimilerine haklı olarak, “Köstebek olduğunu kanıtladığı Beşir Atalay’ın hükümetteki görevinden istifa etmesi” gerektiğini söylüyor.
İstifayı aklının ucundan geçirmeyen Atalay ise Kılıçdaroğlu’na iddianı inandırıcı belgelerle ispatla, diyemediğine göre:
Kamuoyunda derin izler bırakmaya aday köstebek iddiasını yalanlayacak yeni figürler ya da figüranlar bulmak için zaman kazanmaya mı çalışıyor diye bir soru insanın aklına takılıyor.
***
WikiLeaks, devlette önemli görevlerde olanların ABD büyükelçilerine kamuoyu ile paylaşmadıkları ya da kamuoyunun bilmediği bilgilerle aydınlattıklarını açığa çıkarıyor. Örneğin Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın ABD elçisi ile sohbeti gibi…
Yeni bir WikiLeaks belgesi namus ve şeref üzerine yemin olaylarına vesile olacak.
Bu kez ABD’nin Ankara Büyükelçisi James Jeffrey’in; Washington’a Balyoz gözaltılarını anlatırken “AKP’nin eski Meclis Başkanı bile, bize gözaltıların geçerliliği konusunda kamuoyunu tatmin edecek bir kanıtın ortaya çıkmadığını” söylediğini açığa çıkardı.
Gelmiş geçmiş hangi AKP’li Meclis Başkanı büyükelçiyi aydınlattı acaba? Köksal Toptan mı, Mehmet Ali Şahin mi, Bülent Arınç mı, hangisi?
Jeffrey’nin Ankara’da görev yaptığı sırada hangi AKP’li artık Meclis Başkanı değilse elbette o AKP’li olması gerekiyor diyebilirsiniz, ama yine de diğerlerini bu olayın dışında tutmak zor, hatta olanaksız.
İşte bu nokta Meclis Başkanlığı yapanların elçiyle konuşmadıklarını veya AKP adaletinin ipliğini pazara çıkaran böyle açıklamalar yapmadıklarını, namus ve şerefleri üzerine yemin etmeleri olağandır.
Bugünkü Türkiye’de yadırganmaz da!
Cüneyt Arcayürek
Cumhuriyet