Allah’ı Siyasete Alet Eden Hezeyan Şimdi De Meclis’te…
Perşembe, Mart 08, 2012
AKP’nin CHP ve İsmet İnönü düşmanlığı tavan yaptı. Bu döneme ilişkin öylesine büyük bir karalama kampanyası yürütüyorlar ki; sonunda ağızlarından çıkan sözleri geri almak zorunda kalıyorlar…
Ama… Bunu bile doğru dürüst yapmıyorlar!
Bunun son örneği Milli Eğitim, Gençlik, Kültür ve Spor Komisyonu’nda 4+4+4’lük yeni eğitim modeli teklifi görüşülürken yaşandı.
Söz alan AKP Düzce Milletvekili Osman Çakır, İsmet İnönü’nün Başbakanlığındaki CHP hükümetlerini hedef alarak, “1932-1950 döneminde ‘Allah’ demek bile yasaktı” diye bir iddiada bulundu…
Meclis kürsüsünden yapılan din istismarının geldiği noktayı görüyor musunuz?
***
Doğal olarak bu sözler komisyon toplantısına katılan CHP’li milletvekillerini çileden çıkardı…
İstanbul Mİlletvekili Oktay Ekşi, Çakır’ın yanına giderek,“Kim yasakladı ispatlasana” diye bağırdı. Grup Başkanvekili Muharrem İnce, “Allah, peygamber, din sizin tekelinizde mi? Biz hiçbir zaman kimsenin dinini sorgulamadık. Herkesin dini kendine” dedi. Sinop Milletvekili Engin Altay da duygularını,“Azdırmayın bizi kötü olur” diye dile getirdi.
Sonuçta tartışma büyüdü ve toplantıya ara verildi…
***
Peki; aranın ardından ne oldu?
“CHP’liler Allah demeyi bile yasaklattı” diyen AKP’li Çakır, özür diledi…
Ezanı kast ettiğini söyledi!
İşin ilginci CHP’liler bu düzeltmeyi kabul etmiş olmalılar ki; tartışma bitti…
İyi de; CHP, 1932-1950 yılları arasında ezanı yasakladı mı?
Bu da en az ilki kadar büyük bir yalan veya çarpıtma değil mi?
***
CHP hükümetleri, “Allah” demeyi nasıl yasaklamadıysa, ezanı da yasaklamadı!
Sadece o yıllardaki büyük dil seferberliğinin bir hamlesi olarak, anlamının vatandaşlar tarafından bilinmesi için ezanı Türkçeleştirdi…
Eğer bir Müslüman olarak bu beyefendi, ezanın yine camilerden, yine müezzinler tarafından Türkçe okunmasını “ezanı yasaklamak”la bir tutuyorsa, büyük iftira atmış ve bir Müslüman olarak günaha girmiş olmuyor mu?
***
Diyeceksiniz ki, “Canım adam özür dilemiş işte… Daha ne istiyorsun?”
Ne yazık ki size katılmıyorum:
Çünkü özür dilerken, en az ilki kadar ciddi bir haksız suçlamada bulunmuş…
Ve bu ikinci suçlaması, öfkeli CHP’lilerin dikkatinden kaçmış…
Unutmayın; bu sözleri bu defa duyduk, çünkü Meclis’te söylendi…
Ama bu beyefendi gibi din üzerinden siyaset yapmayı alışkanlık haline getiren siyasetçiler bunları yıllardır kameraların ve muhalefetin olmadığı mahalle kahvelerinde, il ve ilçe örgütlerinin düzenlediği toplantılarda söyleyip duruyorlar…
Yani; halkı kandırıp, milyonlarca insanın beynini yalanla ve yanlışla dolduruyorlar...
***
Bu saptırmaların artık bir son bulması…
Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini atan eski devlet adamlarının kemiklerinin daha fazla sızlatılmaması için…
İnönü ailesine ve CHP yönetimine düşen bir görev var:
Dersim ve İstiklal Mahkemeleri başta olmak üzere, son aylarda sistematik şekilde artan bu tür “tarihe ve milli kahramanlara ihanet” örneklerine anında yanıt vermek… Bunun için de olabildiğince büyük miktarlı tazminat davaları açmak…
Bunu kendileri için değil, babaları, dedeleri, eski genel başkanları ve ataları için yapmak zorundalar…
Yoksa…
Bu saldırıların ardı arkası kesilmez ve olan bunların her söylediklerini “gerçek” kabul eden saf vatandaşlarımıza ve doğal olarak hepimize olur!
*****
Günün Sorusu
İstanbul İsmail Erez Endüstri Meslek Lisesi’nde öğrenciler, kantinde uygulanan yüksek fiyat politikasını protesto etmek amacıyla boykota başlamış… Üç gündür evlerinden getirdikleri zeytin, ekmek, peynir gibi yiyecekleri yiyorlarmış… İddialara göre müdürün isteğiyle dün okula gelen üç sivil polis, evden getirilen yiyecekleri toplayıp “eylemci” öğrencilere gözdağı vermiş… Sorum Milli Eğitim Bakanı’na:
Geçmeye hazırlandığınız yeni sisteme kısaca, “4+4+4+para+polis sistemi” diyebilir miyiz?
*****
Kılıçdaroğlu acemi mi?
CHP , “4+4+4” diye adlandırılan yasa teklifi ile ilgili bir anket yaptırmış… Ankete katılanlara, “Size çocuklarınızın veya yakınlarınızın bu kanundan nasıl etkilenecekleri konusunda yeterince bilgi verildi mi?” diye sorulmuş…
Katılanların yüzde 91,1’i “Hayır, bilgi verilmedi” demiş…
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bu sonuçtan yola çıkarak soruyor:
“Dünyanın neresinde böyle bir demokrasi var? Bana tek bir örnek gösterebilirler mi? Eğitim gibi herkesi ilgilendiren bir konuda, halktan habersiz, gizli kapaklı iş çeviren bir hükümetin nesine güvenelim biz?”
***
Kemal Bey, yılların siyasetçisi… Ama bu sözleri bir kez daha gösteriyor ki “acemi bir Genel Başkan!”
Öyle olmasaydı, “Türk tipi demokrasi”de, “halkın ne dediğinin” sadece seçimlerden önce dinlendiğini bilmesi gerekmez miydi?
Bizde âdettir:
Siyasetçiler, seçimlere üç beş ay kala yollara düşerler ve gördükleri herkesin koluna girip, dert dinliyormuş gibi yaparlar…
Seçimlerin bittiği gece ise, seçmeni de ne dediğini de umursamazlar!
Ha; bu durum sadece iktidardaki AKP için mi geçerli?
Elbette değil…
Sorum, Kemal Bey’e:
Seçimlerden önce hemen hemen tüm adaylarınız, seçim bölgelerinde en az bir “büro” açarak, halkın dertlerini dinlemeye koyulmuştu… Allah aşkına söyleyin; sayıları yüzleri bulan o bürolardan bugün kaçı açık?
Mustafa Mutlu
Vatan
Tags