Başbakan'ın En Önemli Özelliği Ne
Perşembe, Mayıs 24, 2012
Görüşümü Salı günü açıklamaya başladım.(İLGİLİ YAZI İÇİN TIKLAYIN) Özetle dedim ki:
1)Başkanlık ülkemizde otokrat, hatta yer yer diktatöryel yönetime dönüşen bir rejim yaratacaktır.
2)Rejimler ve onlara hayatiyet veren siyasal sistemler ülkelerin tarihi gelişimi içinde hayatiyet bulurlar.Ülkelere don biçmenin adı “toplum mühendisliği”dir.
3)ABD’de Başkanlık sistemi; parçaların bütünlenmesi ile aşağıdan tepeye organik bir süreçte kurulmuşken bizde bütünü parçalayarak tepeden aşağı inorganik bir süreçle inşa etmek gerekir.
4)Türkiye’de herşeyden önce Başkanlık sisteminin tarihi gerekçeleri yoktur!
5)Türkiye’de siyaseti “tek adam” sultasından koparmak çok zordur. Başkanlık yarışı ülkemizde güçlü olduğuna inanan liderlerin siyasi partilerine dayanarak verecekleri bir mücadele olacaktır.
***
Ancak, “parlamenter demokrasi”nin, bizde uygulandığı şekilde, iki zaafına getirilen eleştirileri de kabul ediyorum. Ben de bizim “parlamenter demokrasi”mizde:
i)yasamanın yürütmenin emrinde çalıştığını,
ii)parlamentonun denetleme ve dengeleme görevini ifa edemediğini kabul ediyorum.
“Lider sultası” en büyük engeldir.
***
Ülkelerin siyasal-sosyal-ekonomik koşulları, adına tarih dediğimiz bir süreçte, kendi siyasal sistemlerini yaratırlar.
Bizim Osmanlıdan beri yaşattığımız, hatta “parlamenter demokrasi”yi bile içine monte ettiğimiz yönetim biçimimiz “kerim devlet” anlayışıdır.
Devlet otoritedir, veren de alan da odur, ister sever, ister döver!
Devlete en çok yakıştırılan benzetme babalıktır.
Biz devlete “devlet baba” deriz. En uzun ömürlü siyasetçinin sıfatı “baba”dır.
Şimdiki Başbakan’ın en önemli özelliği yarattığı “korku imparatorluğu”dur.
Otorite bizde varlığını aile biriminde göstermeye başlar.Hepimiz “pederşahi” aileden geldiğimiz için arada bir dövünsek de, daha sık övünürüz.
Evde “baba”, okulda “hoca”, askerde “komutan”, işte “amir, devlette yine “baba”; hayatımızı tanzim ederken en önemli referans kaynaklarımızdır.
Otorite ile ilişkimiz o safhadadır ki, dünyada aydınlar otorite ile kavgayı şiar edinirken bizde “enteller” otoriteye biyad kavgasına girerler.
Bunun içindir ki, otoriteyi daha da keskinleştirecek, ona her türlü meşruiyeti sağlayacak “başkanlık sistemi” , başa kim gelirse gelsin, bizi diktatoryal bir rejime sürüklemekten başka bir işe yaramaz.
Başkanlık sisteminde başkanın gücünü azaltacak tek tedbir yerel güçlerin geniş çaplı federatif yetkilerle donatılmasıdır (demokratik özerklik)!
Merkezi idarede Başkan adayını liderliğini yaptığı siyasi partiden koparamazsınız.
***
Bize gerekli olan “otorite”nin “tek adam sultası”nı bir nebze azaltacak tedbirler almaktır.
Bunun için:
i)Seçim barajı %10’dan %5’lere indirilmelidir. İstikrardan taviz versek de, seçim barajını indirerek TBMM’nin temsil kabiliyetini artırabiliriz.
ii)Milletvekilliği adaylığı için ön-seçim Anayasal mecburiyet haline getirilmelidir.Böylece, liderin milletvekili belirleme gücünü büyük çapta azaltabiliriz.
iii)Milletvekillerinin dar bölge esası (her bir milletvekilliği tek bir seçim bölgesi) ile seçilmelerinin sağlanmalıdır.Böylece:
a)Yerel seçimlerde olduğu gibi milletin parti tercihini adayın şahsi özellikleri de etkileyecektir.
b)Lider milletvekili önünde otorite kaybedcektir. Zira, milletvekili TBMM’ye belirli sayıda aday arasından iki kez (ön seçim+genel seçim) şahsen tercih edilerek ve milletten doğrudan yetki alarak gelmiş olacaktır.
c)Milletvekilinin “mutlu etmesi” gereken yapı lider yerine seçmen kitlesine dönüşecektir. Yeni otorite “millet” olacaktır.
Yukarıda arz ettiğim şartlarda düzeltimiş “parlamenter sistem” Türkiye için en iyi rejimdir.
***
Önemli uyarı:
12 Haziran seçimlerinde beri elime geçen her fırsatta yazıyor/söylüyorum:
Cumhurbaşkanının halk seçtiği gün, içinde zaten “parlamenter demokrasi” sözü geçmeyen Anayasamız, hiçbir değişiklik yapılmasa bile fiilen “Başkanlık Sistemi”ne dönüşecektir.
Zira:
i)Cumhurbaşkanı’nın görevlerini sıralayan 104.madde, görevler arasında, şunu da saymaktadır:
“Gerekli gördüğü hallerde Bakanlar Kuruluna başkanlık etmek veya Bakanlar Kurulunu başkanlığı altında toplantıya çağırmak.”
ii) Ayrıca, 109 maddede:
“Başbakan, Cumhurbaşkanınca, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri arasından atanır”, denmektedir.
Seçilmiş Cumhurbaşkanı’nın, atadığı Başbakan üzerinde, Bakanlar Kurulu’na devamlı başkanlık etmesine hiçbir engel yoktur. Kaldı ki, Başbakan parti liderliğinden düşse Başbakanlığı da kaybeder. (Bkz: Yıldırım Akbulut). Seçilmiş Cumhurbaşkanı’nın üstünde ise artık bir tek milli irade olacaktır.
Bu Anayasa ile bile milli irade “iradesi”ni seçilecek Cumhurbaşkanı’na teslim edecektir!
Dr. Cüneyt Ülsever
Odatv