Economist dergisi, yeni sayısında Türkiye Avrupa Birliği ilişkilerinde gelinen noktayı değerlendiren bir yazıya yer veriyor.
'Belirsiz Yol' başlıklı yazının ilk cümlesinde, 'Türkiye Arap dünyasına bir model olmakla övünürken, eğilim 50 yıllık Avrupa Bİrliği'ne girme arzusunu yok olmuş gibi görme yönünde' deniyor ve şöyle devam ediliyor;
"Gelişen bir ekonomi, laik demokrasi ve yeni bölgesel güçle beraber, "Avrupa'ya kimin ihtiyacı var ki?" nakaratı da geliyor. 2005'te başlayan üyelik müzakereleri, Kıbrıs konusundaki tartışmalar ve bazı Avrupa Birliği ülkelerinin Türkiye'nin üyeliğine direnmesi nedeniyle durmuş halde. Bir yıldır yeni bir başlık açılmadı. Türkiye hava ve deniz limanlarını Rumlara açana kadar da yeni başlık açılmayacak, ki bu de pek olası değil."
'AKP kaygılanmıyor'
Müzakerelerdeki duraklamanın Avrupa Komisyonu'nun İlerleme Raporu'nda da not edildiğini belirten dergi, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin bu durumdan pek kaygılanmadığını vurguluyor.
Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış'ın da "Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne olduğundan daha çok ihtiyacı var" iddiasını dile getirmeyi sevdiği kaydediliyor.
Economist, Türkiye'de Avrupa Birliği üyeliğine verilen desteğin sürmesine karşın, ilişkilerin kötüleşiyor gibi göründüğünü belirtiyor.
Dergi, Amerikan düşünce kuruluşu Alman Marshall Fonu'nun araştırmasına göre, üyeliğe verilen desteğin geçen yılki yüzde 38'lik orandan, bu yıl yüzde 48'e çıktığını yazıyor.
'AB'nin nüfuzu azalıyor'
Economist şöyle devam ediyor;
"Bu sırada, Türkiye'nin ne yapacağı pek belli olmayan başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Rumlar'ın Kıbrıs'ın güney kıyılarında doğalgaz aramasıyla ilgili olarak savaştan bahsedip, Washington'da ters tepki gördü. İngiltere ve Fransa'yı Libya üzerinde sömürgeci planlar yapmakla suçladı. İsmini vermediği bir Alman vakfının da PKK'yı finanse ettiği iddiasını dile getirdi. Hükümeti Arapçayı ilköğretim okullarında seçmeli dersler arasına sokmayı planlıyor ve Kürtlerin anadilde eğitim taleplerini hala geri çeviriyor."
Economist, bu durumun kısmen Avrupa Birliği'nin azalan nüfuzunu gösterdiğini söylüyor.
'Demokratikleşme sürüyor'
Dergi buna karşın, Türkiye'nin demokratikleştiğini belirtiyor ve Avrupa Birliği Komisyonu'nun ordunun azalan gücüne dikkat çektiğini vurguluyor.
Hristiyanların elinden alınan gayrimenkullerin bir kısmının iade edildiği, hükümetin terör şüphelilerinin 10 yıla kadar uzayan yargılama öncesi hapis süresini kısaltmayı planladığı belirtiliyor.
Dergi, "Daha da önemlisi hükümet 1980 darbesinden sonra yapılan anayasayı değiştirme planları konusunda muhalefetle görüşüyor" diyor. Yazı, şu satırlarla sona eriyor;
'Türkiye'nin hala gidecek çok yolu var'
"Ama yine de komisyon eleştirecek çok şey buldu. Şu anda Türkiye'de tüm diğer ülkelerden daha çok sayıda gazeteci hapiste. Türkiye, kadına yönelik şiddet konusunda dünyanın en kötüleri arasında. Kürtlere karşı yeni operasyonlarda 3 binden fazla kişi gözaltına alındı. Buna 12 seçilmiş belediye başkanı ve 6 Kürt parlamenter de dahil. Daha bu hafta savcılar üç Kürt kadın parlamenter hakkında 150 yıl ceza istedi. Türkiye'nin çağdaşlaşma konusunda hala yapacak daha çok şeyi var"
(BBC Türkçe)