Bana ceza veremezsiniz



''Odatv'' davası kapsamında tutuklu yargılanan Yalçın Küçük, ''Yalçın Küçük suçtur. Suça ceza veremezsiniz, suçluya ceza verirsiniz. Fiile ceza veremezsiniz, faile ceza verirsiniz. Ben suç olduğum için, fail değilim. Bana ceza veremezsiniz'' dedi.

İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada konuşan Yalçın Küçük, TÜBİTAK'tan beklenen raporun gelmemiş olmasına sevindiğini belirterek, ''Bizimle ilgili iddialara ilişkin bilirkişi raporları olmadan da suçsuz olduğumuza hükmedebilirsiniz. Bizi tanıyacaksınız. Kimi yargılıyorsunuz? Onu görmeniz lazım. Ben kimim? Bana, 'kabadayı profesör' diyorlar. Korgeneralinden erine kadar bana verdikleri isim kabadayı profesör. Bazılarına göre filozof, bazılarına göre hukukçu. Ben TÜBİTAK kurulduğu zaman Başbakanlık danışmanıydım. Devlet Bahçeli asistanımızdı'' diye konuştu.

Küçük, yazar Bekir Coşkun'un kendisi hakkında ''Mahallenin yiğidi'' diye yazdığını belirterek, şunları söyledi: ''Mahallenin kızı Aysel'e 4 serseri saldırırsa, dayak yiyeceğini bile bile Aysel'i savunan adam solcudur. Ben Aysel'i savundum. Aysel, bizim için emekçidir.''

Yazar Melih Altınok'un kendisi hakkında ''Yalçın Küçük suçtur'' dediğini ifade eden Küçük, şöyle devam etti: ''Nedim Şener bir numarada. Yalçın Küçük suçtur. Sait Çakır burada, 'Benim suçum konuşmaktır' dedi. Suça ceza veremezsiniz. Suçluya ceza verirsiniz. Fiile ceza veremezsiniz, faile ceza verirsiniz. Ben suç olduğum için, fail değilim. Bana ceza veremezsiniz. Bana yaklaşanlar iyi olmuyor. Uyarıyorum. Ben suç işlemem savcılığa bile laf etmem. Kağıda yazdım 'Zekeriya bey beni tutuklayacaksınız, bu görevden alınacaksınız' dedim. Alındı. Biz başımıza gelecekleri görmek için Taraf, Zaman gibi gazeteleri okuruz. Size saygımız tam ama bunları okuruz. Odatv davası Türkiye'yi rezil etti. Bizi rezil eden bir davadan dolayı yargılıyorsunuz. Size yakıştıramıyorum. 28 Ağustos 2011'de savcı, 'iddianameyi yazmaya başlayacağım' dedi. Saat 16.30'da iddianame açıklandı. İddianamenin hukukçu tarafından hazırlanmadığı belli. O beyefendi gitti. Bana dokundu gitti.''

Bu sözler üzerine Mahkeme Heyeti Başkanı Mehmet Ekinci, ''Zekeriya bey mi gitti?'' diye sordu. Küçük de, Cumhuriyet Savcısı Cihan Kansız'dan söz ettiğini söyledi.

'Kaç yıl yatacağımızı hiçbirimiz bilmiyoruz'

Kendisinin çok dürüst olduğunu ve kendisine kötülük yapanların hepsinin başına bu tür şeyler geldiğini ifade eden Küçük, bu tür davalarda yargılananların suçlarını bilmediğini dile getirdi.

Küçük, ''Bu davaların bir özelliği vardır. İsnat ortadan kalkmaz. Ne kadar ceza alacağımızı, kaç yıl yatacağımızı hiçbirimiz bilmiyoruz. Hoş umurumda da değil. 100 yıl tutun beni umurumda değil. Görüyorsunuz, ne kadar tutarsanız o kadar gençleşiyorum. 100 yıl verebilirsiniz hiçbir şey olmaz. Yeniden diriliyor, yeniden bir ordu çıkıyor ortaya. Hiç kimse ezilmedi. 12 Eylül'de, 12 Mart'ta çıktık'' dedi.

Küçük, kendisini ziyarete gelen milletvekillerine şikayette bulunmadığını belirterek, ''Rica edecektim milletvekillerine, 'gelmeyin' diyecektim. Ben şikayet eder miyim? Ben onlara bir şeyler anlattım, biraz ağladılar'' diye konuştu. Duruşmaya, verilen kısa aranın ardından Yalçın Küçük'ün konuşmasıyla devam ediliyor.

'Hiçbir yere gidemiyorum...'

