Kurucusu Atatürk Olan Bir Parti, Atatürk Anıtına Çelenk Koymak İçin Dilekçe Yazar mı?


Yazıya bu başlığı attım diye, bana yöneltilecek eleştirileri, saldırıları şimdiden duyar gibi oluyorum:
“CHP’yi zayıflatıyorsun. AKP’ye hizmet ediyorsun. Şimdi bunun sırası mı, sen Baykalcı mısın?” vb.
Önce şunu belirtelim: Biz ne Baykal’cıyız, ne Kemal’ciyiz, ne şu’ncuyuz, ne bu’ncuyuz…
Biz Atatürkçüyüz.
Biz Atatürk devrimcisiyiz.
Biz Atatürk ilkelerinden yanayız.
Tam bağımsızlıktan yanayız.
Antiemperyalistiz.
Kim ki Atatürk devrimlerinden ve ilkelerinden ayrılır, kim ki emperyalizmle ve bölücülerle işbirliği yapar, kim ki Ulusal Kurtuluş mücadelemize, Atatürk’e ve Atatürk dönemine savaş açar, dil uzatır biz onun karşısında oluruz.
Eğer Deniz Baykal ailecek gidip de Recep Tayyip Erdoğan’dan Mehmet Haberal için “icazet” (izin, onay) dileniyorsa, milletvekillerinin salıverilmesi için “ricacı” durumuna düşüyorsa bu Baykal da olsa, bir başkası da olsa onu şiddetle eleştiririz.
Eğer Muharrem İnce gidip de Akif Hamzaçebi ile birlikte “Siyasi partilerin Türkçeden başka dillerde faaliyette bulunmasını öngören kanun teklifini TBMM Başkanlığına sunup, Lozan’ı delmeye çalışıyorsa, o Muharrem ince de olsa karşısında oluruz. Ama verdiği mücadeleleri göz ardı etmeyiz…
Atatürk’ün partisi rica ve icazet partisi olamaz.
Atatürk’ün partisi bir mücadele partisidir ve hakkını söke söke alır.
Biz, takım tutar gibi parti tutmayız.
Siyasal Partiler hayranlar kulübü değildir.
Liderler de yöneticiler de yanlış yaparlarsa hesap verirler.
Parti, eleştiriye ve özeleştiriye açık olmalıdır.
Yapılan yanlışlar, partinin ve ulusun geleceği için ortaya dökülüp eleştirilmeli, gerekirse özeleştiri yapılmalı, doğrular bulunmalıdır.
Birileri çıkıyor, “Benim başkanım, benim liderim Kılıçdaroğlu’dur” diyor. Bir başkası benim başkanım, benim liderim Baykal’dır, Sarıgül’dür, ben başkanıma toz kondurmam, laf söyletmem” diyor. Sanki başkanlar gökten zembille inmiş gibi…
Laf söyletmiyor.
Kendisi de sorgulamıyor.
Sorgulayanları da AKP saflarına geçmekle, yani ihanetle suçluyor…
İşte bu türden davranışlar yüzünden bugün kurucusu Atatürk olan bir parti, Atatürk anıtına çelenk koymak için “izin dilekçesi” yazan bir parti konumuna düşürülmüştür…
Yakışmıyor böyle bir görünüm Atatürk’ün partisine…
Ayıp oluyor.
Yazık oluyor. Günah oluyor…
Yeri gelmişken şimdi biz de soralım:
Kurtuluş savaşında emperyalizmle işbirliği yapan ve “Yunan ordusu Halifenin ordusu sayılır. Hiç de zararlı bir topluluk değildir. Asıl kafası koparılacak mahlûkat Ankarada’dır…” diyen İskilipli Atıf Hoca’nın mezarını Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ziyaret etmeden önce, CHP’den izin istedi mi?
Peki, siz niye tüm dünyanın sayıp, sevdiği, örnek aldığı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün huzuruna çıkmak, çelenk koymak için izin almak zorunda kalıyorsunuz?
Ruslar Lenin’in, Çinliler Mao’nun anıtına çelenk koymak için izin dilekçesi mi yazıyorlar?
Nerede görülmüştür böyle bir saçmalık?
Parti başkanları, komutanlar artık anıtkabir’e çıkıp çelenk dahi koyamıyorlar, ulusal bayramlarımıza katılamıyorlar…
Vatandaşlar Atatürk anıtlarına çelenk bırakmasın diye, heykelleri polisler bekliyor. Çevresinde etten duvar örmüşler…
İşte, dünyanın en büyük barosunun başkanını, yani İstanbul Barosunun Başkanını da ifadeye çağırdılar…
Ve siz elleriniz önünüzde, boynunuz bükük, bütün bu olup bitenleri sadece seyrediyorsunuz…
Bir de hiç ara vermeden, sektirmeden, Salı günleri parlamentoda grup konuşmaları yapıyorsunuz.
Bir de bu adamlarla oturup, bölünme anayasası yapıyorsunuz.
Ne tabanınızın sesini dinliyorsunuz, ne Atatürk’e kulak veriyorsunuz
Ellerine oyuncak verilen çocuklar gibi, “bırakmam da bırakmam, masadan kalkmam da kalkmam…” diye, papağanlar gibi tekrarlayıp, duruyorsunuz.
Merak etmeyin, zamanı gelince AKP sizi masadan da atacak, kovacak ve bütün suçları üzerinize yıkıp, zeytinyağı gibi suyun yüzüne çıkacaktır. Sonra da “Bölünme Anayasası”nı oylayıp, kabul edecektir…
Yakışmıyor böyle bir görünüm Atatürk’ün partisine…
Ayıp oluyor.
Yazık oluyor. Günah oluyor…
Yüz binleri alanlara, sokaklara, caddelere dolduran Atatürk gençliği, bir TGB kadar olamadınız…
Sayın Mümtaz Soysal’ın da vurguladığı gibi, “Tünelin ucu göründü; hiç kuşkunuz olmasın, bu iktidar ilk genel seçimde gidicidir. Ana muhalefet çok başarılı olduğu için değil, Sayın Başbakanla çevresi ölçüyü kaçırdıkları için.
…Ölçüyü kaçırmış iktidarın karşısında bir de etkili ve umut verici ana muhalefet çalışması olsaydı, tünel sonundaki ışık çok daha önce görünürdü…

Ali Eralp

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)