Sivas Katliamında İhmal ve Gaflet
Perşembe, Mart 08, 2012
Dün, Sivas katliamı davasıyla ilgili çok şaşırtıcı bir haberi okuyunca aklıma CHP’nin gereksiz yere krize dönüştürdüğü “Dersim” tartışmaları da geldi!.. İşte ihmali ve gafleti de anlatan o haber bile “Dersim” tartışmalarında amacın üzüm yemek değil bağcı dövmek olduğunu bir kez daha kanıtlıyordu!..
Sivas davasında 15 yıldır aranan sanıkların ellerini kollarını sallayarak dolaştığını anlatan çarpıcı ve de düşündürücü haber dünkü Milliyet’te “15 yıldır aranıyor ama…” başlığıyla yayımlanmıştı…
Haber, aynı zamanda gaflet içndeki şovmenleri de uyaracak nitelikteydi!..
Habere göre, Sivas katliamı davasında, haklarındaki dava 10 yıldır karara bağlanmayan 2 sanıkla ilgili dosyanın 2010′da zaman aşımına girdiği ortaya çıkmış!..
13 Mart’ta davanın firari 5 sanığı da, dosyalarının zamanaşımına girmesi nedeniyle kurtulacakmış!..
Şunu açıkça bir kez daha yineliyorum; başta “Dersim”, Maraş ve Sivas olmak üzere ALevilere nerede kıyım yapılmışsa sorumlularının sonuna kadar yakası bırakılmamalı!..
Ancak herkes gibi ben de şunu merak ediyorum; “Dersim” tartışmasını yaratarak AKP’nin eline, hem CHP’ye hem de Atatürk’e saldırma kozu veren Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün nerede acaba?..
CHP’li olmadan CHP’den milletvekili seçilen Aygün 1993′te 37 canın katledilmesi davası yerine niçin karanlık ve kuşkulu olayların üzerine gitmeyi tercih ediyor?..
Kendi partisini, üstelik Atatürk’e neredeyse katliamcı diyerek zor durumda bırakan Aygün, Sivas’taki vahşet ve sürüncemede bırakılan dava konusunda niçin sessiz?..
Örneğin bu davanın zaman aşımına uğramasını engellemek için TBMM’ye verilen önerge de Aygün’ün imzası niçin yok?..
Hadi diyelim Dersim ile ilgili genç yaşından itibaren kitap yazmaya kalkışan CHP lideri, Sivas’ta yaşanan ihmal ve gafletin peşine pek düşmemiş!..
Peki ya, Zaman gazetesine 10 Kasım günü, CHP ve Atatürk aleyhine demeç vermeyi beceren Aygün?..
‘Dersim’ Krizinde Bağcıyı Dövmek!..
Keşke Hüseyin Aygün, “Dersim” krizini çıkartarak CHP’yi yıpratmak yerine daha dün gibi yaşanan; 37 canın diri diri yakıldığı Sivas’taki katliamın peşine düşseydi!..
Örneğin hafiyeliğini, polis tarafından aranırken ölene kadar Sivas’ta yaşayan Cafer Erçekmak’ı bulmak için kullansaydı!..
Örneğin, sanıklardan İhsan Çakmak’ın aranırken 27 Temmuz 1999′da Sivas Altınyayla Belediyesi’nde nasıl evlendiğini, 22 Mayıs 1997′de nasıl askere gidebildiğini, çocuğunu nasıl nüfusa kaydettirdiğini ve nasıl oluyor da Emniyet’e başvurarak ehliyet bile alabildiğini sorgulasaydı!..
Örneğin, aranırken Kangal ilçesinde düğün yaptığı belirlenen sanıklardan Yılmaz Bağ’ın da izini takip etseydi!..
Denilebilir ki; yargının geç işlemesinde ve sanıkların ellerini kollarını sallayarak dolaşmasında suçlu yalnızca Aygün gibiler mi?..
Değil tabi ki; ancak 20 yıl önce yaşanan vahşet yerine 70 yıl önceki dramları didikleyenlere ne denir biliyor musunuz; “Senin derdin üzüm yemek mi bağcıyı dövmek mi?”
Aygün; 20 yıl önce Alevileri katleden bağnazların peşine düşeceğine, Atatürk’ün ölüdüğü gün, cemaat gazetesine hem Atatürk hem de CHP aleyhine demeç verdiğine göre asıl derdi zaten bellidir!..
Adaletin Bu Mu Dünya?!.
Türkiye’de adaletin geç işlemesi, dosyaların yoğunluğu ve personel eksikliğine bağlansa da, sonunda toplum vicdanı ağır yaralar alıyor…
Yalnızca Sivas katliamı davasından söz etmiyorum, ağır işleyen adalet sıradan insanları bile mağdur edebiliyor…
Dünkü gazetelerde Türkiye’deki adalet sisteminin nasıl yürüdüğünü gösteren çok ilginç bir haber vardı…
2001 yılında işadamı Ali Haydar Aslan’ın boğularak ölüdürlmesi olayının faili olarak gözaltına alınan 48 yaşındaki Şakir Akça, 3 yıl 2 ay cezaevinde tutuklu kaldıktan sonra, gerçek katillerin ortaya çıkmasıyla beraat etmiş…
Suçsuz yere cezaevinde yattığı gerekçesiyle 100 bin liralık maddi ve manevi tazminat davası açan Akça’ya mahkeme 6 bin 389 lirası maddi, 5 bin lirası manevi tazminat ödenmesine karar vermiş!.. Yargıtay ise manevi tazminatı az bularak kararı bozmuş…
Bu haberi okuyunca dünyadaki bazı adalet örneklerini araştırdım ve ilginç tazminat öykülerine rastladım:
Şu an 45 yaşında olan James Tillman, 1988′de tecavüz iddiasıyla tutuklanmasından bir yıl sonra 45 yıl hapse mahkum olmuş.. Ancak 2006′da da DNA testiyle suçsuzluğu kanıtlanınca serbest bırakılmış.
Tillman, 18 yıl boşa hapis yatmanın hesabını sormuş ve tam 5 milyon dolar tazminat kazanmış…
Tazminatı ödeyen Connecticut eyaletinin Demokrat Partili meclis başkanı James Amann, verilen paranın bu adli hatayı gidermeyeceğini ancak kurbanın yaşamını sürdürmesine yardımcı olabileceğini söylemiş…
İsveç’te ise “Müslüman terörist” damgası yüzünden sınır dışı edilen ve ülkesinde 10 yıl hapis yatan Mısırlı Ahmed Agiza‘nın suçduz olduğu ortaya çıkmış.
İsveç yönetimi tarafından tüm hakları iade edilen Ahmed Agiza, 3 milyon kron tazminat almaya da hak kazanmış. Agiza şimdi İsveç’e dönmeye hazırlanıyormuş!..
Son örnek daha da şaşırtıcı… Çünkü bu vakada kurban hapis bile yatmamış, yalnızca gözaltında tutulmuş!..
Güney Afrika Polis Bakanlığı, haksız yere tutuklanarak 2000 Noel Bayramı’nı demir parmaklıkların arkasında geçiren Richard Lephoto isimli teknisyene 23 bin dolar ödemeye mahkum edilmiş…
Umarım bu öykülere bakarak,“adaletin bu mu dünya” sorusuna yanıt bulmuşsunuzdur?..
Mehmet Faraç
Aydınlık
Tags