Anayasa Hazırlıkları


Salı günü Taksim’de Hill Hotel’in 9. katında “Milli Anayasa platformu”nu tanıtmak ve çalışmalar hakkında açıklamalar yapmak üzere bir basın toplantısı yapıldı. Toplantıya Türk basınının her kanadından köşe yazarları davet edilmişti. Davet listesinde kimler yoktu ki. TV kanallarında sık sık konuşan nesli tükenmek üzere olan bilinçli yazarlar, Atatürk devrimlerini içine sindirmiş ve o devrimin olanaklarıyla basın özgürlüğünün tadına varmış nice kalemler... Dahası “Cumhuriyetin parlamenter rejimi gölgesinde” yaşamış nice kalem erbabı, nice düşünürler…
Bizim meslektaşlardan sadece Ulusal Kanal ve Aydınlık çalışanları vardı. Neredeydi Melih Aşık, Neredeydi sevgili Hasan Pulur, neredeydi bundan daha güç koşullarda savaşım verdiğimiz arkadaşlarım? Oysa Meclis Başkanı’nın yeni Anayasa platformlarında harıl harıl konuştuğu bölücü yeni anayasa seminerlerinde çok gazeteci var. Başkan İzmir’de diyordu ki:
“ Yeni bir anayasa çalışması yapıyoruz. Artık başkanlık sistemi mi olur, yarı başkanlık sistemi mi olur yoksa parlamenter sistem mi onu tartışıyoruz…” Benim bildi ğim Meclis Başkanları seçildikleri andan itibaren siyaset üstü ve çok heybetli bir makamın sahibidirler ve mutlaka hele Anayasa gibi hassas bir konuda asla “ihsas-ı rey”(oyunun rengi) dile getiremez. O tarafsız bir devlet adamıdır.
Bizim gazeteci olarak katıldığımız Milli Anayasa platformuna başkanlık eden Meclis’in eski Başkanı sayın Cindoruk’a sordum:
“Ben mi yanlış hatırlıyorum ve yanlış söylüyorum, benim bildiğim Meclis Başkanları bu tip gösterişli toplantıları yaparak işlevlerini yerine getirirler ama asla düşüncelerini, hele bir partinin politikasına uygun düşüncelerini söylemezler. Sayın Cindoruk siz de Anayasa hazırladınız böyle bir olay yaşadınız mı?”
Cindoruk duraksamadan yanıtladı:
“Hiç hatırlamıyorum. Böyle bir olayı yaşamadım ve yaşanmasına göz de yummadım.”
Bir an düşündüm Anayasa değişikliği adı altında Atatürk devrim ve ilkeleri tartışılacak ve belki de tümden yok edilecek.

Atatürk’ün devrim anlayışı neydi?

Atatürk 5 Kasım 1925′te Ankara Hukuk Fakültesi’nin açılışında Türk Devrimi’ni şöyle anlatmıştı:
“Türk Devrimi nedir? Bu devrim sözcüğünün ilk anda işaret ettiği ihtilal anlamından başka, daha geniş bir değişiklik ifade etmektedir.” Ulusal zaferin taçlandırdığı bir devrimsel yapı. Dikkatli ve duyarlı olunması gereken bir yapısal değişim adıdır.
Aynı Atatürk 9 Mart 1935′te CHP Kurultayı’nın açılışında Türk Devrimini şöyle nitelemişti:
“Uçurumun kenarında yıkık bir ülke. Türlü düşmanlarla boğuşmalar, yıllarca süren savaş ondan sonra içerde ve dışarda saygıyla anılan yeni vatan, yeni toplum, yeni devlet ve bunları başarmak için aralıksız devrimler. İşte Türk Devrimi budur.” (ASD. Cilt 1, S:380)
Gazi Mustafa Kemal o nedenle Anayasaları düşünsel hazırlık-uygun zamanı seçmek ve gerekiyorsa zamana yaymak- çevreyi ve olabildiğince toplumu hazırlamak şeklindeki görüşünü özetlerken uygulamayı yakından izlemek hiçbir zümreye ayrıcalık tanımamak, gerekenlere yetkiyle birlikte sorumluluk vermek diye sürecin sınırını çiziyordu.
Bu ne demektir?
“Yani Anayasaların devrimci nitelikleri önceden tasarlanmış düşünce ve tasarıma göre gerçekleştirilmelidir.”

Kapalı kapılar ardında alınan kararlarla yeni Anayasalar hazırlama işte bunun için anlamsız ve tartışılır olmakta. Galiba; halkın-toplumun hiçbir isteğinin olmadığı bir dönemde yapılan tüm çalışmalar başarısızlığa mahkûmdur.
Şimdi bu süreci yaşıyoruz.

Kurtul Altuğ
Aydınlık

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)