Cüneyt Arcayürek yazdı: "Kadın Sorunu…"

Kadın ile ilgili, değişik konular üzerinde tartışmalar giderek yoğunlaşıyor.

Guinness Rekorlar Kitabı’nda yer alabiliriz artık...

Her gün bir kadın öldürülüyor.

Olaylarla ilgili yaygın neden; koca dayağından, eziyetten bıkan, usanan kadının boşanma davası açması.

Erkek bir türlü ayrılmak isteyen kadının kendini terk etmesini sindiremiyor.

Çoğu yerde kullanılan sözle özetlersek olayları; kadının kendini terk etmesini koca; “erkekliğine” yediremiyor!

Gazeteler yazıyor. İlgili bakanlık çare arıyor. Şu güne dek bir araba laf üretildi. Çare? Yok ortada!

Bir ara kadına dayak atan erkeğin ayağına kelepçe vuralım denildi. Yok hayır, hadım edelim içeriğinde yasa önerisi hazırlandı. Öne sürülen çarelerin uygulanabilir nitelik içeremediği anlaşılınca tornistan edildi. Bu tür çareler rafa kaldırıldı.

Sığınmaevleri ön plana çıktı. Hah, işte çare, dedik. Bu sıra bir gazetemizde sığınmaevlerindeki içler acısı yaşamı sergileyen fotoğraflı bir uzun haber çıkmaz mı?

O gün bugündür kadın sığınmaevlerini çoğaltmayı öngören görüşler, söylemler, hatta resmi açıklamaları herhangi bir yetkilinin dilinde, bir yayın organında ya da kadın haklarını koruyan derneklerin açıklamalarında… ara ki bulasın!

Kamuoyunda giderek yoğunlaşan duyarlılığı bir süre uyutmak amacındaki morfin haberlere bir yenisi eklendi.

Dün bir gazetedeki (Akşam) manşet duyuruyor. Ey ahali! Duyduk duymadık demeyin. Peş peşe gelen cinayetlerden sonra polis alarmda. Şiddet gören kadınları zamanında kurtarabilmek için şehri ablukaya alıyor. 39 ilçede kadın koruma timleri oluşturuyor!

Kadın cinayetleri, kadına kocanın uyguladığı eziyet daha çok Anadolumuzun çeşitli illerinde. Yalnız ve sanki İstanbul’da imiş gibi lokal bir önlem. Tabii uygulanabilirse...

***

Kocasından eziyet gören, cinayete kurban giden kadın sorununu yasalarla, koruma timleriyle çözümlemeye girişmek demek; sorunun temelinde yatan ana öğeler görmezden geliniyor, demektir.

İslam dininden kaynaklanan öyle katı öğeler var ki bir türlü tartışmaya ve olumsuz etkilerini saptamaya -oy kaygısıyla- ne siyaset, -toplumsal tepki korkusuyla- ne medya ne de -işini bilen- aydın çevreler; bu konulara değil girmek, yanaşamıyor bile...

Kadın-erkek ayrımını yüzyıllardır bu topluma aşılayan ve uygulayan kimi dini kurallar tartışmaya açılmıyor.

Dini konular irdelenmekten korkuluyor.

Oysa, İslam dininin kuralları kadını toplumdaki ve erkek indindeki ikinci sınıf olarak belirliyor.

Erbabı daha iyi bilir elbette.

Ama kitaplarda okuduğumuz; “Allah’ın kimini kimine üstün kılmasından ötürü, erkekler kadınlar üzerinde hâkimdirler. (Kuran-Nisâ Suresi, ayet 34)”… veya “Erkeklerin (kadınlardan) üstün dereceleri vardır. (Kuran-Bakara Suresi, ayet 228)” gibi örnekler, hâlâ toplumun bilinçaltındaki yerini muhafaza ediyor.

Erkeğin kadına üstünlüğünü emreden örnekler çoğaltılabilir.

***

Kadının yüceliğini irdeleyen yazı ve açıklamalar bizde Cumhuriyet’le, Mustafa Kemal Atatürk’ün kadına seçme, seçilme, toplumda erkekle eşit haklar tanıyan devrimleriyle başladı ve…

…ne ki AKP döneminde her alanda din kurallarına dönüş başladı. Ama çağdaş dünyanın zorlamasıyla AKP; birden kadının değerine, toplumdaki yerine yeniden değer kazandırmak zorunda kaldı.

Fakat, kabul görmeyen bir gerçek var: Yüzyıllardır erkeğin bilinçaltındaki kadını ikinci sınıf gören yargı; kadın cinayetlerini, dayak olaylarını kışkırtıyor ve… erkek, evlendiği, birlikte yaşadığı kadını cinsel iştihasını doyurmak, yemek yapmak, çocuğa bakmakla sınırlı görüyor.

Şu söz; “Kadının yeri, evidir” sözü, Türk (tabii Müslüman) bir erkeğin kadına bakışını özetlemiyor mu?

Kadın milletvekilinin etek yerine tercih ettiği pantolon ile parlamentoya girmelerini sağlayacak içtüzük değişikliği sorununu çözemeyen Türkiye Büyük Millet Meclisi…

…kadına şiddete, kadın cinayetlerine çare bulacak diyorsanız eğer...

...o gün herhalde balık kavağa çıkmış olacak!


Cüneyt Arcayürek
Cumhuriyet
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)