Şer üçgeni : İşsizlik-terör-Allah ile aldatmak


Çağımızın huzurunu kaçıran temel şer üçgenlerinden biri de işsizlik-terör-Allah ile aldatma üçgenidir.

Türkiye’de bu şer üçgeni tüm kudret ve dehşetiyle işlevseldir ve büyük tahribat yapmaktadır.

Türkiye, toprağının altı ve üstü nimetlerle dolu olduğu halde yoksul ülkeler listesindedir. Türkiye bugün, yirmi milyonu aşkın insanın açlık sınırında dolaştığı bir ülke durumundadır.

O halde, Türkiye'nin bir numaralı meselesi, yoksulluğu aşmaktır. Yani istihdam ve iş yaratarak ve en önemlisi, zalimce sürüp giden paylaşımı âdil hale getirerek insanımızın aşını işinden kazanmasını sağlamak. Ne yazık ki, Türkiye’de yoksulluğun açtığı ıstıraplar, Allah ile aldatma afyonu kullanılarak bastırılıyor.

Türkiye'nin önünü açıp refah ve huzurunu geri getirmeyi görev bilen siyasetlerin insanla ilgili temel söylemleri şu olmalıdır:

Aş ve iş, hak ve onurdur.

Gerçek bu ise, sadaka kültürünü bir gelişme gibi göstermek onursuzluktur. Sadakanın Kur’ansal anlamı, sosyal adalettir, emekleri sömürülüp aldatılmış halklara cami avlularında makarna dağıtarak ‘evliyalık’ taslamak değildir. Bu ikincisinin Kur’ansal anlamı, dinsizlik ve melunluktur. Ayrıntılar için, lütfen bir zahmet edin de bana göre bir devrim olan ‘Mâûn Suresi Böyle Buyurdu’ adlı kitabımı okuyun.

Her yurttaş, aşını kendi işiyle elde edecektir; başkalarının lütuf ve sadakasına sığınarak değil.

Dürüst ve başarılı bir siyasetin ilk işinin istihdam yaratmak, mücadele edilecek temel olumsuzluğun ise işsizlik olduğuna inanıyoruz. Türkiye'de bu iki sorunu çözmek için şu operasyonların behemahal yapılması kaçınılmaz diye düşünüyoruz:

1. Kamu kaynakları talanının yani Mâûn suresi ihlallerinin durdurulması,

2. Âdil bir vergilendirme,

3. Tarım ve hayvancılığın geliştirilmesi, daha doğrusu çökertilen Türk tarım ve hayvancılığının süratle ihya edilmesi,

4. Gümrük Birliği denen sömürü prangasının kırılması,

5. Allah ile aldatma zulmünün durdurulması.

TEMEL SORUN: YOKSULLUK

Yoksulluğun tahrik ettiği problemler öncelikle şu olumsuzlukları yaratıyor:

1. Ahlaksızlık,
2. Şiddet ve terör,
3. Din sömürüsü veya Allah ile aldatmak.

Türkiye bugün bu üç belanın kahrı altındadır.

Bu problemler, demokrasinin yara almasına ve daha da ürperticisi, dinle terörün birleşmesine, terörün kutsalı arkasına almasına yol açmaktadır.

Yoksulluk, insan benliğindeki onurun, dayanma gücünün paydasını düşürerek insanı sömürü ve aldatma karşısında dirençsiz hale getirmektedir.

Öncelikle, emeğe ihanetin durdurulması ve âdil paylaşımın getirilmesi şarttır. Bunun kısa ifadesi, sosyal adalet ve sosyal demokrasi ilkelerinin hayata geçirilmesi, sosyal devletin inşasıdır.

Millî gelirin % 80’lik kısmını nüfusun % 5’inin bölüştüğü bir ülkede, sosyal adalet ve insan hakları siyasal bir aldatmacadan öteye geçemez. Nitekim geçemiyor. İnsan hakları çökünce demokrasi göçer. Biz, sosyal demokrasi ve sosyal adaleti, maraba kapitalisti dinciler gibi, ideolojik kavram olarak değil, evrensel insanlık gerçeği olarak algılamaktayız.

Yoksulluk sadece üretim yetersizliğinden kaynaklanmıyor. Küresel zulümler birinci derecede etkilidir. Yoksulluğun aşılmasında küresel düzeyde işletilecek tedbirlerin aşağıda sıralanan tedbirler olduğu bütün sosyal adaletçi düşünürlerin ortak kanaatidir:

1. İnsan hakkı ihlallerinin durdurulması, 2. İsrafın durdurulması, 3. Paylaşımın geliştirilmesi, 4. Küreselleşmenin sömürü aracı yapılmaması, 5. Nüfus artış hızının mutlaka azaltılması, 6. Ahlaksal kirlenme ile mücadele.

Evet, ortak kanaat oluşmuştur ama ortak eylem bir türlü oluşmuyor. Çünkü küresel kapitalist emperyalizm buna izin vermiyor. Ezilen halkların, öncelikle bu ‘izni’ bir biçimde koparmaları ve mutlaka eyleme geçmeleri kaçınılmazdır.

Küresel kapitalizmin Firavunlarından merhamet dilenmek, acıları asla dindirmeyecektir.

Yaşar Nuri Öztürk
Yurt Gazetesi

Yorum Gönder

1Yorumlar
Yorum Gönder