Kafir Suriye!


Şam’da patlayan son bombalardan sonra Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, “Suriye’ye karşı daha sert önlemler almak lazım” lazım demişti ya, o sert önlemlere güzel bir örnek Suriye sınırındaki bir karakoldan geldi. Irak İçişleri Bakan Yardımcısı Adnan El Esadi’nin AFP’ ajansına verdiği bilgiye göre, “Suriye’ye özgürlük getirmek için savaşan muhalifler!” Irak sınırındaki bir karakolu basıp 22 askerin tamamını öldürmüşler. Yetmemiş bir yarbayın kollarını ve bacaklarını kesmişler.

Ha gayret demokrasi geliyor Suriye’ye!

“Daha sert önlem dedik ya” bundan iyisi Şam’da kayısı!

Ve asıl konuya gelelim.

Mübarek Ramazan ayının ilk teravih namazını Eyüp Sultan’da kıldım. Daha doğrusu çok kıymetli eşim ısrar etti “İlk teravihi Eyüp El Ensari’nin huzurunda kılalım” diye. “Vardır bir hikmet dedim” gittik Eyüp Sultan’a. Dış avluda, şadırvanın hemen önünde açık alana serilmiş halıların üzerine oturdum. Hocaefendi vaaz ediyor ama adeta “beni dinlemezseniz de olur” havasında. Ne hitabet, ne derinlik, ne ufuk. Bir ara safımın hemen arkasında değerli dostum Prof. Dr. Metin Tulgar’ı gördüm. Metin Hoca taa Kartal’dan kakmış, o da Eyüp’e gelmiş namaza. Kucaklaştık. Bir süre önce Nevşehir’de yaptığımız Hacı Bektaşi Veli Sempozyumu ile ilgili izlenimlerini aldım.

Hocaefendi vaaza devam ediyordu. Ve işte bombayı o anda patlattı Eyüp Sultan Camii hocası:

“Muhterem müminler!” diyordu, “Suriye’de olanları görüyorsunuz. Yapılan zulmü görüyorsunuz. Allahu Teala, Suriye’de kafirlere karşı savaşan kardeşlerimize zafer nasip eylesin. Allah onları muzaffer kılsın!”

Haydaaa! Bu ne biçim vaaz! Metin Tulgar’la birbirimizin yüzüne baktık. Suriye’de insanlar birbirini boğazlarken, kardeş kardeşi keserken, isyancılar devletin Müslüman askerlerinin kollarını bacaklarını keserken bizim camilerimizden “Suriye’deki halkının bir bölümü için kâfir diyen vaazlar veriliyor.”

Camilerimiz, Dışişleri Bakanlığının sözcüsü gibi vaaz eden hocalara teslim edilmiş ise vay halimize. Suriye’de iki grup çatışıyor. Bir grup ellerine Batılılar tarafından silah verilerek sağa sola saldırılan çeteler, diğeri ise asayişi sağlamak için onlarla savaşan devlet güçleri. Bu konu politik bir konudur. Suriye batar-çıkar, yıkılır, -yıkılmaz, Esad devrilir-devrilmez her ne olursa olsun bizim komşumuzdur. Oradaki insanların bir bölümünü kâfir ilan etmek ne haddimize!

Değil mi Hoca!

Ve daha ilginç bir şey daha oldu. Hocaefendi, vaazının sonunda şöyle “buyurdu”:
“Ey cemaati Müslimin. Ramazan ayında malumunuz hepimiz hurma yiyoruz. Son yıllarda ülkemize yoğun bir şekilde İsrail hurması giriyor. İri ve uzun hurmalar. Bunlara dikkat edin. İsrail hurmasını evimize sokmayalım. Paralarımızla İsrail’e destek vermeyelim.”

A benim güzel hocam!

AKP iktidarı Güney Doğu sınırlarımızı 49 yıllığına mayın arama bahanesiyle İsrail’e peşkeş çekmek üzereyken neden yapmadın bu vaazları?

Ya da savaş uçaklarımızın modernizasyon projesi İsrail’e verilirken neredeydin?
Ya da İsrailli firmalar GAP’ta habire toprak satın alırken nerede idin?
Ya da sofranızdaki domatesin tohumlarının dahi İsrail’den gelmesi gerçeği karşısında neden sus pus oluyorsunuz?

İsrail hurması geliyormuş da aman dikkate edin almayın da.

Hükümet İsrail’den hurma ithalatını durdursun, Müslümanlara İsrail hurması yedirmesin olsun bitsin. Yüreğiniz varsa bunu söyleyin. Gariban vatandaş ne bilecek hangi hurma İsrail’in, hangi hurma Suud’un.

Kaldı ki bu hurmadan konularla lütfen büyük fotoğrafı gizleme projesine alet olmayın. İç savaşla boğuşan Suriye yıkılırsa ve bu Suriye’den Alevi devleti, Sünni devleti ve Kürt devleti diye 3 devlet çıkarsa buna en çok İsrail sevinecek. Çünkü İsrail’in en büyük düşmanlarından biri Suriye’dir.

Siz Suriye halkını kâfir - Müslüman diye bölerken İsrail bayram ediyor.

Tamam mı hurmacı hocam benim!

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)