Küçük, davanın Nedim Şener, Hanefi Avcı ve Ahmet Şık üzerine kurulu olduğunu belirterek, ''Cürüm onlara yükleniyor. Bunlar ne yapmışlar? Kitap yazmışlar, kötülük yapmışlar. İddianame kurgusuna bakınca en büyük cürüm onlara yükleniyor. Nasıl olduysa, 'bu çocukları üyelikten çıkaralım' dediniz. Siz onları tahliye ettiniz. Davayı bitirdiniz'' diye konuştu.

Küçük, iddianamede kendi suçunun sanıklardan Barış Pehlivan'a talimat vermek olduğunu ifade ederek, şunları söyledi: ''Benim suçum ne? Barış Pehlivan'a talimat vermişim. Talimatta da hiçbir şey yok. Pehlivan'ın yüzünü nezarette gördüm''

Yüksek sesle sanık Barış Pehlivan'a evini bilip bilmediğini soran Küçük, Pehlivan'dan ''Bilmiyorum'' cevabı aldı. Evine gelen gidenin kamerayla görüntülendiğini savunan Küçük, ''Ben hep takip edilen bir insanım. Barış Pehlivan ben sana ne ikram ettim? Çay mı? Yalan söylüyor, bende sırf kahve var'' diye konuştu.

Ergenekon davasında tutuklu yargılanan milletvekillerini kendisinin seçtirdiğini öne süren Küçük, ''Beni biraz daha geç alsalardı 3-4 tane daha milletvekili çıkartırdım'' ifadesini kullandı. ''İstediğiniz kadar hapse atın beni 40 kitap daha yazarım'' diyen Küçük, kendisiyle ilgili takiplere değinerek ''Hiçbir yere gidemiyorum ya halkımın sevgisinden ya da polislerin takibinden...'' dedi.

TÜBİTAK'tan bilirkişi raporunun mahkemeye gönderilmemesine de değinen Küçük, ''Bizim hiçbirimizin rapora ihtiyacı yok. Raporluk bir halimiz yok. Bütün sırlarımızı, birbirimize söyleriz, bunlara gerek yok. Soner, benim çok iyi arkadaşım. Heyetinizin adı iyi. Lütfen hepimizi bırakın'' diyerek konuşmasını tamamladı.

Ses tonunu bazen yükselterek, bazen de alçaltarak, salonda bulunan izleyicilerin gülüşmesine neden olan Küçük'ün konuşmasının ardından duruşmaya öğle arası verildi.

Adliye önünde protesto

İstanbul Adalet Sarayı önünde toplanan bir grup, ''Odatv'' davası çerçevesinde gazetecilerin tutuklu oluşunu protesto etti. Adliye binası önünde toplanan ''Dışarıdaki Gazeteciler'' adlı gruptakiler, ''Odatv'' davası kapsamında tutuklu bulunan gazetecilerin fotoğraflarını taşıdı.

Burada bir süre oturma eylemi yapan grup adına açıklama yapan gazeteci Zafer Arapkirli, bir hukuksuzluğa dikkati çekmek ve adaletsizliğe son vermek için toplandıklarını belirtti.

Gazeteciler Soner Yalçın, Müyesser Yıldız, Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan ve Yalçın Küçük'ün 16 aydır cezaevinde olduğunu söyleyen Arapkirli, gazetecilerin mesleklerini yerine getirmeye çalışırken tutuklanıp yargılandıklarını ve davada sahteliği kanıtlanmış delillerle suçlandıklarını savundu.

Dava kapsamında tahliye olan gazetecilerin, kaçmadıklarını ve kendileriyle açıklamalara katıldıklarını anımsatan Arapkirli, ''Biz bugün diyoruz ki; başta 'Odatv' ve KCK davası mağdurları olmak üzere, tutuklu olarak gazetecilerin mesleki faaliyetleri nedeniyle yargılandığı bu davalara son verilsin ve meslektaşlarımız serbest bırakılsınlar'' dedi.

Avrupa Gazeteciler Federasyonu Başkan Yardımcısı Philippe Leruth da ''Türkiye'de bir tek gazeteci cezaevinde kalmayana kadar, dayanışmamızı sürdüreceğiz'' diye konuştu.
Gruba, Avrupa Gazeteciler Federasyonu ve Uluslararası Basın Enstitüsü temsilcileri ile CHP İstanbul Milletvekili Melda Onur, CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner ile ''Odatv'' davasının tutuksuz sanıkları Nedim Şener ve Ahmet Şık ile bazı sanatçılar da destek verdi.

AA

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)